Anneannesinin cümlesiyle "O sofraya oturup yiyip içmeden kimse geçemez bu evin kapısından." diye seslenen Burcu Çağla Yılmaz, Yemek.com için yazdı.
Kinoa salatası tarifimde biraz anlatmıştım karabuğdayı ne kadar önemsediğimi. Karabuğday ile Türkiye’de market raflarında yerini almadan önce, 2008 yılında Moskova’da tanıştım. Ruslar, bir porsiyonluk paketlerin içerisindeki karabuğdayı poşetiyle beraber kaynar suya atıp haşlıyor, pişen karabuğdayı poşetten tabaklarına aktarıp arzu ettikleri şeylerle karıştırıp her öğün yiyebiliyorlardı. Türkiye’ye dönünce aradım taradım ama nafile, yoktu. Pek yaygın olmamakla birlikte birkaç senedir raflarda artık.
Adından bir buğday cinsi olduğu izlenimini verse de, kuzukulağı ailesine mensup bir bitkidir karabuğday. Bizim kullandığımız da karabuğdayın tohumu. Düşük glisemik indeksli bu taneler gluten içermiyor. Lif, protein ve karbonhidrat açısından oldukça zengin değerlere sahip. Benzer şekilde, K Vitamini, B vitaminleri ve mineraller (demir, fosfor, potasyum, magnezyum, manganez) açısından da zengin.
Bu araştırmayı yaparken şöyle de bir bilgiye eriştim, kokulu çiçekleri arılar için harika bir nektar kaynağıymış aynı zamanda!
Kinoa salatası tarifinde de demiştim hani “Hazır girizgahı yaptık madem, ilk fırsatta karabuğdaylı bir tarif de hazırlayalım” diye. Sonunda hazırladım. Hayır, salata değil Pilav da değil. Cheesecake! Yani, cheesecake tabanı. Cheesecake'i çok severim, bisküvi tabanının yeri ve lezzeti ayrı elbette ama bu sefer farklı bir şey olsun istedim. Mevsimi ve vicdanımı düşünerek ilave yağ ve şeker içermeyen bir tarif oluşturmaya karar verdim, öyle de oldu.
Yorumlar
6