sari-sac-manset

Rönesans İtalyası'nda Kadınların Havasına Hava Katan 15 Güzellik Sırrı

Favorilerime
Ekle

Güzellik anlayışının tarihin her döneminde değiştiğini, bir yüzyılda güzel kabul edilen şeyin sonraki yüzyılda çirkin görülebildiğini hepimiz biliyoruz. Örneğin, bugün pek çok kadın ve erkeğin güzel bulduğu incecik sıfır bedenler, çok değil, bundan yalnızca 200 yıl önce yaşayan insanlar için sağlıksızlık, hastalıklı bir bünye ve çirkinlik göstergesiydi.

Rönesans, İtalya’da sanat ve kültür alanlarında başlayıp yavaş yavaş Avrupa’ya ve oradan dünyanın geri kalanına yüzyıllar içerisinde ulaşmış, güzellik ve estetik anlayışlarımızı da etkilemiş bir akım. Peki, 16. yüzyıl İtalyası’nda kadınların değişen güzellik anlayışı neydi? Nasıl görünmeye çalışıyorlar ve kişisel bakımları için neler kullanıyorlardı?

En önemli göstergeler: Soluk ten, renkli göz, güzel bir koku

ronesans-kadinlar-soluk-ten-1

Rönesans İtalyası’nda yaşayan kadınların güzellik anlayışını temelde birkaç kelimeyle özetleyebiliriz: Soluk bir ten, saçlarda doğallık (yani postiş, çıt çıt vs ürünlerin kullanılmaması), gri veya mavi gözler, düzgün ve bembeyaz dişler, güzel bir koku ve küçük göğüsler.

İbni Sina’dan da tarifler var: Güzellik kitabı Trotula

Bugün kişisel bakım formülleri ve önerilerini nasıl bazı kitaplar, dergiler ve internette rastladığımız yazılardan takip ediyorsak, 16. yüzyıl İtalyası’nda da kadınların başvurduğu bir kaynak vardı. Bu kaynak, Trotula adlı bir kitap idi.

Aralarında tarihin ilk kadın tıp profesörlerinden birinin de bulunduğu pek çok farklı yazar tarafından yazılmış kitapçıkların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştu. Bu yazarlardan birinin de Ortaçağ İslam dünyasının ünlü âlimi, tıp biliminin kurucularından İbni Sina olduğu düşünülüyor. Sina’nın başlıca eseri Kanun, Avrupa’da Ortaçağ’da Latinceye çevrilerek okunmuş ve derslerde okutulmuştu. Verdiği bilgiler, Avrupa genelinde de yayılmış, farklı kitaplarda tedavilerden bahsedilmişti.

İtalyan kadınlarının güzellik için başvurduğu kitap Trotula da tedavi amaçlı yazılmış bilgilendirici bir eserdi ve içinde Sina’nın çarelerini de barındırıyordu.

Geçmişi eskiye dayanıyor: Rönesans’ta ev yapımı deodorantlar

lavantali-deodorant-manset

Güzel kokmak, en azından ter kokmamak Rönesans kadınlarının en önemli endişelerinden. Bugünkü parfümlere benzeyen maddeler, o dönemlerde de kullanılsa da bunlar ter kokusunu bastırmaya yeterli olmuyordu. Kokuyu bastırabilmek için beyaz kurşun kullanarak katı deodorant yapıyorlardı.

Kurşun kullanma nedenleri bu maddenin anti-bakteriyel ve anti-fungal özelliklerinin bilinmesiydi. Siz de daha sağlıklı ve basit malzemelerle evde deodorant yapmak isterseniz şuraya bir göz atın.

Güzel kokmanın diğer yolları: Şarap, böğürtlen ve gül suyu

ronesans-sarap

Demek ki o zamanlar, aslında çok tehlikeli bir madde olan ve tenden kana geçmemesi gereken kurşun yerine, tuz veya karbonat kullanılabileceği henüz keşfedilmemişti. Kurşun yerine boraks da kullanılabilirdi fakat boraks, o dönemde yalnızca Ortadoğu’daki nehir yataklarından elde ediliyor, bu yüzden çok az bulunuyordu ve oldukça pahalıydı.

Yine de bazı tariflerde kâfur ve şarap ile birlikte adı geçiyordu. Bir tarifte kâfuru boraks ve gül suyu ile karıştırıp geniş bir ağaç yaprağında kurutup deodorant yapılabileceği yazıyordu. Bir başka tarif ise şu: Su, böğürtlen ve yaban mersinleriyle dolu bir kapta kaynatılmış havluyu, kırmızı şaraba batırarak vücuda sürmek. Beyaz şarap ve küçük Hindistan cevizinin rendesiyle yapılan deodorantlar da kullanıyorlardı. 40 yıl düşünsek aklımıza gelmez yahu İşte bunlar hep yokluk.

Su attırıcı diyet içeceği: Rezene çayı

rezene-cayi

Tam olarak bugünkü gibi olmasa da Rönesans’ta da bir diyet anlayışı var. Sağlıklı ve doğru beslenmek gerektiği henüz Ortaçağ’da çoğunlukla Arap ve Yunan bilim insanları tarafından ortaya koyulmuştu ve bir gerçek olarak kabul ediliyordu. Dolayısıyla ondan sonra gelen Rönesans’ta da çok ve ağır yiyecekler yemenin insanı hasta ettiği biliniyordu.

Bunun yanı sıra zayıflamak isteyenler için özel bir içecek de vardı: Kökleriyle birlikte kaynatılan rezene. Bildiğimiz rezene çayının köklerinin de kaynatılmış hali yani. Bugün bu içeceğin yağ yakımını hızlandırdığına dair kanıtlanmış bir bilgi yok fakat su attırdığı, sakinleştirdiği, mide ve barsaktaki gazı çözdüğü biliniyor.

Bembeyaz ve yumuşacık eller için: Soğan ve yumurtalı krem

beyaz-yumusak-eller

Rönesans’ta cildin beyazlığına hatta soluk beyaz bir renkte olmasına adeta takılmış. Bugün bize hastalıklı gibi görünen bu cilt rengi, o zaman için ideal kabul ediliyor. Öyle ki, sürekli göz önünde olan eller ve hatta dekolte bölgesi için de kullanılmak için bir krem tarifi geliştirmişler. Bu tarife göre bir avuç yabani soğan (taze yeşil soğana benziyor) az suyla, suyunu iyice çekene kadar haşlanıyor. Sonra içine krem tartar denilen, şarap tortusu ve 2 yumurta atılıp çırpılıyor. Macun kıvamına geldiğinde de el kremi olarak kullanılıyor. Güzel koksun diye içine bari biraz lavanta filan atsaydınız ya.

Ruj ve allık tarifi: Demir oksit, şap ve yumurta beyazı

allik-kadin

Dudakları ve yanaklarını renklendirmek için Rönesans İtalyası’nın kadınlarının kullandığı tarif, oldukça ilginç. Bu tarifin içerdiği demir oksit ise bugün de kozmetik teknolojisinde kullanılıyor. Tasvir edildiğine göre hem ruj hem de allık olarak kullanılan karışımı şöyle yapıyorlar: Bir tutam demir oksidi, kil bir kapta bir yumurta beyazı ile iyice çırp ve ateşte kaynat. Sonra içine bir tutam sapanağacı tozu ekle, yine kaynat ve sonra soğumaya bırak. Ilıdığında içine bir tutam şap at ve sonra altın veya cam bir kaba koy.

Kitapta bu tarif için “Müslüman kadınlar yüzlerini bu karışımla güzelleştiriyor” deniyor. Yani bu tarif, aslında Arap dünyasından Avrupa’ya aktarılmış. Bence evde denemeyin.

Sarı saç boyası: Anne sütü ve safran

sari-sac-boyasi

16. yüzyılda yazılanlara göre, sarı saçlara sahip olmanın ne iyi yolu, bebek emziren bir anneden alınan bir miktar süt ile safranı karıştırıp saç boyası olarak kullanmaktı. Papatya suyunu henüz keşfedemedilerse demek ki.

Yüzü beyazlatma yolu: Bir nevi peeling

peeling-beyaz-surat

Ev yapımı yüz peeling’ler de Rönesans’ta oldukça popüler. Amaç, cildi iyice temizleyip beyazlatmak. Tarif şu: Bir tutam kurtpençesi otu ile bir tutam yılanyastığı otu, biraz hayvansal yağ ile birlikte bir havanda birlikte dövülür. İçine bir miktar ılık su konup üstü bir kumaş parçasıyla kapatılarak 1 gece bekletilir. Sabahleyin üzerine çıkan su dökülüp içine taze su eklenir. İçine biraz hanımeli çiçeği suyu veya gül suyu konur. 5 gün boyunca bu tekrarlanır. 6. Gün bu karışıma birer tutam beyaz kurşun, kâfur, boraks, Arap sakızı ve gül suyu eklenip karıştırılır. Yüz beyazlatılmak istendiğinde önce sabun ve soğuk suyla yıkanır; sonra bu karışımdan bir fasulye tanesi kadar alınır, soğuk suda çözülür ve yavaş yavaş yüze sürülür.

Otlu köklü küllü: Şampuan tarifi

sampuan-ronesans

Neredeyse her tür ağacın odununun külünün, çok eski dönemlerden beri genel temizlik amaçlı kullanıldığını bilirsiniz. Hatta ülkemizde sabunun çok yayılmadığı zamanlarda, özellikle dağ köylerinde killi kayaların veya odun külünün suda çözülerek çamaşırların ve vücudun yıkandığını da duymuş olabilirsiniz. Rönesans İtalyası’nda kül, çeşitli otlarla karıştırılıp kaynatılarak şampuan yapılmış. Tarif şöyle: Birer tutam asma ağacı külü, arpa tohumu, meyankökü, saman çöpü ve tavşankulağı otu suda kaynatılır. Ortaya çıkan karışım süzülüp şampuan olarak kullanılır. İtalyan kadınlar, bu karışımı şampuan olarak kullanıp üstüne sirkeli suyla duş alarak saçlarını parlatırmış. Bizim ev yapımı şampuan tariflerimiz daha kolay, merak etmeyin.

Kırışıklıklar da unutulmamış: Çiçek suyu

ronesans-cicek

Trotula’da ciltteki kırışıklıkların giderilmesi ve cilde esnekliğini yeniden kazandırmak için ise 2 şey öneriliyor: Süsen çiçeğinin veya nilüfer çiçeğinin suyunu çıkarıp bununla sabah akşam yüzü yıkamak. Kırışıklığı azaltmanın veya oluşmadan engellemenin bir yolu da cildi nemlendirmek. Ev yapımı yüz kremi tariflerimizi gördünüz mü?

Yüzdeki lekelerden kurtulmanın yolu: Mürekkepbalığı kılçıkları

yuz-lekesi-murekkep-baligi

Ciltteki lekeleri azaltmak için pek çok modern ve ev yapımı çare var. Fakat Rönesans’ta çok değişik bir tariften yararlanırlardı: Kurtpençesi otu, mürekkepbalığı kılçıkları ve günlük ağacını havanda döv, içine gül suyu ekle, sabahları yüzüne sürüp sonra soğuk suyla yıka yazıyor kitapta.

Cilt kızarıklığını gidermenin en tuhaf yolu: Sülük

ronesans-suluk

Her ne kadar daha da beyazlamaya çalışsalar da çoğunluğu zaten beyaz tenli olan İtalyan kadınlarının cildi, doğal olarak dış etkilere hassastır ve kızarır. İleri derecede cilt kızarıklıkları içinse bildikleri tek çare yüze sülükler yapıştırıp bir müddet beklemek.

Bizim sedef yaralarını yiyen sülükler gibi midir, daha küçük şeyler midir bilmiyoruz fakat kılcal damarların çatlamasıyla oluşan kızarıklıklara, burada depolanan kanı emmek suretiyle gerçekten de iyi geliyor olabilirler. Yok yok, bunu da denememek lazım.

Dişler bembeyaz olsun: Ceviz kabuğu

ceviz

ceviz

Ten gibi ciltlerin beyazlığına da takmış bulunan Rönesans kadınlarının diş beyazlatmak için uyguladığı yöntem şu: Ceviz kabuklarını öğütüp tozuyla günde 3 defa diş fırçalamak. İşe yarıyor muydu, bilinmez.

Çok öpüşmekten çatlayan dudakların çözümü: Merhem

ronesans-balm

16. yüzyılda yazılmış bazı tıp kitaplarında, kadınların dudaklarının sevgilileriyle çok öpüşmekten kuruyup çatladığı yazıyor. Hava koşullarının etkisini bilemiyor olabilirler tabii. Çatlamış dudaklar için de boğayaprağı otu veya zambak özünü bitkisel yağlarla karıştırarak merhem yapıyorlar ve bunu sabah akşam sürerek dudaklarını nemlendiriyorlardı. Çatlayan dudaklar için bizim önerdiklerimize de bakabilirsiniz.

Önemli Uyarı

Bu yazı genel bilgilendirme amaçlıdır, reçete niteliği taşımaz. Cilt doktoruna ve/veya güzellik ve bakım uzmanına danışmadan hiçbir cilt bakım ürününü uygulamamalısınız. Bu yazıdaki bilgiler de dahil olmak üzere uzmanların sizin için uygun görmediği hiçbir yöntemi denememelisiniz.


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

1

Ayşe Öksüz21 Nisan 2016 15:23
İçeriğin başlık fotosunu daha da büyük yapın kocaman olsun arkaplan olsun full width olsun. Tüm içerikleriniz kocaman kocaman ya bu ne?
Yanıtla

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?