Bir anne efsanesi olarak hafızalarımıza kazınmış ve büyük ihtimalle kendi çocuklarımıza da hiç de farkında olmadan söyleyeceğimiz “Bak yemezsen arkandan ağlar!” nedeni ile kaç tane yemek arkamızdan ağlamadı ki...
Küçükken tüm yemekler lolipop, cips ya da hamburger kadar renkli ve lezzetli olsun istiyorduk ancak gerçekler bazen acıydı. Bu yüzden evde pişen ve sevmediğimize inandığımız o yemekler arkamızdan masum masum baktı ya da annelerin yemeklerden uçak yapma yöntemi ile midemize doğru yol aldı.
İşte arkamızdan iki göz iki çeşme ağlamak zorunda kalan anne yemekleri:
1. Hem yeşil hem garip: Pırasa
Biliyorum ki herkesin aklına ya pırasa ya da ıspanak gelecektir. Nedendir bilinmez çocukken bu ıspanak yemeği asla güzel gelmezdi. Annemiz arkamızdan İlyada Destanı’nı da okusa umrumuzda değildi çünkü hem yeşil hem de garipti.
2. Temel Reis olmasaydı olmazdı: Ispanak
Madem pırasadan bahsettik o zaman pırasanın ekürisi sayabileceğimiz ıspanak da onu takip etsin. Piştiğinde rengi hem koyu hem de şekilsiz olan bu sebzeyi Temel Reis olmasaydı hangimiz yemek isterdik ki? Kabasakal’ı hunharca dövüp her seferinde Safinaz’ı kapan Temel Reis acil çıkış valfi olarak ıspanağı kullanıyordu ve bizim de içimizde bir Superman vardı ama yine de tabak bitmez, ıspanak bize melun melun bakardı.
3. Kokulu sebzegiller: Lahana ve karnabahar
Kokulu sebzegillerden bu iki sebzemiz evde pişmeye başladığı anda biz de kendimizi sevmemeye hazırlardık. Zaten karnabaharın şekli hem çok komik hem de eğlencesizdi. Lahana ile beyaz takılan bu ikili hangi şekilde pişirilirse pişirilsin İstanbul Boğazı’ndan geçer, bizim boğazımızdan geçmezdi.
4. Ağlak sebze: Kereviz
Geldik bir başka ağlak sebzemize. Fark ettiğiniz üzere minikken insan sebze düşmanı olabiliyor. Kerevizi sevmek ise bizim için büyük bir savaştı. Street Fighter’da Akuma’yı Ryu’yu ya da eli kolu uzun Dhalsim’i yenebilirdik ama kerevizi yiyemezdik.
5. Evlat olsa sevilmezdi: Enginar
Ispanak ve pırasa ikilesine alternatif olmak üzere doğan kereviz ve enginar ikilisinin evlat olsa sevilmezi, işte karşınızda enginar. Zeytinyağlı olsa sevmeyiz, yemeği yapılsa yine sevmeyiz çünkü jelibonlar kadar yumoş olsa da jelibonlar kadar tatlı değildi. Küçükken enginar seviyorum diyen çocuk gruptan atılmasa da atılmaktan beter edilirdi. (Gruptan atılma meselesini şimdi büyük insanlar olarak tekrar düşünelim. Aman allahım!)
6. Demir leblebi: Taze fasulye
Her ne kadar yukarıdaki tüm sebzelere göre bizdeki kredisi daha yüksek olsa da,taze fasulye, yenilir ama yutulmaz demir leblebi etkisi yaratıyordu. Kuru fasulye her zaman daha samimi daha eğlenceliydi çünkü babamız yanında soğan kırar annemiz pul biber koyardı. Yani hem meşakkatli hem de lezzetliydi ancak taze fasulye... O tazelik... Arkamızdan ağlamakla kalmaz intiharın eşiğine gelirdi.
7. Yine de kredisi yüksek: Patlıcan
Küçükken sevilmemekten beter edilen ancak büyüyünce müptelası olunan patlıcan (bkz: Karnıyarık), işte mahsun durmuş küçüklük anılarımızda ağlıyor. Ancak zannediyorum ki patlıcanın kredisi bizde daha yüksekti. Sonuç olarak bir bamya değil.
8. Çocukluk aşkımız: Bamya
Geldik çocukluk aşkımız bamyaya. Sebzegillerin en sevilmeyeni diye bilinen bu sebzecik bizim için küçükken adeta kabustu. Bir kere üstünde dikenleri vardı, ayrıca kaygan bir yapısı vardı ve cipse hiç benzemiyordu. Bu yüzden evde bamya varken bizim gözümüz bakkalın kapısındaydı.
9. Hanimiş: Kabak
Hanimiş bizim kabağımız, hanimiş yalnızca mücverini sevebildiğimiz ancak arkamızdan ağlamak ile lanetlenmiş yemeğimiz. Tabii bir de kızartmasını seviyorduk ama çok değildi. Sanki uyumsuz bir şeyler vardı, hem yumuşak hem çıtırdı. Allahım bu ne büyük karmaşa! Ağlasın dursundu arkamızda. Ağlıyordu da zaten.
Yorumlar
0