"Ben kahve bağımlısıyım" diyenlerin, "Güne kahve içmeden başlarsam asla ayılamam" diye düşünenlerin, gün içinde kaç kupa kahve içtiğini bile sayamayacak olanların dahi şaşıracağı sıra dışı bir çalışmaya davetsiniz.
Gün içinde kahveden başka hiçbir şey içmeseydik neler olurdu dersiniz?
Suyu dahi hayatınızdan çıkardığınız, içecek olarak yalnızca kahve içtiğiniz ama onun dışında dilediğinizi yiyebildiğiniz bir düzen düşünün...
İşte karşınızda yalnızca kahve içerek yaşayan birinin başına gelebilecekler!
Her şey "Kahveden başka hiçbir şey içmesek neler olur?" sorusuyla başlıyor...
Kahvenin tip 2 diyabet rahatsızlığından tutun da parkinson hastalığına dek, birçok sorunda vücudumuza destek olduğu, sağlığımıza birçok faydası bulunduğu söyleniyor. Hatta dünyaca tanınan prestijli kurumların yaptığı araştırmalara göre kahvenin karaciğer kanseri ve kalp rahatsızlıklarından bile koruduğu dile getiriliyor. Kahvenin antioksidan özelliklerinin güçlü olması nedeniyle vücudu gripten kansere kadar birçok hastalığa neden olabilecek serbest radikallerden de arındırması en olumlu yönlerinden sayılıyor.
Peki, bu kadar faydalı olduğu söylenen kahveyi gündelik hayatımızda adeta su gibi tüketsek, hatta ve hatta gün içinde kahveden başka hiçbir içecek içmesek neler olurdu? İşte bu sorunun peşine düşen araştırmacılar hem çarpıcı sonuçlar buluyor hem de kahve tutkunları başta olmak üzere herkesi yeniden düşünmeye davet ediyor desek yeri.
Gün içinde sadece kahve içmeye başlayan biri için ilk kahveden hemen sonra tuvalet ziyaretleri kaçınılmaz oluyor
Güne kahveyle başlayanlara halihazırda çok tanıdık gelecek bu sonuç, sürekli kahve içeceğimiz bir dünyada tam anlamıyla kaçınılmaz. Hem midedeki asiditeyi yükselttiği hem de bağırsakların daha hareketli hale gelmesine neden olduğu için günün ilk kahvesi, tuvalet habercisi diyebiliriz.
Peki ya sonrası?
İkinci, üçüncü fincanda enerji ve hareketlilik artıyor
Yapılan bu deneye göre, bir işi su da dahil olmak üzere gün içinde hiçbir şey içmeyip yalnızca kahve içmeye başlarsa ikinci ve üçüncü fincan kahve, enerjisinin her zamankinden daha fazla artmasına neden oluyor. Çünkü kahve, vücudumuzdaki dopamin, serotonin ve adrenalin seviyelerini hızla artırıyor. Bunlara bağlı olarak kalp atışları hızlanıyor ve hareketlilik artıyor. Dolayısıyla günün ikinci ve üçüncü kahveleri kendimizi daha enerjik, daha zinde ve verimli hissetmemizi sağlıyor.
Dördüncü ve beşinci kahveye gelindiğindeyse işin rengi değişiyor, göz seğirmeleri, baş ağrıları kendini göstermeye başlıyor
Yaşamamız için ihtiyaç duyduğumuz en temel maddelerden olan suyun olmadığı bu sıra dışı dünyada, sürekli kahve içmeye başlayan biri, dördüncü ve beşinci fincanda hiç de hoş olmayan durumlarla karşılaşmaya başlıyor. Göz seğirmesi başta olmak üzere vücudun çeşitli yerlerinde kas spazmları, kas kasılmaları meydana gelebiliyor, susuz kalan hücrelerimiz nedeniyle baş ağrısı neredeyse kaçınılmaz oluyor. Tabii ağız kuruluğu, uykusuzluk sorunu ve iştah kaybı da yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor.
Deneyde kişi dilediği yemeyi yeme özgürlüğüne sahip olmasına rağmen, yediği herhangi bir yiyecek vücudunun su ihtiyacını tam olarak karşılayamadığından bu sorunların hissedilirliği azalsa da asla tam olarak yok olmuyor.
Beşinci kahvenin ardından içilecek her bir fincan, durumu daha da kötü bir hale getiriyor
Deneyin belki de ilk üç fincanına kadar herhangi bir ciddi zarardan ya da yan etkiden söz edilmese de dördüncü fincanla birlikte başlayan rahatsızlıklar beşinci fincanın ardından katlanarak artıyor. Kişiler kendilerini mide bulantılarının, bitmeyen baş ağrılarının, kas kasılmalarının içinde buluyor.
Öyle ki kahveye karşı herhangi bir alerjileri olmamasına rağmen bazılarının cildinde kızarıklık ve kaşıntılar meydana geliyor. Kişiden kişiye farklılık gösteren başka sorunlar da oluşuyor.
Yorumlar
0