Türkiye Aktarlar ve Baharatçılar Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Hande Polat, Yemek.com için yazdı.
Son yıllarda doğal ürünlere olan talebin ciddi oranlarda artmasından dolayı çok mutluyum ancak bunun yanında endişelerim de yok değil. İlk başlarda halkı bilinçlendirmeye yönelik yapılan bilgilendirmeler yerini ticari menfaatlere, kafa karışıklıklarına ve ciddi karalama kampanyalarına bıraktı. Sabah programında bir uzman ''Al bu otu iç, uzun yaşarsın'' derken yine aynı ot için öğlen kuşağında bir başka uzman ''Sakın bu otu içme, ömrün kısalır'' diyor. Doğanın şifalı bitkilerini ve insanımızı reyting uğruna harcar olduk.
Kafalarımız karıştıkça karıştı. İşin sonunda ıhlamuru bile alırken insanların gözlerinde "Acaba mı?'' kaygısını gözlemler olduk. Yıllardır bitkiyi en iyi tanıyan, en taze, en sağlıklı şekilde sizlere sunmaya çalışan mahallemizin aktarları ise iş bilmezlikle suçlanır oldu.
Sizlere bunları iyi bir televizyon izleyicisi olmanın yanı sıra iyi bir okur, ziraat fakültesi mezunu, doğal ürün kullanıcısı hatta delisi, 13 yıldır iyi bir aktar olmaya çalışan biri olarak yazıyorum. Şifalı bitkilerin hayatımızdaki kullanımı bizlere anlatıldığı kadar karışık değil aslında. Nasıl mı? Size hemen özetleyeyim.
Öncelikle işini seven ve iyi bilen bir aktar bulmanız lazım. Zaten aktarınızı bulduğunuz takdirde devamı çorap söküğü gibi geliyor. İkincisi vücudunuz ve kişisel hassasiyetleriniz hakkında her türlü detaya hakim olmanız gerek. Her bitki size uygun olmayabilir, bazı rahatsızlıklarınız, alerjileriniz, düzenli kullandığınız ilaçlar olabileceği gibi hamile ya da emzirme döneminde olabilirsiniz. Bu ve benzeri durumların herhangi birinden şikayetçiyseniz öncelikle hekime danışmalısınız. Alışverişiniz sırasında özel durumlarınızı aktara iletip, satın alacağınız şifalı bitkinin size uygun olup olmadığı hakkında bilgi almalı, internette kontrolsüz bir şekilde dolanan içeriklere itibar etmemelisiniz. Üçüncü ve son olarak; bitkilerin hazırlanış yöntemlerini iyi bilmeniz ve kullanım dozlarına da hakim olmanız şart.
Yemek.com 'daki ilk yazımda bağışıklık sisteminizi güçlendirmeniz için birkaç önerimi de paylaşacağım.
Bitki çayları nasıl demlenir ve ne kadar tüketilmelidir?
Bitki çayları hazırlarken kullanacağınız suyun kalitesi, en az bitki kadar önemlidir. Çay hazırlarken taze, klorsuz ve kireçsiz su kullanılmalıdır.
Yapraklı ya da çiçeğini kullanacağınız bitkiler demlenmeli (örneğin; ıhlamur, hibiskus, yeşil çay), kök kısımlarını kullandığımız bitkiler ise (örneğin; kabuk tarçın, zencefil, zerdeçal) kaynatılmalıdır.
Çay hazırlamak için mümkünse porselen veya cam demlik tercih edilmeli. Hazırlanacak bitki örneğin; ıhlamur ise, demliğe alınan ıhlamur üzerine kaynatılan taze su 2-3 dakika dinlendirilip, 80 dereceye indikten sonra dökülmelidir. Ağzı kapalı halde 5-7 dakika arası demlendikten sonra servisi yapılmalıdır. Aksi takdirde direkt olarak kaynamış suyu bitkinin üzerine dökmek bitkinin yanmasına neden olur, bu doğru bir yöntem değildir. Köklerde ise bitki ve suyu uygun ölçülerde cezveye alıp, halk dilinde kullandığımız tabirle bir iki taşım kaynattıktan sonra ateşten alın. 6-10 dakika arası demlendirdikten sonra, ikram edin. Bitki çaylarının kullanımı günde 3-4 fincan ile sınırlandırılmalıdır.
Genel olarak bitki çayı hazırlamanın püf noktalarını ve yapılması gerekenleri öğrendiğimize göre hazırlamaya geçebiliriz.
Dereceye İhtiyacınız Yok: Ateş Düşürücü Çay
Ateş düşürücü çayın içeriğindeki mürver çiçeği, öyle böyle marifetli değil. Bağışıklığı arttırmaktan iltihap gidermeye kadar türlü meziyetleri olan bitkinin çayı artık bildiğiniz üzere demlenerek hazırlanıyor.
Sadece mürver çiçeği, nane ve ada çayı: Ateş Düşürücü Çay
Her Derde Deva: Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Çay
Ekinezya başta olmak üzere pek çok kök ve yapraklı bitkinin takım çalışması yaptığı bu çay tarifi, mevsim değişimi yaşadığımız şu günlerde birebir.
Kür şeklinde uygulanmalı: Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Çay
Yorumlar
1