Havalar soğuyup da kış gelince sofralarda mutlaka görmek istediğimiz o turşular, turşularımız...
Lahanasına ayrı, kornişonuna ayrı hayran olduğumuz, hele sofrada karışığı varsa mutluluktan havalara uçup hemen hepsinden tek tek tatmak istediğimiz bu nefis lezzet, sadece taneleriyle değil suyuyla da bizi bizden alıyor üstelik. En az bir kez şöyle nefis bir turşu suyunu kana kana içenler ne demek istediğimizi çoktan anladı sanıyoruz ki.
İşte bu denli çok sevdiğimiz bu nefis lezzeti yakından tanımanın zamanı şimdi. Şu ana dek büyük ihtimalle hiç duymadığınız hikayesiyle turşu karşınızda!
Dünden bugüne turşunun başından geçenleri öğrenince ona her zamankinden daha fazla hayran olmamak imkansız.
Az bilinen hikayesiyle turşunun izinde lezzet dolu bir yolculuğa çıkmak isteyenleri hemen bu videoya doğru alalım
Turşunun keşfinin sirkenin ilk çıktığı zamanlara kadar uzandığı kabul ediliyor
Turşu kurma, sebze ve meyvelerin salamura adı verilen tuzlu-asitli çözeltide bir süre bekletilerek uzun süre saklanabilecek hale getirilmesi aslında
Tam da bu yüzden bir zamanlar sadece tuzlayarak saklama işlemine bile turşu deniyordu
Örneğin Osmanlı İmparatorluğunda lakerda da bir turşu sayılıyordu
Aslında kış için meyve-sebze saklama yöntemi olarak ortaya çıkan turşunun tarihi Osmanlı'dan da çok daha eskilere dayanıyor
Konu hakkındaki Türkçe ilk kayıt 14. yüzyılda Aydınoğullarından Umur Bey adına yazılan Tabiatname'de sirkeyle saklanan salatalık, şalgam, patlıcan, soğan, sarımsak, limon ve kebereden bahsediliyor
Kebere turşusu sadece Aydınoğulları'nda değil Osmanlı'da da çok sevilen bir turşuymuş ve saray için hazırlanan bu turşunun içine sirke ve adamotu konurmuş
Kebere nedir diyenler için açıklamış olalım: Kebere, şimdilerde kapari olarak andığımız yiyecek aslında.
Saraydaki saygın yiyecek çeşitlerinden sayılan turşu, Fatih Sultan Mehmet'in en sevdiği çeşnilerden biri olarak da biliniyor
Fatih Sultan Mehmet için özel olarak lahana, enginar, hıyar, kebere, şalgam, üzüm, limon, hatta kiraz turşuları hazırlanırmış
Türkler, turşuyu iştah açıcı olarak kullanırlarmış, hatta turşunun eski adı da "açar"
Eski Türk imparatorluklarından Babür İmparatorluğunun, Hindistan, Pakistan ve çevresine hediye ettiği bir kelime "açar"
Öyle ki buralarda kornişon turşusuna hala "açar" deniyor.
Yorumlar
0