"Bunu kim icat ettiyse teşekkür etmeli" dedirten icatlarda bugünkü konumuz bulaşık makinesi!
Ellerimizi onlarca bulaşığı yıkarken yıpranmaktan kurtaran, zaman kaybetmemize engel olan, en önemlisi de su israfının önüne geçmemizi sağlayan günümüz bulaşık makineleri her evin demirbaşları arasında yerini aldı neyse ki. Ancak bu günlere gelene dek onun da başından ne olaylar geçmiş aslında...
Zamanının koşullarında bir kadın tarafından icat edilmesiyle çok ses getiren, zamanla hakkında patent tartışmaları çıkan, sonunda ise bugünlere gelmeyi başaran bir icattan söz ediyoruz. Buyurunuz, sizi hemen bulaşık makinesinin nasıl icat edildiği ve bugünlere dek geldiğiyle ilgili az bilinen o hikayeye bekliyoruz.
Bulaşık makinesinin az bilinen ortaya çıkış hikayesi ve tarihi gelişimi
Bulaşık makinesinin öyküsü aslında 1850'lerde başlıyor. Bundan tam 170 yıl önce, "bulaşık makinesi" ismi ve günümüzdekilere benzemese de bulaşıkları yıkamayı kolaylaştıran aletlerin isimleri ilk kez karşımıza çıkmaya başlıyor. "Bulaşık makinesi" ismiyle patentlenen ilk ürün ise Joel Houghton tarafından üretiliyor ve 1880 yılıında Houghton, icat ettiği bu ürünün patentini de alıyor.
Houghton'ın ürettiği bu ilkel bulaşık makinesi tahmin edebileceğiniz gibi şimdikilerden çok farklı, elle çevrilen ve tahta bir küvete bağlı basit bir alet olarak tanımlanıyor. Bu icada dişliler ve dönen tabaklıklar ekleyerek geliştirenler de oluyor ama beklenen verim ve etkili temizlik bir türlü sağlanamıyor.
Yıl 1886 olduğunda ise karşımıza kadın bir mucit olan Josephine Cochrane çıkıyor. Cochrane, buharlı gemilerin mucidinin soyundan geliyor, hatta bazı kaynaklarda buharlı gemilerin mucidinin Josephine Cochrane'in dedesi olduğu söyleniyor. Böyle bir aileden de gelmesinin etkisiyle mühendislik ve üretim konusunda bilgi sahibi olduğu düşünülen genç kadının, yine ailesinin zenginliği sayesinde oldukça varlıklı bir hayat sürdüğü de söyleniyor.
Öyle ki Josephine Cochrane, hayatı boyunca aslında hiç bulaşık yıkamak zorunda kalmıyor, bulaşıkları yıkamak da dahil tüm ev işleriyle hizmetlileri ilgileniyor. 19. yüzyılda özellikle varlıklı kadınlar arasında gelişen "Ev işlerini biz yapmak zorunda değiliz" düşüncesi ve sık sık evlerinde düzenlediği partiler de işin içine girince her gün çıkan onlarca bulaşık hizmetlilerin en büyük sorunu haline geliyor. Josephine Cochrane'in bu soruna bir çözüm bulma isteğinin ise evindeki hizmetlilerin bulaşıkları yıkarken sık sık sakarlık yapıp kırması, bunun üzerine eve sürekli yeni yemek takımlarının alınması ve bulaşıkların yeterince hızlı yıkanmaması olduğu söyleniyor. Hatta Josephine Cochrane'in "Eğer hiç kimse bir bulaşık makinesi icat etmiyorsa bunu ben kendi başıma yapacağım!" diye bağırdığı söyleniyor.
Josephine Cochrane tüm kararlılığıyla bu işe başladıktan kısa bir süre sonraysa otomatik denebilecek, günümüzdekine benzer şekilde bir bulaşık makinesi icat ediyor. Bu bulaşık makinesinin mekanizmasında tahtadan yapılan çark, bakır kaynatma kazanına bağlanıyor. Çark elle veya güç ünitesi yardımıyla döndürülebiliyor. Tel filelerle çevrilmiş iç kısmına ise bulaşıklar yerleştirilebiliyor ve sabunlu su bu tel filelere atılıyor. Cochrane'in iç kısma tabak, bardak, tencere gibi farklı mutfak araç-gereçlerini yerleştirebileceği farklı boyutlarda bölmeler yapması da ürettiği makinenin oldukça işlevsel olmasını sağlayan bir detay oluyor.
Josephine Cochrane, 1886 yılında kendi evi için yaptığı bu işlevsel ve pratik bulaşık makinesinin patentini almayı da ihmal etmiyor. Ardından hem varlıklı arkadaşlarından hem de bulaşık makinesine ihtiyaç duyan restoran ve otel sahiplerinden siparişler gelmeye başlıyor. 1893 yılında düzenlenen Chicago Dünya Fuarı'nda da bulaşık makinesinin büyük ilgi görmesi üzerine başarılı kadın mucit hemen bir üretim fabrikası kuruyor ve Cochrane'in temellerini attığı bu fabrika, günümüzde dünya çapında özellikle beyaz eşya ve mutfak aletleriyle tanınan başarılı bir markaya dönüşüyor.
Yorumlar
0