Aşureyle ilk defa 4,5 yaşında, bir komşu teyzenin aşure tenceresinin dibini sıyırırken tanıştığım hayal meyal aklımda. O günden sonra tabii ki en sevdiğim tatlıların başında geldi kendisi. Sonra yıllarca annem koca bir tencerede yapar, biz de afiyetle yer hale geldik. Adımız ne kadar “yemek cini” olsa da bol çeşit malzeme kullanılması, büyük tencerede çok miktarda yapılması, anne elinden yemenin zevki vs. derken planlarıma hiç almadığım, yapmaya yeltenmediğim bir lezzetti kendisi. Şimdiye kadar anneme sipariş vermek veya komşudan gelecek 2 kaseyi dört gözle beklemek suretiyle aşure özlemimi giderdim ama bekle bekle bir yere kadar
“Acaba bu sene bir cesaret etsem mi?” derken ölçüleri 5 lt.lik tencereye uygun bir tarife rastladım ve “Aa 5 kayısı, 5 incir doğramakta ne var, yaparım ben bunu ya” diye diye kendimi gaza getirdim ve kolları sıvadım. Yaptıktan sonra “Yıllar yılı ben bu kadarcık şeyi mi büyütmüşüm gözümde?” diye hayıflandım. Tamam önceden ıslatması, doğaması biraz iş ama yıllarca yapmaya cesaret edemeyecek kadar da değilmiş. “Artık bir kere yaptım ya, senede bir kaç defa kere yaparım, hatta kendi tarifimi de geliştiririm inşallah” dedim.
Kolay, az ölçü vs. diye bahsederek aşure fotoğrafını yayınlayınca tarif için çok sayıda istek geldi. Ben de uyguladığım haliyle arkadaşımın tarifini ve naçizane tecrübelerimi yazdım. Aşure yapmaya cesaret edemeyen, komşusundan gelecek bir kap aşureyi kaçırmamak için evden çıkmayan (evet böylesi de cidden varmış ) arkadaşlar, haydi bu tarifle aşure yapamayan kalmayacak.
Yorumlar
0