Birçoğumuz "Nerede o eski ramazanlar?" sorusunun cevabını bilemedi. Hiç cevaplanmayan klişe bir soru olarak kaldı her yıl karşımıza çıkan. Aklımıza en fazla Hacivat - Karagöz falan geldi daha fazlası değil.
Ama aslında bizim için de "Nerede o eski ramazanlar?" sorusunun cevabı vardı. Çocuktuk ya da genç ergendik çünkü. Kafamızda onlarca hikaye biriktirdik.
Biz çocukken orucun yalnızca kışın tutulan bir şey olduğunu düşünürdük
Rumi ve Miladi takvim arasındaki 11 günlük farktan dolayı, her yıl 11 gün geriye gider ramazan ayı. Biz bunu öğreninceye kadar sonbahara gelmişti artık ramazan.
Kış olduğu için okulumuz olur, günler kısa olduğu için tenefüste oruç açardık
Hatırlarım, koca sınıf cipsle oruç açmıştık.
Burhan Çaçan ezan okurdu onu imam sanırdık
Ünlülere ezan okutma furyası vardı; en ünlüsü Burhan Çaçan'dı. Gerçi hala devam ediyor bu furya. Yeni dönemin yıldızı Mustafa Ceceli.
Sobada ekmek kızartarak sahur yapardık, tadından yenmezdi
Sahurda serpme kahvaltı yapsan, ondan daha iyisi olamazdı.
İftar sonrası yine aynı soba sağ olsun kestane yerdik
İftarda dünyaları yiyen biz değilmişiz gibi yumulurduk kestaneye.
Pide kuyruğuna girer, sıra çok uzunsa çaktırmadan öne geçmenin yollarını arardık
Amcalar çoğu zaman izin de verirdi aslında. Eskiden insanlar daha mutlu ve daha az sinirliydi galiba.
Belediyenin yaptığı konser ya da etkinlik sayesinde akşam dışarıya çıkacağız diye mutlu olurduk
Hacivat - Karagöz bahane arkadaşları görecek olmak şahaneydi çünkü.
Babaannenin evinde yapılan sahurlara uyanır, hep bu tavuklu saati görürdük
Bakınca mutlu olduğumuz tek saatmiş bu. Şimdi anlıyoruz.
Coğrafi bilgimiz yerlerde olduğu için Iğdır'ın bizden önce iftar yapmasını içten içe kıskanırdık
"Ama onlar sahuru da erken yapıyor evladım" kısmını da anlamak istemezdik.
Ağlayan çocuğun üzerindeki dualara ramazanda daha bir inanırdık
Bir yanımız korkardı bu çocuktan çünkü. Sonradan öğrendik lanetliymiş bu tablo
Bu abinin ilahisini dinlemezsek orucumuz kabul olmaz sanırdık
Sami Savni Özer'di bu abinin adı. Onu görür görmez akıllara "Demedim mi deme demedim mi?" ilahisi geldi. O kadar çok kanalda o kadar çok programda çıkardı ki onu dinlemeden oruç açarsak orucumuz kabul olmaz sanırdık.
Bazılarımız sabahtan öğlene, bazılarımız da öğlenden akşama kadar oruç tutardı
Çok küçüktük o zamanlar tabii
Orucunu bozan 61 gün oruç tutuyormuş diye nefes almaktan bile korkardık
Aman Allah'ım o ne büyük korkuydu. Bir güne zor dayanıyorduk; 61 gün kim oruç tutsundu.
Eğer iftar saati otobüs yolculuğuna denk gelmişse poşet suyla oruç açardık
Poşet su vardı içilmesi o kadar zordu ki bir gün daha oruç tutabilirdin.
Televizyonda ezan okununca çıkan görüntülere "Anne burası cennet mi?" diye sorardık
Annenin 10 dakikalığına Nihat Hatipoğlu olduğu bir sohbet başlardı sonra.
Ezan okunsa da top patlamadan oruç açmazdık
Toptu sonuçta bu, boru değildi. Ezan her gün okunuyor ama top yılda bir kere patlıyordu. Daha önemliydi.
Yorumlar
0