Tasarruflu olmak ile cimri olmak arasındaki o ince çizgi kimi zaman hepimizin tanık olduğu ya da doğrudan yaşadığı bir rahatsızlık haline gelebiliyor.
Peki, bu dengeyi nasıl kurmak gerektiğini ne kadar biliyoruz?
Birazdan tanışacağınız Hetty Green'in hayat hikayesini duyunca şaşkınlıktan ne düşüneceğinizi bilemeyebilir, cimrilik ve tutumluluk arasında kurduğunuz tüm dengeleri bozup yeniden kurmak isteyebilirsiniz.
Kendisi hala dünyanın en zengin kadınlarından biri olarak anılan ama buna rağmen Guinness Rekorlar Kitabı'na adını "dünyanın en cimri insanı" olarak yazdırmayı başaran sıra dışı bir kadın var karşınızda.
Bu okuyacaklarınızdan sonra hayret etmemeniz imkansız.
Amerika'da dünyaya gelen Hetty Green, küçük yaşlardan itibaren finansla ilgilenen sıra dışı bir çocuk olarak biliniyor
Neden sıra dışı olsun ki derseniz, kimi kaynaklara göre 1834 kimilerine göreyse 1837 yılında doğduğu söylenen Hetty henüz 6 yaşındayken ekonomi haberlerini takip etmeye başlamış, ilk banka hesabını 8 yaşındayken açtırmış. Matematiğe çok ilgili olduğu söylenen, daha çocukken bile finansla içli dışlı olan Hetty için bunlar, adeta geleceğinin minik bir provası diyebiliriz.
Dedesi ve babası dönemin en zengin iş adamlarından olan Hetty, daha çok küçükken "tutumlu" olmayı öğreniyor
Balina avcılığıyla ilgilenen büyük bir filonun sahibi olan dedesi ve dedesinden kalan işleri devralan babası, zengin olmalarına rağmen tutumlu olmaktan asla vazgeçmemişler. Öyle ki evlerini ısıtmak için oldukça ilkel yöntemler kullanıyor, mutfakta sadece ucuz yemeklerin pişmesine izin veriyorlarmış.
Gittiği yatılı okuldaki yemeklerse onu oldukça şaşırtıyor ve sonraları Hetty o günleri "hayatımın en güzel zamanları" diye tanımlıyor
Hetty, ailesinin onu yatılı bir okula yazdırmasının ardından farklı hayatlarla tanışıyor ve oldukça şaşırıyor. Yatılı okulun yemekhanesinde karşılaştığı ilk yemek karşısında şaşıran ve bu yüzden yemeği yiyemeyen genç Hetty, kendi evinde pişen yemeklerden çok daha değişik yemekler olduğunu orada keşfediyor.
Öyle ki ileride o günleri "Hayatımın en güzel zamanlarıydı, başıma gelebilecek en iyi şey buydu" diye anlatıyor.
Hetty 21 yaşındayken babası vefat edince, genç kadın bir anda milyoner oluyor
Okul hayatının ardından tutumlu aile hayatına devam eden Hetty, babasını genç yaşta kaybediyor. Babasından kalan 7,5 milyon dolarlık bir miras da ona kalıyor.
Peki, büyük bir miras kalan Hetty ne mi yapıyor?
Genç kadın, servetini katlamak için hisse alım-satım işine giriyor
Babasından kalan servetle yetinemeyen Hetty, sahip olduğu parayı katlama hırsıyla servetini ülke ekonomisinin bel kemiği Wall Street'te değerlendirmek için kolları sıvıyor. O sıralar kötü giden ülke ekonomisini lehine çevirerek ucuza hisse alıp pahalıya satmayı başaran zeki kadın, burada servetini daha da katlıyor ve "Wall Street Cadısı" olarak anılmaya başlıyor.
Hetty, o sıralar dünyanın en ünlü spekülatörlerinden olan milyarder Ned Green ile evleniyor
Wall Street'in en önemli isimlerinden olan Ned Green ile evlenen Hetty, eşiyle finans ile ilgili konularda anlaşamadığı için mutsuz oluyor ancak yatırımlarını sürdürmeyi de ihmal etmiyor. Hetty, servetini her geçen gün katlarken milyarder eşi Ned, iflas edecek noktaya geliyor.
Ancak Hetty, eşine destek olmak yerine onun finansal yardım isteğini reddediyor ve onu evden kovuyor. Hetty, ömrünün geri kalanını 2 çocuğuyla geçiriyor.
Hetty, yiyecek içecek konusundaki tutumlu duruşunu cimrilik boyutuna taşımayı da ihmal etmiyor
Saymakla bitmeyecek kadar büyük bir servetin sahibi olan iki çocuk annesi kadın, yemek ihtiyacını çoğunlukla evinin yakınlarında yer alan bir bakkaldan karşılıyor. Ancak bu da bildiğiniz gibi bir alışveriş olmuyor.
Şöyle ki Hetty, bakkala gittiğinde tezgahta kalmış, kırık, ezik kurabiyeleri alıyor. Bakkala başka hiç kimsenin bunları almayacağını söyleyerek kurabiyeleri normal fiyatından çok daha ucuza almayı başarıyor. Evet, tüm bunları o kadar zenginliğin içindeyken yapıyor.
Bitti mi, tabii ki hayır!
Hetty, evi ısıtmak için neredeyse hiçbir şey kullanmıyor, evde fırının çalıştırılmasına da asla izin vermiyor
Serveti katlanarak artan bu sıra dışı kadın, evde iki çocuğu olmasına rağmen tıpkı kendi çocukluğundaki gibi evin ısınması için hiçbir şey yapmıyor. Hatta onun evindeyken fırını çalıştırmak hayal bile edilemez oluyor. Zira kendisi bunlar için para harcamamaya kararlı duruşuyla biliniyor.
Hep aynı elbiseyi giyen ve su-sabun tasarrufu için elbisesinin sadece yere değen kısımlarını yıkayan Hetty...
Hetty'nin cimrilikleri yemekle de sınırlı kalmıyor tabii. Hep aynı siyah elbiseyi giyen, hatta elbisesi çok yıprandığı için sokakta görenlerin evsiz ve fakir sandığı bu çılgın kadın, elbisesini gerekli gördüğü zamanlarda yıkıyor. Tabii hepsini değil, sadece yere değen ve kirlenen kısımlarını... Nedeniyse sudan ve sabundan tasarruf yapmak.
Aynı şekilde çocuklarına da hep aynı kıyafetleri giydiriyor tahmin edebileceğiniz gibi...
Sabahtan eve aldığı gazeteleri okur okumaz oğluna veriyor ve hemen sokağa çıkıp gazeteyi satmasını söylüyor
Hetty cimrilikte çıtayı göklere çıkardığı için ekonomi haberlerini takip etmek adına aldığı gazeteleri de okur okumaz oğluna veriyor ve ona sokağa çıkıp o gazeteyi satmasını söylüyor.
Zamanla bir alışkanlık haline gelen bu durumun yaşandığı bir gün, Green ailesinin başına oldukça üzücü bir olay geliyor. Annesinin okuduğu gazeteyi satmak için sokağa çıkan oğlu bacağını kırıyor. Sonrasında ise sinirlerinizi tepenize çıkarabilecek bir dizi olay gerçekleşiyor.
Bacağını kıran oğlunu tedavi ettirmek için para harcamak istemeyen Hetty, onu kimsesizler hastanesine gönderiyor
Oğlu bacağı kırık bir şekilde eve gelince onu nasıl tedavi ettireceğini düşünen Hetty, en masrafsız yolun onu kimsesizler hastanesine götürmek olduğunu düşünüyor ve böyle de yapıyor. Ancak oğlu hem geç hem de yanlış tedavi yüzünden kangren oluyor ve bacağını kaybetmek zorunda kalıyor.
Hetty, tüm bunlara rağmen cimriliğinden elbette vazgeçmiyor.
Yorumlar
0