İnegöl'ü, kasabı, dalyanı, İzmir'i gibi etlilerinin yanında mercimeği, çiği gibi etsiz çeşitleriyle de köfte, Türk mutfağının başrol oyuncularından biri. Üstelik dünyada köftenin bu kadar yaygın olduğu ve çok tüketildiği bir mutfak var mıdır? Sanıyoruz ki yok.
Hal böyle olunca, köfteyi bu kadar lezzetli ellerden çıkarıp sahiplenince, ta uzaklardan İsveç'ten bir "İsveç köftesi" diye bir şey görünce yadırgadık. Hatta kabul edelim, arada Ikea faktörü olmasa kabul etmemiz pek de kolay olmazdı.
Şimdiyse Ikea'ya gitmek için lezzetli bir sebep İsveç köftesi Köttbullar. Ancak haşlanmış patates, dağ kızılcığı reçeli ve krema sos ile servis edilebilen bu misket köftelerin geçmişini bilmeden hemen öyle İsveç köftesi diye yemeyin bizce. Siz bizi dinleyin. Önce bize bir kulak verin.
Osmanlı'dan hediye: İsveç görünümlü Osmanlı köftesi
İsveç Köftesi Tarifiİsveç köftesinin aslında Osmanlı köftesi olduğuna dair bir konuşmaya şahit olsanız, muhtemelen gülüp geçersiniz çünkü buna ihtimal dahi vermezsiniz. Ancak durum ciddi, olay gerçek. O aslında bu topraklardan gitme bir Osmanlı köftesi. Bizden.
Peki nasıl oldu da Osmanlı'dan İsveç'e gitti, adı değişti ve kendisini beğenmeyen Ediz Hun'dan intikam almak istercesine yenilenip muhteşem bir güzellikle geri dönen Hülya Koçyiğit gibi anlı şanlı İsveç köftesi olarak geri döndü?
Baştan başlayalım...
wikiwand.comİsveç Kralı Karl XII ya da diğer deyişle Demirbaş Şarl, 1709'da Rusya'ya saldırdı, Rusya ile savaştı ancak sonunda emeline ulaşamadı ve yenildi. Bozguna uğrayınca kendine çıkış yolu olarak Osmanlı topraklarını gördü ve kendini bu topraklara attı. Çok borcu da bulunan Kral, Osmanlı topraklarına sığınarak adeta kendisini kurtardı.
Kader ağlarını örmeye başladı. İsveç Kralı Osmanlı topraklarında 5 yıl kadar yaşadı. Hatta bu süre içerisinde rahat durmayıp Osmanlı'yı Rusya'ya karşı kışkırttığı, Baltacı Mehmet Paşa'nın Deli Petro'yu Prut Savaşı'nda yenmesine de yardımcı olduğu da söylenir.
Bu süre içerisinde hem Osmanlı kültürünü, hem de müthiş bir damak zevkine sahip Osmanlı mutfağını tanıma şansı buldu. Daha önce yemediği yemekler yedi, etin, pirincin, yağın lezzetine vardı.
Ancak Demirbaş Şarl yine yetinmedi ve kışkırtmalarına devam ettiği için dönemin padişahı Ahmed tarafından ülkesine geri gönderilmek istendi. Her misafirliğin bir sonu var değil mi? Kral'a da dönüş zamanı geldi çattı. Hikaye de tam burada kilitleniyor. Burada iki rivayet var. Biri der ki Kral giderken yanında Osmanlı'dan birkaç aşçı da götürdü. O aşçılar da İsveç Kralı'nın ülkesine bugünkü sarma ve dolmayla köfteyi öğretti.
Diğer rivayet ise aşçıları hiç karıştırmaz. Kral İsveç'e giderken sadece yaşanmışlıklarını değil, aynı zamanda Osmanlı'da tadıp çok beğendiği bazı yiyeceklerin tariflerini de aldı der. Bunlar da reçel, lahana sarması, kahve ve tahmin edeceğiniz üzere köfte.
Her iki rivayette de yiyeceklerin Osmanlı'dan İsveç'e transfer olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yalnız çok mantıklı: Köftenin yanına neden reçel konur?
Tam da bu noktada bir konuyu aydınlatmakta fayda var. İsveç köftesinde köftenin yanına (haşlanmış veya kızarmış) patates, reçel ve özel sosları konur. "İyi de reçel ne alaka?" diye sorarsanız da cevap bir önceki paragrafta; reçel. O dönemde reçel kahvaltıda değil, yemek esnasında veya sonrasında tatlı niyetine tüketilen bir gıda. Karl XII Osmanlı'da yemeğin yanında gördüğü için İsveç'e diğer yiyeceklerle birlikte reçeli de götürmüş, hatta bir güzel köfte tabağına koyuvermiştir. Köfteye bir katkıları olmasın mı? Tabak sunumunu değiştirerek olmuş.
Yani o bayılarak yediğimiz İsveç köftesi, aslında bildiğimiz halis muhlis Türk tarifiymiş. Tıpkı sarma, kahve ve reçelde de olduğu gibi.
En son köfte çeşidimiz kaçtı? Siz ona +1 ekleyin şimdiden.
Yorumlar
0