Bazen yabancı yerlere gitmek ama gittiğimiz yere de ait hissetmek isteriz. Şehirden, insanlardan kaçmak isteriz ama yeniliklere alışacak zaman ya da enerjimiz yoktur. İşte tam da böyle zamanlarda, istikamet "Aya Yorgi Restoran" ya da "Ai Giorgis Tavern".
Yunanistan'ın Alexandraupolis (Dedeağaç) şehrinin, küçük bir kasabası olan Makri'de yer alıyor bahsettiğim restoran. Taverna kavramı komşuda biraz farklı. Bizim dilimize şarkılı türkülü meyhane, eğlence mekanı olarak geçmiş fakat onlar lokanta olarak kullanıyor.
Restoranın otoparkına girince şaşırmanız mümkün; zira bolca 22, 34 ve 59 plaka var. İçeri girdiğinizde de Hasan Bey ya da Sevinç Hanım adına yapılmış rezervasyonlar görüyorsunuz. Mekan deniz kenarında bir tepeye kurulmuş. Yaz mevsiminde gittiyseniz yan masada denizden çıkıp gelen insanlarla birlikte yemek yiyorsunuz. Zaten personel de dahil olmak üzere herkes o kadar rahat, o kadar samimi ki hiç de garip gelmiyor.
Restoran açık ve kapalı olmak üzere iki ayrı bölümden meydana geliyor. Eylül ayının ortalarında gittiğim için dışarıda oturmayı tercih ettik biz. Tepede olması sebebiyle rüzgar yemedik değil ama Semadirek manzaralı masamızdan kalkmaya da hiç niyetlenmedik. İç mekan sarı sıcak renklerde dekore edilmiş. Açık kısım ise aklımızda ki Ege tarzına oturuveriyor.
Masanızı seçip oturduğunuzda güler yüzlü personel hemen menüyü getiriyor. Yabancı olduğunuzu anlarlarsa İngilizce, Türk olduğunuzu anlarlarsa Türkçe menüyle yardımcı oluyorlar. Hatta bir de üstüne sizle şahane bir Türkçe ile konuşuyorlar. Özet olarak Yunanca, Türkçe, İngilizce ve Bulgarca menüleri mevcut.
Masaya geçer geçmez sıcacık porsiyonluk ekmekler, küçük porsiyonlarda peynir ve zeytinler geliyor. Menüde de o kadar çok çeşit var ki en kararlı insan bile soru işaretleri arasında kalabilir. Bu noktada çalışanlar mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışıyorlar. Biz meze olarak ızgarada mantar, kabak kızartma, ızgara hellim aldık. Salatayı klasik yunan salatası olarak seçtik.
Kalamar tava ve sahanda jumbo karides de bittiğinde aslında herkes çoktan doymuştu ama biz 3 yetişkin sinaritimizi çoktan sipariş etmiştik. Çocuklar da tavuk çöp şiş yediler. Tabi masadan kalkarken geride sinarit namına da pek bir şey kalmamıştı, kılçıklar dışında. Öncelikle belirtmeliyim ki porsiyonlar son derece büyük ve doyurucu. Biz onu da deneyelim onu da deneyelim derken biraz abarttık ama her şey öyle lezzetliydi ki bırakmaya da kıyamadık.
Izgarada mantar kesinlikle denenmesi gereken bir lezzet. İstiridye mantarı, balsamik sos ve manuri peyniri ile ızgarada pişirilerek servis ediliyor. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen hala ağzımı sulandırıyor kendileri. Kabak kızartmayı ise daha önce burada yemek yiyen arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine denedik. Ben ki kabak sevmem, çatalım ağzımla tabak arasında mekik dokudu. Çıtır çıtır olan bu kabak tarator sosla servis ediliyor burada. Farklı mekanlarda Yunan usulü cacıkla da servis edildiği oluyormuş sanırım.
Yunan salatası da domates, salatalık, kırmızı soğan ve mevsim yeşillikleri orta büyüklükte doğranıp ardından geleneksel peynirleri feta, kapari, kekik, zeytinyağı eklenerek yapılmıştı. Yine çok lezzetliydi. Kalamar tava da tam ayarında pişirilmiş ve çok tazeydi. Sahanda jumbo karides domates peynir ve baharatlarla hazırlanıyor, pişirildiği sahanda servis ediliyor. Son olarak da sinaritimiz geldi. Izgarada, tam kıvamında pişmişti, pişmiş ama sulu; sulu ama pişmişti. Evet tam olarak böyleydi.
Sofra toparlandıktan sonra yemek boyunca bizimle ilgilenen servis elemanımız bize bir jest yaptı ve geleneksel bir tatlı ikram etti. Bol sütlü bu tatlının içinde damla sakızı da var takdir edersiniz ki. Sütlü bir pelte düşünün ancak bu peltenin de kremanın uzaktan akrabası olduğunu düşünün mesela. Dilimlenerek, üzerine de bir top dondurma konmuş halde ikram ediliyor. Bu kadar yemeğin üzerine yenebilecek nadir tatlılardan kendisi.
Yorumlar
1