Yemek.com

Çok Mutlu Bir Çocukluk Geçirdiğinizin 15 Nostaljik Kanıtı

4 Nisan 2017

Büyümenin bi' problem olmadığı, cuma gibi diğer her günün de mutlu olduğu, beklentilerimizin değil hayallerimizin büyük olduğu zamanlardı. Sade ve basit yaşar, eldekiyle mutlu olur, birlikte yapardık her şeyi.

Kapak toplar, leblebi tozu yiyip yiyip güler, en büyük cakayı babanın iş yerine gidince yapardık. Masumduk, güzel çocuklardık. Ne güzel yaşadık, şimdiyse o günleri ne güzel anıyoruz.

Keşke çocuklarımız da yaşayabilseydi bunları diyorsanız, belki de geç değil. En az birini siz de çocuğunuzla yapabilirsiniz, ileride ona, mutlulukla anacağı zamanlar hediye edebilirsiniz.

Liste emrinize amade...

En güzel top oydu: Kola kutusunu ayakkabıyla ezip maç yapmak

enzigo.com

Malum kola o zamanlar çok popüler ama şimdiki gibi her zaman alınabilen bir içecek değil. Kola alındı mı, kutusu bile boşa harcanmazdı. Ortasından ezerek ayakkabıya sabitleyerek yürür veya mahalle maçı için top olarak kullanırdık. Hayal gücü geniş çocuklardık, oyunumuzu kendimiz bulurduk.

Kaç tane üttün: Gazoz kapaklarını toplayıp kapak oynamak

youtube.com

Oyun sadece top ya da bisiklet değildi bizim için. Yediğimiz, içtiğimiz her şey oyuna dönüşebilirdi. Gazoz kapakları gibi. Büyükçe düz bir mermer ve bir torba dolusu gazoz kapağı demek, emek emek biriktirilmiş bir hazine ve "ütmeye" hazır bir şampiyon demekti mahallede. Kapakların da kendi içinde hiyerarşisi vardı. İçeceğe ve markasına göre bazı kapaklar daha değerli olurdu. O kadar severdik ki gazoz kapağı oynamayı, kapak biriktirmek için sokak sokak gezer kapak arardık.

Iııııınnnn, ııııııınnnn: Tencere kapağından direksiyon yapmak

hollowtreeventures.com

O zaman öyle çeşit çeşit oyuncaklar, uygun fiyata satılan ithal ürünler yok tabii. Araba, bebek gibi klasik oyuncaklar var. Direksiyon ise yalnızca oyuncak arabaların içinde gördüğümüz minicik bir aksesuar. Oğlan çocukları arabalarla oynamaktan sıkılınca bu sefer kendileri direksiyon başına geçip araba kullanmak isterdi, çareyi de annenin bin bir özenle sakladığı tencere kapaklarında bulurdu. Anne çaresiz, oğlan tutturmuş, ne yapsın? Evin içinde az gezmedi o kapaklar.

Dünyanın en güzel kitap ayracı olurdu mesela: Çokomel'i yedikten sonra tırnakla kağıdını düzleştirmek

Çocukluğumuzda oyuncak gibi yiyeceklerde de kısıtlamamız vardı. Kinder çok pahalıydı, Nutella özel günlerde eve alınırdı, dondurmalar evin yakınındaki pastanedendi. E tabii bir de Çokomel vardı. Hepimizin ısrarla içindeki marshmallow'unu yavaş yavaş yediği, bitince kağıdını dahi israf etmediği Çokomel. Bir dönem hepimizin defterlerinin arasında Çokomel kağıtları vardı. Çünkü Çokomel bitince kağıdını tırnağımızla ya da parayla düzleştirir, defterimizin arasında saklardık.

Evin yükü omuzlarımızdaydı: Tulumbadan su çekmek

instagram/binuerol

Ah ne çektik o tulumbadan! Şişe şişe su taşıdığımız o tulumbaların bir dili olsa da konuşsa. O zamanlar pet şişeler, damacanalar filan yok. Su dediğin tulumbadan çekilir, o da çocukların işidir. Evde su biter, koş tulumbaya su doldur. Git-gel çok angarya gelirdi, sevmezdik. Ama o tulumba suyunun tadını hiçbir şişede bulamaz olduk. Vallahi yok.

Mıncırmak tam anlamıyla: Bakkala gidip taso için cips poşetlerini karıştırmak

forum.donanimhaber.com

Bu yazı vesilesiyle tüm bakkal amcalardan özür dileyelim mi? Cipsleri çok kurcaladık çünkü. Masumduk, çocuktuk, taso seviyorduk ve eksik tasolarımız vardı ve aldığımız her cipsten taso çıkmıyordu. Zaten aldığımız az harçlıkla cips masrafına zor yetişiyorduk. Kısıtlı bütçe, taso hayalleri derken bakkal amcaya çaktırmadan paketleri kurcalama heyecanı bambaşkaydı. Cips poşetlerini kurcalamada profesyonel olanlar, şimdi o ellerle bir enstrümanı çok daha kolay çalabilenler.

O çocuklar şimdi gurme oldu: Hanımeli çiçeğinin içindeki balı emmek

ladymissabunlari.com

O ne tattır, ne lezzettir, nasıl bir baldır! Bahar gelip de her yerde hanımeli görünmeye başladı mı hemen çiçeğini koparıp içindeki balı emerdik. O mayhoş tat, adeta bizi kendine bağlar, tekrar tekrar yapmamız için bizi teşvik ederdi neredeyse. Kokusuyla uzaktan cezbederken tadıyla asla vazgeçilmeyen bir çocukluk heyecanı olarak yer etti hayatımızda. Ne zaman hanımeli görsek, o günleri hatırladık.

Biraz daha uğraşsak belgesel çekecektik: Kozalak toplayıp içinden çam fıstığı çıkarmak

alternatifyasam.blogspot.com.tr

Kendi kendimize yetmeyi bildiğimiz gibi meraklıydık da. Mesela oyunlarımız sadece araba, bebek filan değildi. Kozalakları bile değerlendirirdik. Mesela şimdi kaç çocuk kozalağın içinden çam fıstığı çıkarıyor? Bizim nesil çıkarıyordu. Kozalakları toplar, içlerinden tek tek fıstıklarını çıkarırdık. Kozalaklar hala çok yani hala bir şansınız var.

Hepimiz mutlu anılar biriktirdik o günlerde: Ateş yakıp ateşte patates közlemek

instagram/zbydmhmt

Çocuklar abur cubur sever diyenlere inat, bin bir emekle ot, çer çöp hatta tezek toplayıp ateş yakanlar burada mı? Evden alınan patatesler, ateşte közlenince öyle bir güzel olurdu ki, mahalledeki ablalar, teyzeler de merak eder gelirdi. Belki Vedat Milor olamadık ama patatesin en güzel halini yaptık, tattık. Eğer çocuğunuz varsa siz de onu teşvik edin, ateşini yaksın, patatesini közlesin. Unutmasın ömrü boyunca.

Hadi konuş sıkıyorsa: Bakkaldan paket paket leblebi tozu alıp yemek

pilliblog.com

Çocuğuz, en büyük eğlencemiz leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmak. Ağızdan tozlar çıktıkça gülmek. Hayır dünyamız küçük değildi, mutlu çocuklardık. Anne babadan para isteme sebebiydi leblebi tozu. Üstüne de şişe şişe su içsek de o leblebi tozu her seferinde çok güzel gelirdi. Artık konuşamayacak olsak da yanında kamışıyla bir sürü paket alır, yemelere doyamazdık.

Karahindiba o: Adını hiç bilmediğimiz çiçeği gördüğümüzde üflemek

Çocukken özellikle çayır çimenlik yerde bolca gördüğümüz, yolda yürürken bile durup koparıp üflediğimiz bir çiçek vardı, hatırlar mısınız? Ucundaki tüyleri ufak bir üflemeyle hemen uçmaya başlayan, her çocuğun kendince isimler taktığı çiçek. Aslında ismi çok tanıdık: Karahindiba çiçeği. Ne merak ettik adını, ne biri söyledi. O bizim için hep üflenen çiçekti. Bize çocukluğumuzu anlatan bu çiçeğe artık hakkını teslim etme zamanı. Teşekkürler karahindiba, çok eğlendirdin bizi.

Yemek için oyun durmaz: Sokakta oynarken acıktığında anneden aldığın salça ekmekle oyuna devam etmek

Sabahtan akşama kadar dışarıdasın. Koşuyorsun, oynuyorsun, bisiklet sürüyorsun. Enerji bitmiyor ama karın acıkıyor. E öyle gidip tost yaptırmak, dışarıda yemek yemek falan yok o zamanlar. Öğle yemeğine gidip oyuna ara da verilmez. Mazallah anne evde kal der, çıkarmaz falan. O yüzden evdeki anneye avaz avaz bağırılır, salçalı ekmek istenir. Anne ekmeği verince bir elde salçalı ekmek, diğer elde oyuncak, oyuna devam edilir. Herkes mutlu, annenin içi rahat, oyun son sürat devam.

Çok havalı: Babanın işyerine gidip oralet içip bilgisayar oynamak

canisiklari.blogcu.com

Baba ister devlet memuru olsun, ister avukat, ister özel sektör çalışanı; çocukluğun en havalı olaylarından biri babanın iş yerine gitmekti. Normalde yerinde duramayan biz çocuklar, babanın iş yerine gidince sus pus olur, bir kenarda bizimle konuşan amcalara kısa cevaplar vererek bir yandan etrafı gözlerdik. Baba bize bir oralet söyler, bilgisayar koltuğunu bize bırakırdı. Bilgisayarı ele geçiren biz ise bütün gün oyun oynayıp babanın iş arkadaşları tarafından şımartılmanın tadını çıkarırdık. Sonra çok çalışmışız gibi babayla havalı ama yorgun argın eve dönerdik. O zaman dünya daha güzeldi.

Masumduk: Topitop yerken dudağa sürüp parlatıcı yapmak

alevgeziyor.com

Pek çok arkadaşınızı yanağının yanında bir yuvarlakla hatırlıyor olabilirsiniz. Keza onlar da sizi aynı şekilde hatırlıyor muhtemelen. Çocukluğun topitop etkisi diyebiliriz buna. Çünkü şeker bizim için ya anneanne evinde vitrindeki kasede duran şekerlerdi ya da Topitoptu. Ve oyun oynarken topitop yiyip sonra da o topitopu dudaklara sürerek parlatıcı sürmüş etkisi yaratmak çocukluğumuzun en masum hareketlerindendi. Bizim için makyaj topitopun dudakta bıraktığı parlaklıktı. Sade, basit, abartısız ve tatlı (:

Bir iletişim aracı olarak: Sakız kağıdıyla ıslık çalmak

İletişim için kelimelere ne gerek var? Bizim ıslığımız vardı. Çok sevdiğimiz sakızımızın kağıdını atmaz, bir de onunla ıslık çalardık. Kısaca sakız deyip geçmez, paketinden bile bir şey çıkarırdık. Yani elimizdeki imkanları nasıl kullanacağımızı bilir, en fazla faydayı sağlamak için uğraşırdık. Farkında olmadan tabii. Her şey bizim için oyun malzemesiydi, her şey oyuncaktı. Güzeldi. Tek derdimizin sakız kağıdıyla ıslık çalabilmek olduğu tasasız zamanlardı.

Umarız yine aynı mutluluğu yaşarsınız.