Türkçe okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dil olmasına rağmen bazen bazı yanlışları ısrarla yapmaya devam ederiz. Kelimelerin aklımızdaki sesleri ve yazıya dökülmüş hali birbirini tutmaz, konuşma dilinin kurbanı olur.
Yaptığımız hatalardan daha önce yazıldığı gibi okunmayan yemeklerde ders çıkarıp doğru okunuşlarını öğrenmiştik. Şimdi sıra geldi yazarken "Acaba doğru mu yazıyorum?" diye kontrol etmek durumunda hissettiğimiz, ısrarla yanlış yazdığımız yiyeceklerin doğru yazılışlarını öğrenmek.
Bir gün ihtiyacınız olur, karizmanız çizilir diye sizi bu dertten kurtaralım.
Kutsal üçlü: Ekspresso, espreso, expresso
İtalya'nın bağrından çıkıp gelen, sabah bir shot içtiğinizde cin gibi olduğunuz espresso'yu her expresso yazdığınızda bir İtalyan kalp krizi geçirme riski atlatıyor. Öyle vahim durum. Bir de ekspresso ve espreso yazanlar var ki tam ah-u vahlık.
Dinazor, dinozor gibi: Maydonoz
Söylerken mayda ya da maydo nasıl olursa olsun anlaşılabilen ancak yazarken insana küçük çapta felç indiren bir kelimedir maydanoz. Bir dönem "Maydonoz FM" dinleyenler yüzünden maydonoz olarak yazılan kelime aslında maydanozdur.
Bu kadar zor olmamalı: Avakado, avokada
Tropikal meyvelere henüz alışamadık fakat bu meyvenin suçu ne? Avakado diyeni gördük, avokada diyeni de gördük. İşin kötüsü bu şekilde yazanı da gördük. Ancak dilimizi dimağımızı dumur eden bu meyvecik aslında avokadodur.
Sarmısak doğru ama ya bunlar: Sarumsak, sarmusak
Yöresel değişiklikler olmasına rağmen üzülerek söylüyoruz ki sarumsak ve sarmusak değil o kelimenin yazılışı. Ne kadar koksa da, kokusu günlerce sürse de bu besinin yazılışı sarımsaktır.
Fransızlar ağlıyor: Krosan, kıruvasan, krovasan
Fransa'dan Türkiye'ye yeni gelen jön kahvaltılık kruvasan geldiğinden beri gördüğü muameleden çok da memnun değil. Neden mi? Kendisine bir "kuruhasan" demediğimiz kaldı. Krosan da yazdık, kıruvasan da yazdık krovasan da. Yapmayalım, üzmeyelim kruvasanı.
Sumakla karıştırmayın: Soan, suvan, sogan
Kendisi her yemeğe girmesiyle ünlü ancak pazarlarda ismi pek güzel anılmıyor. Soğanın çektiğini bir biz bir kendisi bilir. Soan dediler, sogan dediler, suvan dediler bir soğan demediler.
Dillere destan bir destan: Püskevi, püskevit, püsküt, biskuvi
Mozaik pastaları yaparken, pudingli pastaları hazırlarken başrolde yerini alan bu güzelim yiyecek tarif defterlerinin en azılı düşmanı. Söyleniş farklılığı nedeniyle yazmadıklarını bırakmadılar. Biskuviyi anladık ama püsküt neden, onun adı bisküvi.
Ezine yemeye mahkum bırakır: Permesan, parmesen
Makarnaların vazgeçilmezi, güzel bir şarabın eşidir bu peynir. Fiyat listelerinde, restoran menülerinde bir bakmışsınız permesan ya da parmesen oluvermiş parmesan.
Bu da mı oldu: Anoson
Doğru duyuyorsunuz, bu da oldu. Üzerine şarkılar yazılan milyon yıllık anason, oldu size anoson. Hatta bu yanlış da yapılmaz diyenleri Google'da "anoson" kelimesini aramalarını öneriyoruz.
Reklamlardan öğrenseydik bari: Okalüptüs, okaliptus, okalüptüs
Şampuan reklamları, nemlendiriciler vs. Güzellik malzemelerinin içinde bolca bulunan, ylang ylang gibi bizi iki arada bir derece bırakan bitkimizin üzülerek söylüyoruz ki yazılışı okaliptüs.
Diğerlerinden daha masum: Pattes, pattiz, patatez
Herkes nasıl ki herkes diye yazılıyor, "herkez" diye yazılmıyorsa patates de maalesef ki patatez diye yazılmıyor. Pattiz hiç yazılmıyor, pattes söz konusu bile değil.
Daha neler: Babaganuş, babayanuş
Söyleme göre değişen bir diğer yöresel lezzet daha. Babagannuş ya da abugannuş olarak bilinen bu leziz yiyeceği babayanuş ya da babaganuş olarak yazanlar var. Yazmayın, n'olur.
Mirkelem da mı dinlemedik: Kokareç
Ko-ko-reç, ko-ko, ko-kooo.. Kok-kooo-reç, ko ko ko ko... Şarkıyı söylüyor, kelimeyi nasıl yazacağımızı öğreniyoruz. Tam olarak kokoreç. Ancak kokareç yazmayı kim akıl etti, nasıl oldu, siz şimdi buraya neden çıktınız neden çıktınız bilemedik.
Hep dış mihrakların işi: Akai, açayi
Süper meyvelerin ülkemizde henüz yayıldığını aklımızın bir köşesinde tutarsak acai'nin daha alacak çok yolu var demektir. Doğru yazılışı acai olan ancak açayi, akai diye yazılan ve hatta bu şekilde okunan üzüm taneleri çok mağdur.
Siz ona en iyisi tavuk/et/balık suyu diyin: Bülyon, buvyon
Reklamlarda duyduk, yetmedi. Marketten aldık, yetmedi. Bulyona bülyon dedik, buvyon dedik. Kalbini kırdık. O yüzden biz de artık tavuk bulyonu evde yapalım dedik. İyi demiş miyiz? Tabii ki doğru yazılışı: bulyon.
Kulaklardaki ince gıdırdama sesi: Böğrek
Yazılışı ayrı dert, duyması ayrı dert. Böğğğrek diye uzatarak söyleyen kişiye karşı "Nolur yapma..." bakışları atmak isteseniz de atamazsınız. Üzülerek söylüyoruz ki böğrek diye bir kelime yok. Kendisi tam olarak börek.
Ekmek arası desek daha iyi: Sandöviç, sandeviç, sandaviç
Kont Sandviç mezarında döndü artık. Türkçe olmadığı kesin ancak kelimeye bu kadar eziyet edilmesi Birleşmiş Milletler'de işleniyor. Ne sandeviç, ne sandaviç ne de sandöviç. Halis mulis sandviçtir bu güzelim yiyecek.
Yorumlar
5