30-yasinda-avukatligi-birakip-asci-olmak

30 Yaşından Sonra Avukatlığı Bırakıp Nasıl Aşçı Oldum?

Favorilerime
Ekle

1998 senesinde 15 yaşındayken yazdığı anket defterinin idealim bölümüne, "iyi bir iş sahibi olmak”, sevdiğim yemek kısmına, "sebze yemeklerinin hepsi”, gelecekteki mesleğim bölümüne ise "hukuk" yazan birinin ileride nasıl avukat ve iyi bir iş sahibi olduğunun hikayesi değildir bu. 31 yaşındaki bir avukatın, iyi bir iş sahibi olmaktan sıkılıp gerçekten istediği maceraya atılışının biraz riskli biraz da ilginç hikayesidir.

Çok istediğim hukuk fakültesini kazandıktan sonra düşe kalka hukuk fakültesinden mezun oldum. "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" sorusu tarz değiştirip "Hangi alanda çalışmak istiyorsun?” sorusuna dönüştü. Benim cevabım hazırdı: İnsan hakları alanında çalışan, mülteci hukuku konusunda uzmanlaşmış bir avukat olacaktım. Yüksek lisansımı da insan hakları konusunda yaptıktan sonra tam olarak mülteci hukukuyla ilgili olmasa da insan hakları konularında çalıştım. Aslında her şey iyi gidiyordu ama hep bir şeyler eksikti. Zira ben iş dışında kalan zamanlarımda kimi zaman mutfağı yakarak kimi zaman fırından çıkan kurabiyelerin çikolata lekeleriyle tüm evi donatarak yemek yapmayı ve insanları yedirmeyi daha çok seviyordum.

Uzun bir süre sadece hobi olarak devam eden bu uğraşımı amatörlükten çıkartmak için ailemin ve etrafımdaki arkadaşlarımın da destekleriyle 8 hafta süren amatör bir yemek kursuna başladım. Kursun bitmesiyle ben ne yapmak istediğimi bulmuştum. Kendi ufak kafemi açacak ve orada insanlara yemekler yapacak, mutfağın penceresinden surat ifadelerini izleyecektim.

Senelerce kurumsal yerlerde çalışmış insanların ufak bir balıkçı kasabasına taşınma veya kendi kafesini açma hayaliyle aynı gerçeklikteydi hayalim ve hayal olmaktan çıkabilmesi için büyük bir adım atmam gerekiyordu, farkındaydım. İşimden ayrılmama denk gelen dönemde profesyonel aşçılık eğitimi veren sekiz aylık bir sertifika programına yazıldım. Okul hafta sonları tüm gün olacaktı, hafta içi ise işe gidecektim. Okula başladıktan bir süre sonra kendi kendime "Neden hukuk alanında iş arıyorum ki?" diye sordum. Sorduğum bu soru aslında pek çok kişi tarafından mantıklı ve ikna edici şekillerde cevaplandırıldı ama ben "istediğini yap, hayat çok kısa hem elinin lezzeti de var" diyen insanların cevaplarını daha ikna edici bulduğum için bir hafta kadar bir süre sonra çok güzel bir restoranda stajyer olarak çalışmaya başladım.

Okula başladığım gün giydiğim beyaz üniforma, sarı Crocs terliklerim, bandanalı halimi aynada görünce çok şaşırıp en azından makyaj yapmam gerekmiyor diyerek kendimi teselli ettim. Hayatım bir anda değişmişti; eski işlerimden çok daha yoğun bir şekilde çalışıyordum ama günün sonunda kestiğim parmağımın, ayakta durmaktan şişmiş ayaklarımın durumunu düşünmeyerek mutlu bir şekilde uyuyakalıyordum. Okulda veya çalıştığım yerlerde beyaz üniformamı giyip bandanamı taktıktan sonra kendimi biraz deli biraz da yaramaz çocuklar gibi hissediyordum.

flickr/Paul D'ambra

flickr/Paul D'ambra

Herkes yeni kariyer çabamı takdir etmeye başlamıştı hatta hayatım boyunca avukat olmamı isteyen ve beni o yönde yönlendiren annem dahi aşçı yardımcısı olarak çalıştığım cafeye gelip bir akşam yemeği yedikten sonra ertesi gün gülümseyerek "Umarım senin de bir kızın olur, tıp fakültesini bitirip sonra karşına gelip 'anne ben dansöz olmak istiyorum artık' der. O zaman sen de benim gibi eğlenirsin umarım..." diyerek iyi dileklerini sunup akabinde bana nasıl iyi pilav yapmam gerektiği üzerine bir sunum yaptı. Bu süreçte ailemin ve yakınımda bulunan insanların desteği de aldığım riski hafifletmeye çok yardımcı oldu. Sonuçta hayatı boyunca bir hukuk bürosu açmamı isteyen babam bu cümlesini kendi cafeni açmalısın cümlesine çevirdi. İlk tanıştığımızda avukat olduğumu söylediğim erkek arkadaşım okulda yapıp saklama kaplarına koyduğum yemekleri puanlamaya, iş çıkışında fritözden üzerime sinmiş yağ kokularına, ellerimin soğan sarımsak kokmasına alıştı. Hatta parmağımı şef bıçağıyla derin bir şekilde kestiğim bir iş çıkışında beraber acile gittiğimizde mesleğiniz ne diye soran hemşireye aşçı diyecek kadar durumu kabullendi. Bana sürekli hukukcu kız kardeş formatına uygun hediyeler getiren ağabeyim bu hediyeleri 19.5 cmlik şef bıçağı, trüf yağı gibi hediyelere çevirdi. Arkadaşlarım hukuki sorunlarını danışmak yerine yemek tarifleri için aramaya başladılar. "Dedemin dedesinden kalan bir arsamız var ama" şeklindeki sorular "Akşam misafirim gelecek sen o pastayı nasıl yapmıştın söylesene" sorularına döndü.

Yakın zamanda sertifika programının son final sınavlarına girdim ve sınavlarımı geçtim. İlk sınavda profiterolümü çöpe dökerek (ağızında olan bölümü ise kibarca tükürerek) daha çok yolumun olduğunu söyleyen eğitmen şefin, final sınavında profesyonel olma yolunda ilerdiğimi söylemesi ve limonlu merengli tartımı çöpe dökmek yerine çok beğendiğini söyleyerek yemesiyse kendime olan güvenimi biraz daha arttırdı tabii ki.

limonlu-merengi-tart

Şimdi önümde uzun bir yol var, hala risk aldığımı düşünüyorum ama yapacağım yemekleri ve güzel yorumları düşündüğüm zaman, heyecanım ve merakım korkumun önüne geçiyor. Hayalini kurduğum o kafeye her geçen gün daha da yaklaşıyorum. Hayalim hayal olmaktan çıkarak hayatımın her saniyesinde varolan bir gerçekliğe dönüştü.

Benim gibi bir kariyer değişikliğine giderek mutfağa geçmek isteyen ama korkan kişilere birkaç önerim var: Gerçekten hazır hissetmek diye bir şey yok. Siz başlayın, başınıza gelenler ve yaşadıklarınızla kendinizi hazır bulacaksınız. Kesilen parmakların, şişen ayakların, saçlara sinen fritöz kokularının, "Evet şef” diye bağırmanın garip zevkini almaya başladığınız zaman hazırsınız demektir.

Kim ne derse desin, kariyer değişikliğinin yaşı yok; Julia Child’ın 32 yaşına kadar yemeği sadece yediğini ama yapmayı bilmediğini okumuşsunuzdur. Bu alana girdiğim süreçte Julia Child örneği gibi birçok başarılı örnek ile tanışıp çalışma fırsatım oldu ve evet hiçbir şey için hiçbir zaman geç değil.

Tüm egolarınızdan sıyrılın ve o beyaz üniformayı giyip bıçağınızı elinize alın sonuçta Oscar Wilde’ın da dediği gibi "Hayat, ciddiye alınmayacak kadar önemlidir".

Afiyet olsun.

- Eski avukat yeni aşçı Edo

Görsel: flickr/Steven Depolo


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

4

cagla24 Nisan 2017 23:46
Merhabalar iki koldan da meslektaşım .. ben de eski bir avukat yeni bir aşçı olarak sizinle iletişim kurmak istedim .. öncelikle aynı hukuk branşlarını istememizden turun da avukatlığa aynı yaşta paydos deyişimiz ve gastronomiye yönelişimiz o kadar benzer ki , hayret verici ????nasıl gidiyor yeni hayat , keşkeler ve iyi kiler neler ?? sağlıcakla kalın
Yanıtla
hats16 Şubat 2016 02:13
Merhaba. Günlerdir tekrar tekrar okuyorum yazınızı. Şuanki işinizle ve yaşadığınız değişimle ilgili deneyimlerinizin daha fazlası için birkaç soru sormak istiyorum. Eğer geri dönüş yaparsanız çok mutlu olurum. Yardıma çok ihtiyacım var. lütfen geri çevirmeyin. ([email protected])
Yanıtla
dilek18 Şubat 2015 11:00
Hikayenize bayildim. Yer yer gözlerim dolarak okudum. Sanirim avukatligi isteyerek seçmiş ancak geldigi nokta da mesleği kendisini mutlu etmeyen bir avukat kimligiyle yazinizi okuduğum için belki de.. Yaptiginiz iste basarili ve çok mutlu olmaniz dilegiyle, sevgiler...
Yanıtla
nuranyum16 Şubat 2015 20:13
Merhaba, Dilerim kafenizi de açarsınız, bir de mültecilerin faydalanabileceği bir yer olursa tadından yenmez orası. Keyifle ve imrenerek okudum :)
Yanıtla

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?