Beslenme alışkanlıklarını şekillendiren en önemli etkenlerden biri yeme davranışıdır. Bir beslenme danışmanlığı sürecinin temelini de yeme davranışlarının doğru ve detaylı bir şekilde analiz edilmesi oluşturur. Çünkü bu süreçte ‘yalnızca’ bir beslenme programı ile porsiyon kontrolü düzenlenerek hedef ağırlığa ulaşmak hedeflenirse bu süreç gelip geçici bir süreç olmaktan öteye geçemez.
Akşam yemeklerini film izleyerek yememiz ile sofraya oturup tabağımıza odaklanmamız arasında kocaman bir doygunluk eksikliği vardır. Ne yenildiği, nasıl yenildiği, ne kadar yenildiği anlaşılmadan sadece yeme işlevi fiziksel olarak gerçekleştirilir. Ancak yemek yerken bunun sadece çatal-ağız arasında ilerleyen bir iş olmamasını isteriz. Bir yemek yiyorsak beyin bunu anlamalı, hissetmeli, yediğiniz besinin lezzetini, dokusunu, tadını, sıcaklığını, aromasını düşünmeli. Her lokmadan keyif alarak, her çataldaki yiyeceğin farkına vararak uzun uzun çiğnemeli. Çünkü beyin ancak böyle doyduğunu anlar.
Beyin doyduğunu anlamazsa ne olur? Film biter, oyuncuların isimleri ekranda görünmeye başladığında gözümüz boş tabağa gider. Beynimiz bu yemeği yediğini hatırlamaz. “Ben ne zaman yedim bu kadar yemeği, hiç yememiş gibiyim” cümlesi kurulur.
Bir yandan çocuğuna yemek yedirirken, kendi ağzına da yemek götüren bir anne çocuğunu doyurduktan sonra ancak kendine odaklanabilir. Çocuğu yerken yediği şeylerden hiçbir doygunluk hissetmediği için, o sofradan kalktığında hiç yememiş gibi tekrar yemeğe başlar. İş stresiyle bilgisayar başında veya ayaküstü o taraftan bu tarafa gidip gelirken yenilen yemeklerin o anki işlevi sizi ‘doyurmak’ olması gerekirken, o anlarda sizi sadece ‘oyalar’. Tüm işleriniz bittiğinde, stres ortadan kalktığında, stresli bir günün ardından eve geldiğinizde karnınız tok olması gerekirken tok hissetmezsiniz. Ama zaten yemek yemiş olduğunuzu düşündüğünüz için atıştırmalıklara yönelirsiniz.
Yemek yemek sadece elimizde ağzımız arasında olmamalı. Beynimiz yemek gediğimizi anlamadıkça doygunluk hissedemeyiz. Beynimiz yemeğe odaklanmadıkça o yemekten bir keyif alamayız. Yemek yediğimizin farkında olmadan ne kadar çiğnediğimizi de fark edemeyiz, yeterince çiğnemediğimizde de doyduğumuzu anlamayız.
Tabağınızı alın, masaya oturun. Yemeğinizi inceleyin, gözünüze en güzel gelen şekilde sunumunu yapın. En sevdiğiniz tabağı seçin. Yemeğinizi koklayın. Sadece çiğnemeyin, dilinizin yemeğin tadını hissetmesine izin verin. Uzun uzun yiyin. Yemek yerken en çok tabağınıza ve yemeğinize odaklanın. Porsiyonlarınız da, doygunluğunuz da bir anda değişecek.
Yorumlar
0