Pazar akşamlarını sevmeyiz. Çünkü ertesi gün okul vardır, iş vardır, stres vardır, sabahın köründe uyanmak vardır. Hele 90'lı yıllarda çocuksanız pazar akşamı demek banyo yapmak, tırnakları kesmek, anne okul yakalarını ütülerken Bizimkiler'i izlemek ve erkenden uyumak demektir.
Ama pazar sabahları öyle mi? Pazar sabahlarının Türk aile yapısındaki yeri ve değeri çok farklı. Çünkü pazar sabahları ailenin tüm üyelerinin bir arada olduğu, paylaşımların en yoğunlaştığı, özlemlerin dindirildiği kutsal bir zaman dilimi.
Diğer bir deyişle babanın da işe gitmediği pazar sabahları bizim için tüm ailenin kahvaltı sofrasının etrafında oturup hem doyasıya yiyip hem de bir arada olmanın, bir aile olmanın sonsuz keyfini sürdürdüğü çok özel anlar bütünü demek. Çok özel dedik çünkü...
Çünkü annenin kahvaltı hazır diye seslenmesinin dünyanın en güzel şarkısı olması
Çünkü mutfaktan gelen kızarmış ekmek kokusu
Çünkü sadece bakarak bile mest olduğun o kahvaltı sofrası
Çünkü sucuklu yumurtanın suyuna ekmek banmak
Çünkü demlik demlik içilen, asla doyulmayan o çaylar
Çünkü anne reçelinin ekmeklerden üstümüze damlamasının, ellerimizin yapış yapış olmasının bile moralimizi bozamaması
Çünkü taze ekmeğin köşesini koparan olmak için kardeşlerle yarışmak
Çünkü anılarını paylaşırken omletini de paylaşmanın dayanılmaz hafifliği
Çünkü menemen ile bir bütün ekmeği mideye indirmenin haklı gururu
Çünkü pazar o sofrada yediğin simidin işe, okula giderken aldığın simitten bin kat daha lezzetli olması
Çünkü babanın kahvaltının üzerine Türk kahvesi içerken aldığı keyif
Ve çünkü "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"
Yorumlar
0