Bir mutfak kültürü düşünün ki başrolünde etin her türlü çeşidi olsun. Böyle bir kültürün içinde büyümüş milyonlarca insanız. İçli köfteler, kebaplar, lahmacunlar, kuzu çevirmeler, güveçler ve daha niceleri... Sevmeyene ''Aaa, içli köfte yenmez mi? Lahmacunsuz hayat mı geçermiş?'' şeklinde tepkiler verdiğimiz de çok oluyor. Bu yüzdendir ki bir dostumuz dönüp bize, ''Ben et yemeyi bıraktım'' dediğinde önce bir anlam veremiyor, etsiz yaşanamayacağını düşünüyoruz.
Eee, bunca etli yemeğin içinde böyle düşünmemiz anormal değil aslında. Ama etsiz de yaşayabilmek mümkün. Hatta et tüketmeyi bıraktığımızda ya da ayda sadece 1 kere tüketmeye başladığımızda vücutlarımızda ve psikolojimizde inanılmaz değişimler meydana geliyor. Şurada minik bir parantez açalım hemen. Konumuz son zamanlarda ismini çok sık duyduğumuz vegan olmak ya da vejetaryen olmak değil. Onlar bir beslenme çeşidinden çok hayat tarzı. Vegan ya da vejetaryen olduğunuz zaman sadece et ya da hayvansal gıdaları tüketmemiş olmuyorsunuz, hayvanlar üzerinde denenmiş kozmetik ürünlerini asla kullanmıyor olmaktan tutun, dünyanın bir ucundaki hayvanların dahi hakkını gözeten insanlara dönüşüyorsunuz.
Biz onların dışında et tüketmeyi azaltıp ya da tamamen bıraktığınızda neler olduğunu paylaşacağız sizlerle. Aranızda bugün böyle bir karar almış olanlarınız varsa kulak versinler bizlere. Başlıyoruz!
Not: Uzun yıllardır et ya da hayvansal gıdaları tüketmeyen dostlarımız da vücutlarındaki ve psikolojilerindeki değişimleri bizlerle ilham vermek adına paylaşabilirse çok seviniriz.
Et ve hayvansal gıdaları bıraktığımızda ne gibi fiziksel değişimler yaşanıyor?
Et tüketmeyi çok seven bir insansanız, tüm öğünlerinizde et tüketiyorsanız sizin için bu karar ciddi ve zorlu olacaktır. Ancak sonucunda yaşayacağınız fiziki değişimleri de hemen fark etmeye başlayacaksınız. Bilim, her zaman öncümüz. Onun ışığını yolumuza tutarak başlayalım anlatmaya.
American Diabetes Association'ın yaptığı ve Diabets Journal'da yayınladığı bir bilimsel çalışmaya göz atalım.
Bu çalışmada farklı yaşlardan ve fiziki özelliklerden 116 insana 3 farklı diyet uygulanıyor. Metabolizmalarında sendromlar taşıyan, obezite ya da fazla kilolardan şikayetçi olan ve özellikle insülin direncine sahip olan bu insanların bir kısmına bol sebze ve meyve tüketilen, yağlarca zengin ve ayda sadece 1 kez et tüketmelerine olanak sağlanan bir diyet uygulanıyor. Bu gruba günlük yemeleri gereken miktardan 500 kalori daha az bir beslenme programı veriliyor. Fiziksel aktiviteleri hep aynı düzeyde bırakılan bu insanlara 3.haftada ve 6.ayda ölçümler yapılıyor ve sürekli olarak kan değerleri de kontrol ediliyor.
Sürecin sonucunda ciddi kilo kayıpları yaşandığı, metabolizmalarının hızlandığı, metabolik risklerinin azaldığını hatta birçoğunda bu risklerin tamamen ortadan kalktığı gözlemleniyor. Diğer iki gruba kıyaslandığında et yemeyenlerin daha hızlı sonuç aldığı, bu diyetin en sağlıklı ve en olumlu sonuçları doğuran diyet olduğu da görülüyor. İnsülin dirençleri olmasına rağmen HDL kolesterolleri yani iyi huylu kolesterolleri artıyor, vücutlarındaki toksinlerden kurtuluyorlar. Daha güçlü kas yapılarının olmasının yanı sıra yaşadıkları kilo kayıpları sonucunda kendilerini daha iyi hissediyorlar. Üstelik bunu ilk 3 haftada bile hissetmeye başlıyorlar. Araştırmanın sonucunda etsiz diyetin HDL kolesterolü olumlu yönde etkileyerek kalp, damar hastalıklarına yakalanma riskini azalttığının da altı çiziliyor. ''Et tüketmeyi bırakırsam kas kaybı yaşar mıyım?'' sorusunun yanıtını da bu çalışma veriyor. Süreç boyunca protein ve kalsiyum değeri yüksek besinler tüketiliyor çünkü. Yüksek kolestrole ve tansiyona sebebiyet veren trigliserid'leri de düşürmesi cabası.
Özellikle kırmızı et, Neu5Gc denen, insan dokularında kendiliğinden yer edilebilen, yayılabilen bir şeker barındırıyor. Uzmanlar uzun yıllardır bahsedilen şekerin tümör oluşumunda etkin rol oynadığı üzerine araştırmalar yapıyordu. Proceedings of the National Academy of Sciences'ta yayınlanan araştırmaya göre kırmızı ette bulunan Neu5Gc'in karaciğerde birikebildiğini, vücutta tümör oluşumunu 5 kat artırdığını açıkladı. Kırmızı et tüketmeyi bırakmış insanların vücutlarında bu şekeri biriktirmediği, kanserli hücrelerin oluşumunun bu nedenle az olduğunun da altı çiziliyor. Ayrıca bu şeker, kilo almanıza ve daha çok kırmızı et tüketmenize de neden olabiliyor. Kırmızın etin daha az tüketilmesi ya da hiç tüketilmemesi bu risklerin oluşumu azalttığı gibi tip 2 diyabetin de önüne geçiyor.
Harvard'ın 2012'de yaptığı araştırmasında çarpıcı sonuçlara rastlıyoruz. 22-30 yaşları arasındaki 37,698 erkek ve 83,644 üzerinde yapılan deneylerde et tüketiminin yaşam sürelerini kısalttığı gözlemlendi. Vücuttaki kolestrol miktarının yükselmesi, kanserli hücrelerin oluşumunu tetiklemesi gibi nedenlerden ötürü özellikle kırmızı et tüketiminin yaşama sürenizi ve kalitenizi etkilediği yönünde bulgular mevcut. Et tüketimini azalttığınızda ya da tamamen bıraktığınızda ise hem yaşama kalitenizin arttığı, hem de daha uzun süre yaşadığınız iddia ediliyor.
Fazlaca et tüketmenin bir başka sonucu ise abdominal aort anevrizması yaşama riskini artırması. Araştırmalar, sıklıkla et tüketen bireylerin %15'inde abdominal aort anevrizması görülme olasılığının arttığını söylüyor. Yine bu çalışmalar et tüketmeyi bırakmış ya da daha az tüketen bireylerde bu risk neredeyse yok denecek kadar da az bir orana düştüğünü söylüyor..
Bunların yanı sıra et tüketiminizi azaltıp, sebze ve meyve tüketimini artırdığınızda daha genç ve canlı bir cilde sahip olabileceğinizin de vurgusu yapılıyor. Aknelerden, egzamalardan kurtulmaya kadar etkisi var. Zira et tüketimini azaltmanızla birlikte cildiniz kendini bitkilerden aldığı antioksidanlar sayesinde çok daha kolay yeniliyor ve cilt bozukluklarınızın bu sayede azalmaya başlayacağı söyleniyor. Vücudunuzdaki asit miktarının azalması da cabası. Protein ve kalsiyum kaynağı olarak etlerdense bitkileri kullanacağınız için vücudunuzda daha az asit oranına sahip olacağınızın da belirtilen bir başka özellik. Çalışmalar, daha enerjik hissedecek olacağınız, daha hafif ve sağlıklı hissedeceğinizden de sıkça bahsediyor. Bitkilerden aldığınız şifayla daha az hastalanacağınız, vücudunuzun daha dirençli olacağı da birçok makalede söz edilen diğer konuların başında geliyor.
Et ve hayvansal gıdaları bıraktığımızda ne gibi psikolojik değişimler yaşanıyor?
İşin bir de psikolojik boyutları var. Yediğiniz içtiğiniz her şey bedeninizi etkilediği gibi psikolojinizi de etkiliyor. Ağır yemekler yediğinizde üzerinizde oluşan mutsuzluğu ve huzursuzluğu hatırlayın. Bir de hafif yediğinizde ne kadar keyifli olduğunuzu. İşte, sebze ve meyvelerin desteğini daha çok almaya başladığınızda otomatik olarak kendinizi daha hafif, sağlıklı, enerjik ve mutlu hissetmeniz olası.
Stres çağın en büyük hastalığı olarak sayılıyor. Modern hayatın karmaşasından doğan stres, yediklerimiz içtiklerimizden ötürü de artabiliyor ve daha stresli bir hale gelebiliyoruz. Örneğin; arakidonik asit. Bu asit kırmızın etin içinde de bulunuyor. APHA (American Public Health Association)'nın yaptığı araştırmaya göre bu asit günlük modlarınızı değiştiriyor. Stres, anksiyete gibi psikolojik sorunların yaşanmasını tetikliyor. Beyinle ilintili olan arakidonik asit, etin tüketiminin azaltılmasıyla birlikte stresle mücadele etmenize, anksiyetiyi daha az yaşamanıza yardımcı oluyor. Kısacası daha az stresli, daha sakin ve daha az kaygılı bir insana dönüşmeye başlayacağınız iddia ediliyor.
Yapılan bir diğer araştırmada da etlerin ve taze inek sütü hariç diğer hayvansal gıdaların antioksidan açısından fakir olduğunu söylüyor. Et ve hayvansal gıda tüketimlerini azaltan, sebze ve meyve ağırlıklı beslenen kişilerin antioksidan açısından daha zengin bir beslenme tarzına sahip olduğunu, bu nedenle daha az stresli olduklarını söylüyor. Stresi azaltma özelliği taşıyan bitkiler, insanların stresle mücadelesinde onlara daha çok destek oluyor. Hatta et ağırlıklı beslenenlerin daha çabuk sinirlenen kişiler olduklarından da bahsediliyor.
Ek olarak bir canlının varlığına, dünyaya daha fazla saygılı hissedeceğiniz için de kendinizi psikolojik olarak daha iyi hissedeceğiniz vurgusu yapılıyor. Zaten birçok insanın sağlıksal nedenlerin yanında et tüketmeyi bırakmasının temel sebeplerinin başında bu durum geliyor.
Yorumlar
0