Siz, karşınızda oturan şanslı kişi ve İstanbul.
İstanbul’da boğaz manzarası dendiğinde, insanın aklına, iki köprünün arasında kalan, karşıya sanki bir zıplama mesafesinde olduğunuz yerler gelir. Manzara güzeldir güzel olmasına ama sürekli farklı açıdan görmek normalleştirir. Hele ki İstanbulda yaşıyorsanız artık bir anlam ifade etmemeye başlar.
Galata’daki Georges Hotel’in terasındaki Le Fumoir restoran, İstanbul’un güzel boğazına farklı bir açıdan baktıran bir restoran. Boğazı sadece denize sıfır bir kadrajla değil, sağda Galata Kulesi’nden başlayan; önde kimi zaman tarihi mimarisiyle büyüleyen, kimi zaman da terk edilmişliğiyle sinir bozan Karaköy’ün tarihi binalarıyla kıyıya kadar inen ve deniz sesiyle sokakların gürültüsünü birleştiren bir açıyla izleme imkanı tanır.
Le Fumoir ilk açıldığında otelin girişinde, lobi havasında, solda bar, sağ tarafta ise romantik, loş ortamı ile bir evin salonu büyüklüğünde bir restorandı. Manzara olmayınca, dekorasyon da fark yaratacak kadar güzel değilse insan yemeğe ve yanındaki şaraplara odaklanıyor. Böyle bir deneyimde bir az-orta pişmiş Entrecôte, Le Fumoir’ın et konusunda ne kadar başarılı olduğunu ortaya çıkarıyor. Üzerinde antrikot, patates kızartması ve minicik bir kase hardal olan tahta servis aynı restoranın kendisi gibi görüntüsüyle değil, içeriğiyle büyülüyor.
Etin lezzetine gelmeden pişirme seviyesine değinmek gerekiyor. Genelde Avrupa’ya kıyasla bizdeki et pişirme seviyeleri bir basamak yukardadır. Örneğin bizim 'az-orta'mız aslında Avrupa’daki 'orta'ya denk gelir. Le Fumoir’da ise bu böyle değil. Eğer az pişmiş etle sorununuz varsa garsona istediğiniz pişirme seviyesini 1-2 kelimeden fazlasını kullanarak ifade edin.
Ete gelince, pişirme konusunda usta oldukları kesin, lezzeti ise ortalamanın epey üzerinde. En iyisi değil belki ama özellikle güzel bir şarapla kombinlerseniz kesinlikle pişman olmazsınız. Ayrıca ana yemek olarak çok farklı tercihleri menüsünde barındırmasa da et dışında bir şey yiyeceklerin hoşuna gidecek lezzetler de mevcut.
Yorumlar
0