Çocukluğumuzda annemizin elinden tutup gittiğimiz, o kadar çeşit yemek içinde hangisini yiyeceğimizi şaşırdığımız, lezzeti de eğlencesi de bol altın günleri, altın günlerimiz...
Hala bu keyifli "gün"leri sürdürenler olsa da birazdan duyacağınız hikayeye ayrı bir hayran olacaksınız, eminiz.
Dile kolay, 38 koca yıldır durmaksızın devam eden bir altın günü bu.
Başlarına gelen her kötü olayı birlikte atlatan, birlikte sevinip birlikte üzülen kadınlar onlar, 38 yıldır bir aradalar.
1980 yılında başlayan ve zamanla gelenek haline gelen bir altın günü bu...
Yalova'da yaşayan bu şahane kadınlar, ilk olarak 38 yıl önce bir araya geldiler. O dönem aynı mahallede oturdukları için zaten sık sık görüşüyorlardı ama bunu tam tamına 38 yıl boyunca sürdürebileceklerini ilk başlarda onlar da hiç düşünmüyordu.
İlk olarak komşular arasında yapılan klasik bir "ev toplanması" olarak başladıkları bu günün zaman içinde gelenek haline gelmesi de tamamen bu harika insanlar sayesinde oluyor tabii.
"Adı konulmayınca yavaş yavaş kopacaktık. 'Kopmayalım' diye adını gün olarak koyduk"
Güne, başladığı ilk zamanlardan bu yana katılanlardan 60 yaşındaki Emine Başkan, o zamanlar arkadaşlıklarının bitmemesi adına bu ev toplantılarına bir isim koymaları gerektiğini düşündüklerini söylüyor ve bu geleneklerinin nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyor:
"Komşularla otururken 'Niye adını koymayalım?' dedik. Adı konunca mecbur oluyor daha çok görüşülüyor. Adı konulmayınca yavaş yavaş kopacaktık. 'Kopmayalım' diye adını gün olarak koyduk. O gün bugündür devam ediyoruz. Güne başladığımızda herkesin çocukları küçüktü. Hepimizin çocuğu 3-5 yaşındaydı. Şimdi 20 yıllık evli kızım var, o da güne katılıyor. Bu şekilde devam etti..."
Deprem zamanı bile birbirlerinden kopmamayı başardılar, birbirlerine destek olmaktan asla vazgeçmediler
Yıllar geçse de asla vazgeçmedikleri bu gelenekleri sayesinde aralarında derin bir bağ kurulan komşular, birbirlerini iyi günde de kötü günde de asla yalnız bırakmamış. 1999 Marmara Depremi'nin en şiddetli yaşandığı yerlerden olan Yalova'da yaşadıklarından deprem zamanı da birbirlerine destek olmayı ve sık sık görüşmeyi hiç ihmal etmemişler.
Uzun süre çadırlarda, prefabrik evlerde yaşamak zorunda kalsalar da görüşmeye, konuşmaya devam eden dostlar, o dönemi de el birliğiyle daha iyi bir şekilde atlatabildiklerinin altını çiziyor. Şimdilerde 61 yaşında olan ve bu güne mahalleye taşındığı 1997 yılında katılmaya başlayan Fatma Deniz Başol, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"1999 Marmara Depremi'nde ailemle enkaz altında kaldım. Köylere gitmek zorunda kaldım. Çadırda, prefabriklerde oturmak zorunda kaldım. Korkum vardı eve giremiyordum. Tekrar bir gün toplaştık arkadaşlarımızla Nezihe Abla'nın evinde sallandık. Arkadaşım Emine Hanım beni nasıl indirdi bilmiyorum, kendimi hastanede buldum. Çünkü çok büyük bir felaket yaşamıştım. Perihan Arkadaşım bir gün dedi ki 'Korksak da birlikte olacağız'. Arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Beni burada yalnız, sahipsiz gibi bırakmadılar. Ben yabancı bir ilden gelmiştim. O birlikteliğe çok çok teşekkür ediyorum. Çünkü ben de burada çevre sahibi oldum. Arkadaşlarım oldu. Birlikte güzel vakit geçiriyoruz."
Yorumlar
0