Önce tariflerin, ipuçlarının verildiği yemek programlarıyla başladı serüven. Ardından baktık ki seviyoruz pişirmeyi de, yemeyi de, yarışmalar geldi. Mutfağa girdik, pişirdik, sofraya getirdik, üstüne bir de buna yarışma heyecanı kattık. Meraklıydık mutfağa da, yarışmalara da. Çünkü küçükken en sevdiğimiz kitap annemizin tarif defteriydi...
Bir pinçik tuz, bir tutam şeker, alabildiği kadar un gibi ölçüler bize sanki başka bir dünyanın kapılarını açardı. İstediğimiz zaman da bakamazdık deftere, yasaktı. Annemizin sabahları televizyon başında bilgisayar gibi hızlı ama inci gibi yazdığı ya da komşusu Gülser Teyze'den rica minnet aldığı tariflerdi onlar. Çok kıymetli.
İşte o tariflerin kaynağına, yemek programlarına, çocukluğumuza gidiyoruz.
En sevdiğimiz yemek programlarını bir kez daha hatırlayalım dedik, sizin için derledik. Bu vesileyle dondurma kabından yaprak sarma çıkaran ellere selam edelim, ellerinden öpelim.
Not: Biz aklımıza gelenleri yazdık, hafızamızdan kaçanlar olabilir. Siz yorum olarak ekleyin lütfen, biz de yazıya ekleyelim sonra
Fenomenlik kavramını yarattı: Emine S. Beder
Kendisinin farklı yıllarda çok sayıda TV programı olduğu ve adıyla adeta bir marka yarattığı için program ismi yerine direkt kendisini konuk ettik yazımızda. Ama en bilinen programı Emine Beder'in Mutfağı'na selam göndermeden olmaz. Evet markadır. Birkaç neslin çocukluk anıları, annelerin kullanılmaktan yıpranmış tarif defteridir Emine Beder. Öyle kabullenmiştik, öyle bizden olmuştu ki salonda otururken elinde yeni pişirdiği yemekle mutfaktan çıkıverse şaşırmazdık.
Giyim tarzı gibi yemek tarifleri de kendine özeldir. Gram gram ölçen şefler daha pek tanınmazken bir tutam, yarım su bardağı, bir tatlı kaşığı gibi ölçü birimlerini mutfağımıza daha çok yerleştirdi. Onun sayesinde annelerimiz mutfakta devleşti, yemek masaları daha fazla tabak için daha büyük alındı.
Yoksa siz hala?: A La Luna
Tek başına bile 90'larda çocuk olmayı anlatır bu program. 'Yoksa siz hala?' diye biten jenerik müziğiyle başlayan programda Gülriz Sururi şık bir mutfakta hem güzel yemekler yapar, hem de konuklarını ağırlardı.Yemek ve sohbetin bir arada olduğu bu program formatı için, bugünkü pek çok programın atası diyebiliriz.
5 sene süren programda kimler kimler konuk olmadı ki? A La Luna ne sadece bir yemek programıydı, ne de talk show. Yemek ve sohbetin birbirini tamamladığı başarılı bir yapımdı.
Sanki evimizin salonundaydılar: Yemekteyiz
Mutfak kültürü bu kadar zengin olan bir ülkenin yemek yarışması da unutulmaz olur elbette. Evet, Yemekteyiz'den bahsediyoruz. 2008'de başladığı yayın hayatını 2015'te tamamladı.
Bugüne kadar bu kadar heyecanla ve merakla takip ettiğimiz başka bir yemek yarışması var mı? Sanmıyoruz. Mutfakta kendine güvenen 5 kişiden her birinin, 5 gün boyunca yarışmacıları evinde ağırlayıp, onlara yemekler yapıp puan kazandığı bir formata sahipti. Tabii yemek masalarında kavgalar da gördük, adeta fenomen olan yarışmacılar da, puan kapacağım diye dansözlü eğlence yapan ev sahipleri de. O kadar sevdik ki, adeta evimizde, yemek masamızda bizimle yemek yediler.
İçimiz parçalanırdı: Master Chef Türkiye
Amerika'da MasterChef çok başarılı olunca bizim programcılarımız durur mu, hemen yapıştırdılar cevabı. İstanbul yeme-içme sektörünün önde gelen işletmeci ve şeflerinden Erol Kaynar, Murat Bozok ve Batuhan Piatti Zeytinoğlu, asabi jüri olarak karşımıza çıktı.
Aslında Türk versiyonunda orijinale son derece sadık kalındığını söyleyebiliriz. O kadar sadık kalındı ki, jürinin yarışmacılara uyguladığı baskı ve yaptığı olumsuz yorumlar neredeyse birebir denkti. Jüri, yarışmacıların yemeklerine o acı sözleri söylerken sanki bize söylenmiş gibi ekran başında biz fena olduk. İlerleyen bölümlerde program, o sözler yüzünden RTÜK'ten ceza bile aldı. Biz içli bir milletiz, haliyle kaldıramadık o sözleri, programın ömrü kısa oldu.
Pilatesten hemen önce: Ebru'nun Mutfağı
'Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam modeli' mottosuyla ekrana geliyordu Ebru'nun Mutfağı. Göbek adının henüz pilates olmadığı zamanlarda Ebru Şallı sağlıklı tarifler verir, fit bir vücudun önce iyi beslenmekten geçtiğini anlatırdı bize.
2005-2006 döneminde yayınlanan programda sporcu beslenmesi, sağlıklı beslenme gibi konularda izleyicilerine tariflerin yanı sıra bilgiler de verirdi Ebru Şallı. Hem beslenme, hem de sporla, bizi sağlıklı ve fit yapmak için taa o yıllardan beri uğraşıyor desek yeridir.
Komşu komşunun sevgisine muhtaçtır: Komşu Komşu
Çok uzun ömürlü olmayan bu programı aramızda hatırlayan vardır elbette. İstanbul'da bir mahalle seçilir. O mahallede bir apartmanda önceden belirlenen 5 aile 1 hafta süreyle hazırlanan dairede yaşar. Amaç, apartmandaki komşulara kendini sevdirmektir.
Bizim gibi atasözlerine konu olacak kadar komşuluk ilişkilerine önem veren bir millet için aslında hiç de yabancı olmayan bir konu. Bir kek yaparız, bir borcam alırız, komşularımızla hemen kaynaşırız. Hal böyle olunca ömrü çok da uzun olmadı.
Ne güzel annemizdin sen: Pınar'ın Mutfak Günlüğü
Pınar Altuğ'u gerek dizilerle, gerekse programlarla bugüne kadar hep anaç karakterlerde gördük. Çocuklar Duymasın'ın annesi Meltem kocasıyla tartışırken "Mutfak!" dedi, Pınar Altuğ mutfağa girdi. Çeşit çeşit yemek yaptı. Yani hem oynadığı rollerde, hem de yaptığı programlarda mutfak hep vardı. Bugüne gelene kadar birkaç kanalda farklı yemek programları yapan Pınar Altuğ'u 'Pınar Altuğ'la Mutfak Keyfi'nde de gördük, Pınar'ın Mutfak Günlüğü'nde de. Kısacası yemek programlarının patladığı dönemlerde farklı programlarda çeşit çeşit tarifle ekranda oldu Altuğ.
Entelektüel yemek tarifleri: Temel İçgüdü
Mükemmel oyunculuğuyla tanıdığımız Serra Yılmaz'ın programcılıktaki yeteneklerini de bu programında iyice gördük. İtalya ve Türkiye arasında mekik dokuyan Yılmaz, sadece sinematografik anlamda değil, mutfak olarak da iki kültürün zenginliklerini bir araya getirmeyi iyi biliyor.
İyi bir damak zevki olan Serra Yılmaz, bugüne kadar Temel İçgüdü ve İtalyan İşi isimli iki yemek ve sohbet programı yaptı. İtalyan İşi 2 sene önce kısa süreli bir program olarak karşımızda iken, Temel İçgüdü 2008 tarihli bir programdı. Konuklar ellerinde içi dolu bir sepetle programa gelir, yemek yaparken Serra Yılmaz'a yardım ederlerdi. Böylece hem nefis yemeklerin yapılışını, hem de koyu sohbeti izlerdik. Ne de güzeldi.
Farklı mutfakları tanırdık: Mutfakta Yenilik Var
Eğer yemekle çok haşır neşirseniz Sedef İybar'ı şıp diye hatırlarsınız. İybar'ı ekranlarda ilk olarak 'Mutfakta Yenilik Var' ile tanıdık aslında. Her hafta ekrana gelen programda konukların yanı sıra İybar'ın kendine has tarifleri olurdu. Sedef Hanım mutlaka kendi özgün tariflerini sunardı programda. Yayından önce kendisi pişirir dener, ardından programa dahil ederdi. Çoğunlukla da tavuk yemekleri yapardı, zaten kırmızı etle arasının iyi olmadığını da söylerdi. Çeşitli sebzeler kullanarak ya da soğanı karamelize ederek hazırladığı yemeklerinde Uzakdoğu'nun izlerini de gördürdük. Şimdilerde mutfaklarımızda karamelize soğan yapıyorsak, tavuğu Uzak Doğu yemeklerine benzetmeye çalışıyorsak elbette onun da katkısı var.
Annemizin her gün yaptığı gibi: 3-2-1 pişir
Konsept basit. İki tane şef ve onların yamakları yarışmacılar vardı. Yarışmacılar 10 TL tutarındaki 5 malzeme getiriyor ve şefler bu malzemelerden yemek yapıyordu. Yani şefler hem kendilerinden habersiz seçilen malzemeleri stüdyoda ilk defa görerek ortaya menü çıkarmak, hem de bunu sadece 25 dakikada yapmak zorundaydı. Bu da biz seyirciler için bir tutam heyecan, alabildiği kadar hızlı ve uygun bütçeli tarif, tatlı mı tatlı bir yarışma demekti.
Aslında annelerimizin her gün yaptığından çok da farklı bir şey sunmuyordu bize. Belirli bütçe, bütçeye göre seçilen malzemeler ve çeşit çeşit yemek. Belki de bu yüzden çok sevdik. Bu arada son bir bilgi verelim: Program formatı İngiltere'den ithaldi ve programın ilk sunucusu oyuncu Kamil Güler, ikinci sunucusu ise şarkıcı Deniz Arcak'tı.
Yöre yöre gezen programların atası: Kültür Aşı
Bugün yöre yöre her yeri yiyerek gezen programların atası işte Kültür Aşı'dır. Neslihan Demir ve Esra Düzdağ'ın sunduğu program uzun süre boyunca bize Anadolu yemeklerini, yöreleri geze geze anlattı.
Kah bir teyzenin evine, kah bugün mutlaka gidilmesi gereken yerler listesinde adı olan yöresel lokantaların mutfaklarına girdiler. İzmir köfteden Boşnak böreğine, Bafra pidesinden peynir helvasına kadar çeşit çeşit tarife hayat verdiler.
Şimdilerde yakaladığı teyzeye kazan kazan yemek yaptıran programların tersine bir kültürü, onun yemekleriyle anlattılar. İpuçları paylaştılar, tanıttılar, sevdirdiler. 2008-2009 döneminde ekranda olan programın üstünden ne kadar geçse de ne o tatlı jeneriğini unuttuk, ne de tanıttıkları yemekleri.
Yorumlar
1