lykov-ailesi-hikayesi

Ağaç Kabuklarını Yiyerek 42 Yıl Boyunca Ormanın İçinde İzole Bir Yaşam Sürdüren Lykov Ailesi

Favorilerime
Ekle

6 kişilik bir aile düşünün. Eksi 40 dereceye düşen sıcaklıklara rağmen en yakın yerleşim yerine 250 kilometre mesafede bulunan bir ıssız ormanda tam 42 yıl boyunca toplumdan tamamen uzak yaşam mücadelesi sürdürsün.

Dünyanın en ilgi çeken ve gizemli hikayelerinden biri olup kitaplara, filmlere konu olan Lykov ailesinin yaşamı herkesi şaşırtacak türden.

Patlamış mısırları alalım, uzun bir hikayeye davetlisiniz.

Bolşevik hükümetinden kaçarak ıssız bir tayga bölgesine yerleşen bir aile

Her şey ailenin babası olan Karp Lykov'un kardeşinin bir komünist devriyesi tarafından 1936 yılında haksız yere öldürülmesiyle başlıyor. Ailesini korumak isteyen Karp, karısı Akulina ve o zaman 9 yaşında olan Savin ve 2 yaşındaki Natalia ismindeki iki çocuğunu alarak Sibirya'nın güney batısında, Erinat Nehri kenarında ıssız bir tayga bölgesine yerleşiyor.

Burayı yaşanması imkansız bir bölge yapan ise Moğolistan sınırına 100 kilometre mesafede ve en yakın yerleşim yerine 250 kilometre uzaklıkta ormanın içinde kuş uçmaz kervan geçmez bir bölge olması. Uzun Sibirya kışlarında sıcaklığın eksi kırk dereceye kadar düştüğünü de unutmamak gerekiyor.

Uzun ve çetin Sibirya kışları tüm besin kaynaklarını yok ediyor

Şehirden ıssız bir ormana kaçan Lykov ailesini burada zor günler bekliyor tahmin edebileceğiniz gibi. Karınlarını doyurmak için ormanda avlanmaları gerekirken yanlarında hiç av silahı yok mesela. Her şeyi doğadan elleriyle yapmak zorundalar. Buna rağmen bu ormanda avlanmak sandıklarından çok zor ve Lykov ailesinin bir yıl boyunca hiç et tüketmeden yaşadıklarını dönemler de olmuş.

Asıl besin kaynakları ise kulübelerinin önünde yaz aylarında yetiştirdikleri patates ve çavdar. Ancak 1961 yılının Haziran ayında Sibirya'ya kar yağması bütün planlarını bozuyor ve ektikleri tüm ürünler donla birlikte mahvoluyor.

Ayakkabılarını, huş ağaçlarının kabuklarını yiyorlar ama kendi yemek yemeyip çocuklarını besleyen anne Lykov ölüyor

Donla birlikte Lykov ailesinin gerçek açlıkla mücadelesi başlıyor. Bu arada geçen zaman içinde ailenin iki çocuğu daha olduğunu ve ailenin nüfusunun 6 kişiye çıktığını da söylememizde fayda var.

Açlıktan ölmemek için ayakkabılarını ve ormandaki huş ağacı kabuklarını yiyerek hayatta kalmaya çalışan aile bu zor günlerde ilk kaybını veriyor ve çocuklarını beslemek için kendi yemek yemeyen anne Akulina Lykov açlıktan ölüyor.

Kıyafetleri de doğadan

Lykov ailesinin tek mücadelesi besin bulmakla sınırlı değil. Zira yıllar içinde üstlerindeki giysiler parçalanıyor ve giysilerini de doğadan yapmak zorunda kalıyorlar. Zira Sibirya soğuğuna dayanmak hiç de kolay değil. Bu yüzden barınma ve giysi en önemli ihtiyaçlarından.

Aile yanlarında getirdikleri çıkrık yardımıyla kendi yetiştirdikleri otlardan kıyafetler yapıyorlar. Ayakkabıları ise huş ağacı kabuklarından...

1961 yılındaki annelerini kaybetmelerine yol açan dondan sonra bir mucize oluyor ve kulübelerinin içinde buldukları tek bir çavdar tohumu sayesinde hayata tutunuyorlar. Bu tohumu soğuktan ve farelerden özenle koruyup filizlendirmeyi başarıyorlar ve böylelikle açlıktan ölmekten kurtuluyorlar.

42 yılın ardından jeologlar tarafından bulunuyorlar

Aradan yıllar yıllar geçiyor ve 1978 yılında yani Lykov ailesi taygaya ilk geldiklerinden 42 yıl sonra 4 jeolog onları tesadüfen buluyor. Helikopterleri için uygun bir iniş yeri arayan bilim insanları bu ıssız bucaksız yerin ortasında bir kulübe ve ekilmiş bir tarla görünce doğal olarak meraklanıyor. Jeologlar ardından kulübeye yaklaşarak Lykov ailesini buluyor. Bu ailenin 42 yıldan sonra başka insanlarla iletişime geçtiği ilk an. Özellikle ailenin kadınları bilim insanlarını görünce çok korkuyor. Jeologlar onlara dost olduklarını kanıtlamak için aile bireylerine çay, ekmek ve reçel ikram ediyor. Artık çok yaşlı bir adam olan ailenin babası hatta "Ben ekmek gördüm ama onlar hiç görmedi" diyor; zira aile üyelerinin ekmeği gördüğündeki şaşkınlıkları çok büyük.

"Tuzsuz geçen bu 42 yıl tam bir eziyetti"

Kendilerine verilen hediyelerden ise aileyi en çok sevindiren tuz oluyor; tuzun tadını şehirdeki hayatından bilen baba Karp, tuzsuz geçen bu 42 yılın tam bir eziyet olduğunu söylüyor.

Jeologlar Karp ve ailesiyle konuştukça farklı şeyler de ortaya çıkıyor. Mesela II. Dünya Savaşı olduğundan haberleri yok; insanın Ay'a ayak basmış olduğu söylendiğinde ise buna asla inanmıyorlar. Dış dünyadan öyle izole, dış dünyaya o kadar yabancılar...

Ailenin en küçüğü olan 75 yaşındaki Agafia hala taygada tek başına yaşıyor

Bilim insanları aileyi modern dünyaya dönmek için ikna etmeye çalışıyor; onlar ise bunu şiddetle reddediyor ve taygada mutlu olduklarını söylüyorlar.

Ancak mutlulukları kısa sürüyor ve modern insanlarla temas onlara iyi gelmiyor. Ailenin 3 çocuğu birbirini takip eden birkaç gün içinde aniden ölüyor. Dimitri'nin yaşadıkları yere gelen bilim insanlarından bulaşan zatürreden öldüğü söylenirken Savin ve Natalia'nın ise kötü beslenme kaynaklı böbrek yetmezliğinden hayatını kaybettiği iddia ediliyor.

1988 yılında baba Karp Lykov uykusunda ölünce geriye bir tek ailenin en küçüğü olan Agafia Lykov kalıyor. Ancak buna rağmen taygayı terk etmiyor Agafia. 1999 yılına geldiğimizde eski bir jeolog olan Yerefoi Sedov, Agafia’nın kulübesinin 100 metre ilerisine kendi kulübesini yapıyor ve 16 yıl boyunca ona bu ıssızlığın ortasında ona yoldaş oluyor.

insan64

insan64

Tek bacağını kaybetmiş olan Yerefoi 2015 yılında ölünce Agafia yeniden ormanda yalnız kalıyor. Ancak bu onun fikrini değiştirmiyor ve ilerleyen yaşına rağmen modern hayata dönmeyi ısrarla reddediyor.

Şu an 75 yaşında olan Agafia ise gönüllü insanların yardımları ile ailesinden kalan kulübesinde bir düzineye yakın kedi ve köpeğiyle yaşamaya devam ediyor.

Kaynak: 1, 2


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?