Bugün size bir "şaşkın bakkal"ın, Ahmet Koşar'ın hikayesini anlatacağız. Hem insanın içini ısıtan hem de insanın ufkunu iki katına çıkaran bir hikaye bu.
Günümüzde İstanbul'un Anadolu Yakası'ndaki en nadide, en nezih, kiraların ateş pahası olduğu semtlerden birinde, Şaşkınbakkal'dayız.
Sorumuz ise şu: Şaşkınbakkal neden Şaşkınbakkal? Bu güzel semtin adı nereden geliyor? Şaşkınbakkal efsanesinin arkasındaki isim kim?
Bu soruların cevapları ise nefis bir gerçek hayat hikayesinde gizli.
Kıraç toprakların ortasında, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde açılan küçücük bir bakkal dükkanı
1932 yılına geri gidiyoruz yani bundan 85 sene önceye. O zamanlar Bağdat Caddesi bugün bildiğimiz halinden fersah fersah farklı. Kıraç topraklarla dolu bir yer düşünün, yakınında uzağında hiçbir yerleşim bölgesi bulunmayan...
İşte o zamanlar Ahmet Koşar adındaki bir adam bu çayırların tepesine bir bakkal-manav dükkanı konduruyor. Daha doğrusu kiraladığı küçük bir bahçeye birkaç sandık koyarak meyve-sebze satışı yapmaya başlıyor. Ipıssız bir tarlanın ortasında meyve, sebze satmaya çalışan bir adamdan bahsediyoruz.
Bu arada kısaca Ahmet Koşar'dan da bahsetmekte fayda var. Bir ayağı diğerinden kısa olduğu ve yürürken topalladığı için "Topal Ahmet" olarak bilinen Ahmet Koşar o dönem çevresi tarafından "dünyanın en akıllı adamı" olarak biliniyormuş. Öyle çalışkanmış ki topal ayağına rağmen sürekli koşturur, yerinde hiç durmazmış. Bu yüzden soyadı kanunu çıktıktan sonra "Koşar" soyadını almış.
"Şaşkın bu bakkal, burada hiçbir şey satılmaz"
Yazın Suadiye İstasyonu'nda inen yazlıkçılar sadece o zamanlar birkaç tane köşk ve Erenköy Kız Lisesi'nin bulunduğu yerden aşağı doğru yürürken bu hiçliğin ortasındaki bakkalı görüyorlar ve bu durumu çok tuhaf karşılıyorlar. Kendi aralarında "Burada kime ne satacak?", "Şaşkın bu bakkal, burada hiçbir şey satılmaz" diye konuşmaya başlıyorlar. Böyle böyle "Şaşkınbakkal" ismi hafızalara kazınmaya başlıyor.
Herkes ona şaşkın dese de sırf bu sebeple bile dikkatleri çekiyor Ahmet Bey'in bakkalı. Bölgede yerleşim arttıkça da şaşkın bakkalımız işlerini büyütüyor, hem de bölgenin en değerli dükkanlarından biri oluyor. En son 22-23 kişinin çalıştığı bir "meyve-sebze hali" görünümüne kavuşuyor.
Kısacası rivayet odur ki Ahmet Koşar'ın hiçliğe yaptığı bu yatırım ona "şaşkın bakkal" lakabını getirirken bu semte de "Şaşkınbakkal" isminin verilmesine neden oluyor.
İstanbul’un ilk telefonlu bakkalı aynı zamanda
Şaşkın bakkalımızın zamanının ötesinde bir adam ve girişimci olduğunun diğer bir kanıtı ise çektiği telefon hattıyla bölgede telefonun ilk kullanıldığı yer olma özelliğini taşıması. Öyle ki burası bir süre "telefonlu manav" olarak da anılmış.
Kadıköy’den Bostancı’ya kadar hiç kimsede telefon olmadığı bu dönemde İstanbul’un ilk telefonlu bakkalı olmuş Ahmet Koşar'ın dükkanı.
Gel zaman git zaman bu ileri görüşlülüğü sayesinde işler o kadar büyüyor, o kadar çok satış yapıp para biriktiriyor ki Ahmet Koşar "şaşkın bakkal"ını yıkıyor ve semte sinema getirmeye karar vererek meşhur Atlantik Sineması'nı yapıyor.
Müthiş bir adammış gerçekten.
Yorumlar
0