ön not: Bu hikaye başta Hürriyet gazetesi, Ekşi Sözlük ve TV8 olmak üzere birçok yere konu oldu ve hayli büyüdü. Aşağıdaki yazıdan sonra da bir de konuyla ilgili açıklamalarımı/cevaplarımı okumak isterseniz: Bir Yaprak Sarma Hikayesi Üzerinden Nasıl Kıyamet Koptu?
Yan masadaki esrarengiz kadın… Evet evet, ben yan masada oturan “o” kişiyim.
Siz arkadaşlarınızla, eşinizle, ailenizle yemek yerken, eğlenirken, derdinizi anlatırken yan masada sizi yargılamadan dinleyen, söylediklerinize anlam vermeye çalışan “o” kadınım. Belki bana dedikoducu ya da “yan masa dinlenir mi, ne kadar ayıp” diyebilirsiniz, hiç sorun değil. Her ne kadar arkadaşınıza anlatıyor olsanız da içten içe anlattığınız şeyi herkesin duymasını istiyorsunuz, itiraf edin. Yoksa ben nasıl duyabilirim, değil mi? Kim bilir, belki bir gün sizin hikayenizi yazarım... Bundan sonra yan masaya iyi bakın, benden söylemesi...
İlk hikayem uzun zaman önce şahit olduğum bir olay. Her öğle yemeğinde gelişmeleri heyecanla dinlediğim, acaba ne olacak dediğim ve sonu hüsranla biten bir evlilik… Aradan yıllar geçtikten sonra kadının eşi ile de konuşma fırsatım oldu. Böylece tüm taşlar yerine oturdu.
Bakalım sizin yorumunuz ne olacak? Her hikayenin sonunda bir soru soracağım. Bu hikayenin sorusu da keramet yaprak sarmada mı? Cevaplarınızı bekliyorum.
Keramet yaprak sarmada mı?
Zaman değişti… Doğal olarak insanlar ve beklentiler de değişti. Başka bir dönemde yaşıyoruz artık, kabul edelim. Her gün güzel giyinmek, bembeyaz dişlerimizi gösteren gülücükler saçmak, bir dolu toplantıya girmek, herkesle iyi geçinip sahip olduğumuz mevkiyi korumak, e-postalarımıza anında cevap vermek ve karton bardaklarda galon galon kahve içerek günün yorgunluğunu ve karmaşasını üzerimizden atarak zinde olmaya çalıştığımız hırslı ve hızlı bir dönemdeyiz.
Bu hızlı dönen çark ister istemez hayatta sahip olduğumuz diğer alanları da istila etmiş durumda. Çocuklarımıza ayırdığımız süreyi, kendimiz için yarattığımız özel alanı, ailemizle geçirdiğimiz zamanı, eşimizle yapmayı planladığımız tatili ve birçok özel şeyi… Farkında olmadan bu sistemin en dişli çarkı olmuş durumdayız ve kafamızı kuma o kadar gömmüşüz ki sisli bakışlarla dünyayı analiz etmeye çalışıyoruz.
Maalesef bu yüzden birçok ilişki de sistemin çarklarında ezilip kendi kendini yok ediyor. Uzun zaman önce muhtelif günlerde “yan masadan kulak misafiri olduğum” ve üzerine çok düşündüğüm bir vaka üzerinden örnek vermek istiyorum. Hikayenin sonunu çok merak etmiştim, en sonunda evren karşıma çıkardı ve diğer tarafı da dinleme şansına eriştim.
Hikayemiz bir toplantıda tanışan ve birbirine aşık olan bir çift ile ilgili… Kadın önemli bir şirketin üst düzey yöneticisi, erkek başka önemli bir şirketin kurucu ortağı. İkisi de sahip oldukları noktaya gelmek için çok emek vermiş, yapmak istediği birçok şeyi erteleyip kendini başarıya adamış, tam sistemin istediği gibi hayatlarını şekillendirmiş iki güzel insan.
Bu iki güzel insan birçok üst düzey insanın da katıldığı muhteşem bir düğünle evlenirler ve tabii ki balayı için “hiç kimsenin aklına gelmeyen” Bali’yi seçerler.
Rüya gibi bir düğünün ardından, hiç bitmeyeceğini düşündükleri balayı, en sonunda uzun bir uçak yolculuğu ile son bulur. Ünlü bir mimarın tasarladığı deniz gören evlerine adımlarını atarlar. Her şey mükemmeldir.
İdeal çift olarak gösterilmekte, akşam yemeklerinde her dakika e-posta alan ve önemli kararlar aldığını düşünen çiftleri evlerinde misafir ederler. Yemekten önce mutlaka bir “drink” alırlar. Boğaza karşı ülkenin durumunu, şirketlerinin geleceğini konuşurlar. Dünya mutfağından seçme lezzetler masada yerlerini alır. Üst düzey yönetici kadın, dünya mutfağı konusunda uzmandır. Uzman derken yanlış anlamayın, hangi aşçının hangi yemeği daha iyi yaptığını keşfetme konusunda ve bu aşçıların yemeklerini paketlerinden çıkarıp sunuma hazırlama konusunda uzmandır.
Günler günleri kovalar, evde misafir ağırlayıp aldıkları pahalı tabloların ressamları hakkında konuşmak, boğaza karşı birer “drink” almak ve sohbet ederek ülkeyi kurtarmak sıkıcı bir hal almaya başlamıştır. Ve erkek bir gün eşine dönüp “yaprak sarma yap da yiyelim” der.
Yorumlar
2