Aslında yalnızca restoran için söylemek yetmez ama çok daha ütopik hayaller peşinde koşmadan bildiğimiz cümlelerin peşinden gidelim.
Evet, herkes hayatında en az bir gün, en az bir kere de olsa restoranda çalışmalıdır.
Neden mi? Çünkü...
Memnuniyetsiz bir insanı, nasıl şık bir şekilde idare edeceğini öğrenirsin
Yemeği geç gelen, yanlış gelen, yemeğinin içinden istenmeyen madde çıkan müşteri haklı olarak memnuniyetsizdir artık. Eğer bir gün restoranda çalışırsanız, o insanı en kısa sürede mutlu etmek gibi bir sorumluluğunuz var.Emin olun, başaracaksınız. Ondan sonra hayatın her noktasında bu yeteneğinizi kullanabilirsiniz.
Aynı anda 3-4 şeyi yapmak gibi yeteneklerin olur artık hayatta
Bir yandan hesap alırken, diğer yandan yan masanın siparişini aklınızda tutup elinizdeki boş tepsiyi mutfağa götürünce tam olarak neyden bahsettiğimiz anlarsınız. Sakız çiğnerken yürüyemeyen bir insan olsanız bile aynı anda birkaç şeyi yapmaya başlayacaksınız.
Karşındaki insan terbiyesizlik sınırlarında dolaşsa da sabırlı durmayı öğrenirsin
Terbiyesizlik, hadsizlik çok özel tutumlar. Böyle sonradan öğretemiyorsun aksini. Aileden öğrenilmesi gerekiyor. O yüzden mutlaka karşınıza çıkacak böyle insanlar. Sağ olsunlar, size sabırlı olmanın ne olduğunu öğretecekler.
Bir gastronom kadar olmasa da yemeğe dair söyleyeceklerin artar
Bazılarının nasıl yapıldığını, bazılarının yanına ne iyi gittiğini, hangi sosun hangi makarnada çok güzel olduğunu bileceksiniz ister istemez. Emin olun, çok faydası olacak bunların.
Meslektaşlarında gerçek anlamda empati kurmaya başlarsın
"Yoruldum" dediğinde, molaya ihtiyacı olduğunda doğruyu söylediğini bileceksiniz.
Yaptığının hataları çok büyütmemeyi öğrenirsin
Gelin bir mantık kuralım: Hayatınız kaç defa bir restoran çalışanının, bir müşterinin üstüne bir şeyler döktüğünü gördünüz? Çok. Yani bu normal bir şey. Her şey insan için zaten. Garson olsanız, bir kere birinin üstüne kola dökseniz, herkes yaşamaya devam edecek. Siz de.
Sosyal hayatının önemini bir kez daha anlarsın
Uzun mesai saatleri gerektirir restoranda çalışmak. Günde 16 saatlere çıkar bazen. 1 hafta restoranda çalışsanız, 2 günlük hafta tatilini yanaklarından öpesiniz gelir.
Bir mekan nasıl işletilir sorusuna vereceğin cevapların olur az biraz
Davulun sesi uzaktan gelmez artık. "Ya bir kahvaltıcı açsak, köşeyi döneriz hea" cümleleri kolay çıkmaz artık ağzınızdan. Bunun vergisi, kirası, sigortası, alımı, satımı, ederi, gideri, bir türlüsü var.
Takım oyununun hayatın her noktasında önemli olduğunu vurgulamaya başlarsın
Zor iştir bir restoranda çalışmak. Bulaşık da yıkasan, şef de olsan zordur. Tek başına hiçbir yükün altından kalkılmaz.
Yoğun çalışma saatlerinin ne olduğuna dair kesin bilgiler oluşur kafanda
Yoğun çalışma saatlerini şöyle açıklayalım: An geliyor öyle bir yoğun oluyor ki mekan, nefes alamayacağını düşünüyorsun. Geçince çok rahatlıyorsun ama.
Aşçılığın keyifli, keyifli olduğu kadar da zor bir meslek olduğunu hatırlarsın
Daha önce kurulmuş cümleleri hatırlatalım.
Garsonların hizmetçi olmadığı bir dünyada yaşadığını anlarsın
En önemli kazanım da bu olur.
Bir garson nasıl seslenmemen gerektiği konusunda kesin bilgilerin olur
Bkz: Pişt, şişt, hooop, aloooo
Belki de müşteri olarak yaptığın bazı şeylerden pişman olursun
Mesela: Pişmesi zaman alan bir yemek sipariş ettikten 5 dakika sonra ortalığı birbirine katmak gibi.
Eğer çok alışık değilsen, "Günaydın, teşekkürler, iyi günler, iyi akşamlar" gibi güzel sözlere alışırsın
Bir restoranda çalışmaya başladıktan sonra, muhtemelen en sevmediğiniz insan tipi, siz daha hoş geldiniz sözünü bitirmeden; sizi hiç sallamadan "Bir kola istiyorum" diye kestirip atan, nezaket yoksunu arkadaşlar olur. Zannetmiyoruz ama onlardan biriyseniz, yolda gördüğünüz insana bile günaydın denebileceğini öğrenirsiniz.
Her türlüsünü görürsün insanın, insan sarrafı olmaya başlarsın
An itibarıyla mesleğini bir restoranda icra eden biri neyden bahsettiğimizi çok iyi anladı.
Yorumlar
0