Mahallemizin manavına, bakkalına, kasabına dört elle sarılmanın vakti geldi de geçiyor bile.
Kapitalizm, gıda zincirleri ve franchise’lar yüzünden yerel üreticilerin başı uzun zamandır dertte. Aile çiftçiliği öldü ölecek. İşletmeler olarak yerel üreticileri desteklemek çok önemli olduğu gibi bireysel olarak da bu destek büyük önem taşıyor.
Üreticiye sahip çıkmak ve tarımsal üretimi desteklemek için harekete bugünden, en ufak alışverişlerde bile geçmek gerekiyor.
Önce bilinçlenelim, yerel ekonominin değerini bilelim
Yerel üreticilere destek olmanın, süper marketler yerine yerel üreticilerden alışveriş yapmanın ve aslında dolayısıyla ekonomiyi, üretimi ve iş olanaklarını desteklemenin önemi artık tüm dünya tarafından biliniyor.
Aynı mahallede yaşayan her ailenin, alışverişlerinde yerel bakkal, manav, kasap gibi dükkanları tercih etmesi sayesinde yerel ekonomi hızla kalkınabilir ve tüketimin büyük üreticilere bağımlı olması önlenebilir. Mantık basit aslında, yerel üreticiden alışveriş yapılırsa para büyük ölçüde aynı bölgede kalır ve bu döngüyle birlikte sağlıklı bir ekosistem oluşur.
Tabii bu sırada üreticinin de arz talep dengesini gözetmesi ve kaliteli ürünleri uygun fiyatlarla satışa sunarak tüketiciyi kendisine çekmesi gerekiyor. Kapitalist ekonomide seçeneğin sonsuz ve erişilebilir olmasından dolayı tüketicinin her daim haklı olması sonucu oluştu ve bu da yerel üreticinin daha iyi hizmet vermesi gerekliliğini ortaya çıkardı.
İşin duygusal tarafını da unutmayalım lütfen: Süpermarketlere Karşı Bakkalların Yanında Olmak İçin 17 Haklı Sebep
Stok problemi = Az ürün, hızlı sirkülasyon
Konunun sağlık boyutunda ise yerel üreticilerin yaşadığı bir dezavantaj ister istemez bir avantaja dönüşüyor.
Şöyle ki yerel üreticilerin genelde stok problemi olduğu için az ürün ve hızlı sirkülasyon nedeniyle ürettikleri gıda maddelerinde koruyucu vb. maddeler bulundurmuyorlar (en azından önemli bir kısmı bunu yapmıyor). Bu da yerel dükkanlarda katkısız ve organik ürünler bulmanızı kolaylaştırıyor.
Aynı zamanda yerel üreticilerden alacağınız ürünlerin fiyatı pazarlama, reklam, dağıtım gibi masraflar olmadığı için daha uygun oluyor.
Peki ne yapmalı?
Marketler yerine semt pazarlarındaki tezgahlardan alışveriş yapmak iyi bir başlangıç olabilir.
Birçok pazarda; tarladan tüketiciye ulaşana kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı organik ürünler satışa sunuluyor. Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen ve doğal yöntemlerle yetiştirilen, sertifikalı, ekolojik sebze-meyve ve diğer organik ürünleri uygun fiyata alabileceğiniz tek yer pazarlar ve manavlar.
Saksıda biberiye yetiştirmekten öteye gidebilirsiniz
Yerel üreticileri teşvik etmek için TKDK, farklı sektörlerden yatırımcılara %50 ile %65 oranında hibe veriyor. Siz de saksıda biberiye yetiştirmekten öteye gidebilir, kendi üretiminiz ve tarımınızı yapabilirsiniz.
42 ilde, süt ve et besiciliğine (kırmızı ve kanatlı eti); işleme ve pazarlama sektöründe et, süt, meyve-sebze ve su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasına; küçük çiftçilere yönelik olarak ise kırsal ekonomik faaliyetler kapsamında arıcılık, seracılık, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği, yerel ürünler ve el sanatları ile kırsal turizm ve kültür balıkçılığına yönelik yatırımlara da destek veriliyor.
Son olarak bir de Kuzguncuk bostanı örneğini verelim...
İlya’nın Bostanı isimli ünlü bir bostana sahip olan Kuzguncuk halkı, sadece Kuzguncuk’ta ikamet ettikleri adresi gösterip başvurarak bostanda kendi meyve ve sebzelerini ekip biçebilecekleri bir alana sahip olabiliyorlar. Hatta ekip biçtikleri gıdaları satarak kendi küçük lokal üretim zincirini kuranlar bile var.
İster lokal üreticiyi destekleyin, ister kendi semtinizin lokal üreticisi olun. Ne şekilde olursa olsun üretime katkıda bulunmanın ve kaynağı belli gıdaları tüketmenin zevkine bir kere vardığınızda, süpermarketlerdeki ambalajlı ürünler size gitgide yabancılaşacaktır.
Yorumlar
0