Yemek yapmak da yemek de zevk işi. Ama insanın her zaman bol vakti ve keyfi olmuyor. Tam o zamanlarda da olmayacak aksilikler oluveriyor.
Yemeğe katmak için elini atıp aldığın malzeme istediğin şey olmuyor mesela.
Sonra mı? Sonrası en iyi ihtimalle yavan bir tat. Ama çoğunlukla daha da kötüsü: Çöpe giden tencereler dolusu yemek mesela ya da yemek yeme hevesinin ilk lokmada kursağında kalması, iştahının bir anda kapanması, midenin ağzında atması...
Kısacası, siz siz olun, yemek yaparken de yerken de dikkati elden bırakmayın diyor ve başlıyoruz. Kazasız belasız yemeklere
En can alıcı ikili: Tuz ve şeker
Bugüne kadar kaç babayiğidin canını yaktığı belirsiz ikilimizi, farklı şekil ve renkteki kavanozlara koysak da bir şekilde yer değiştirmeyi başarıyorlar. En küçük bir dalgınlığı bile fırsatı çevirmeyi bilen bu ikili için ne önlem alınır bilemiyoruz artık. Siz iyisi mi hayatınızdan ya tuzu ya şekeri çıkarın. Hem daha sağlıklı. Gerçekten.
Tam anlamıyla her şeye salça: Biber salçası ve domates salçası
Çoğu yemeğin ilk aşaması aslında salça koymak. Ama "Aaa yanlış koyduk, kurtaralım hemen." oluyor mu, olmuyor tabii. Her şey bittikten, o tabaklar sofraya konduktan sonra gösteriyor bu sinsiler kendilerini.
Sonra açıkla bakalım yemeğin tadı neden farklı. Bu karışıklığı sürekli yaşıyorsanız en kolayı biber salçasıyla domates salçasını karıştırıp kullanmak. Bırakın, şimdi onlar düşünsün.
En acısı: Sumak ve isot
Şimdi açık konuşalım, sumak da isot da her gün kullanılan şeyler değil. Onlar da bunun farkında işte, siz birinden birini kullanmaya karar verdiğinizde "beni kullan" yarışına giriyorlar ister istemez. Sonra istenmeyen acılar, gereksiz kekremsi tatlar...
Ya içlerinden birini düzenli kullanın ya da ikisini mutfağın iki farklı ucuna yerleştirip üstlerine kocaman harflerle etiket koyun.
Bu büyük dalgınlık yalnız: Kekik ve nane
Bu ikilimiz de biraz birbirlerine benziyorlar, kabul ediyoruz. Ama karıştırmak biraz iddialı gibi. Kokuları da renkleri de belirgin bir şekilde ayrı. Yine de dagınlık bu, belli olmuyor. Ne ete yazık eden naneler ne çorbalara tat vermeye çabalayan kekikler gördük biz.
Bunun çözümüyse şu: Renge odaklanıyoruz arkadaşlar, onu tam anlayamıyorum derseniz koku da olur.
Yüz ekşitir: Kiraz ve vişne
Yaz aylarının tatlı belaları kiraz ve vişne. Vişne sanıp yenilen kiraz çok büyük hayal kırıklığı yaratmasa da tersi için durum bu. Tam lezzetli, sulu ve tatlı bir kiraz yediğini zannederken ağza yayılan ekşi tat, bir anda gereksiz üzer insanı.
Ama çözüm basit: Masanın üzerinde yıkanmış, sapları hatta çekirdekleri ayıklanmış kirazlar görürseniz uzak durun. Çünkü onlar büyük ihtimalle reçel yapmak için hazırlanmış vişneler.
Olsun şifadır: Nar ekşisi ve pekmez
Bunu yapan da var mıdır demeyin, var. Salatayı şenliğe çevirmek için eklenen nar ekşisinin pekmez çıkması diyet bozduracak etki yaratıyor insanda. Enfes bir tahin pekmez yapmaya çalışırken tahin nar ekşisi yapmak da moral bozukluğu...
Siz iyisi mi bir şeyler yaparken tatlarına bakmayı alışkanlık haline getirin. Ağza çalınan bir parmak nar ekşisi ya da tahinden zarar gelmez, şifadır.
Ama rengi çok benziyordu: Şalgam suyu ve vişne suyu
Eğer vişne ya da şalgam suyu kullanılan ve yapılışı uzun süren bir yemek yapmıyorsanız bu karışıklığı kurtarmak en kolayı. Yemeğin yanında içmek için zevkinize göre aldığınız şalgam suyu ya da vişne suyunu hemen değiştirebilir, arda kalanı gerçekten içmek istediğiniz zaman içebilirsiniz.
Tebrikler, bu karışıklığı hiçbir şeyi ziyan etmeden, küçük bir damak şaşkınlığı ile kurtardınız.
Çok da fark yaratmaz aslında: Taze sarımsak ve taze soğan
Uzun uzun yemyeşil saplarıyla mutfaklarımıza konuk olan taze sarımsak ve soğan, zaman zaman karıştırılabiliyor. Evet, mercimekli köfteye taze soğan çok yakışıyor mesela ama olur da yanlışlıkla taze sarımsakla yaparsanız hemen hayatınızı karartmayın. Ona bir şans verin. Bir de iyi yanından bakın olaya, o da sizi mutlu edebilir.
Garnitür hilesi: Patates ve kereviz
Patates ve kereviz doğal halleriyle birbirlerine o kadar benzemiyorlar ki karıştırmak imkansız. Ama iş garnitürlere gelince değişiyor. Hazır alıp da yemeğin içine konulan garnitürler sinsice kerevizi patates, patatesi kereviz diye yedirebilir.
Eğer kerevizi ya da patatesi ağzıma sürmem derseniz garnitür almadan önce içindekiler kısmını okumanızı şiddetle tavsiye ediyoruz.
Yemek savaşları: Ispanak ve pazı
Üzerinde adı yazmadıkça hangi yeşilliğin hangisi olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsanız ve etrafta o an yardımcı olacak biri yoksa alırken bile sorun yaşatabilen ıspanak ve pazı ikilisinin arasındaki farkı, yemek yapıldıktan sonra bile anlaması imkansız olabilir.
Otlardan anlayan biri çıkıp açıklamazsa anlamamanız çok doğal. Hele yemek bol yoğurtla kamufle olduysa... Neyse ki ikisi de yararlı. Çok takılmamak lazım.
Hamur işi kabusu: Un ve nişasta
Hamur işi yaparken bir anda her şey birbirine karışabilir. Ama un yerine nişastayı boca etmek gibisine az rastlanır. Yaptığın hamur işi ağızda dağılsın, daha bir lezzetli olsun diye una biraz nişasta karıştırmak istersin. Sonra bir bakarsın garip bir şey çıkmış ortaya, anlayamazsın.
Nasıl karıştırmayız derseniz, en başta kullanacağınız ölçülere göre malzemeleri tek tek ayırın, kafanız rahat etsin.
Yorumlar
0