İçindeki samimiyet sayesinde yıllar yılı bizi ekranlara kilitleyen dizilere bakınca, hala duygulanıyor, "Ya keşke şimdi de olsa da izlesek" diyorsanız siz de bizdensiniz demektir.
Soğuk kış akşamlarında haberler bitene kadar tüm ödevlerimizi, işlerimizi bitirmeye çalışır, dizileri anbean izlemek için elimizden geleni yapardık ya hani... Ya da yaz boyu sokakta oynadığımız onlarca oyundan, çarşıdan, pazardan koştur koştur döner, tam jeneriği başlamışken yetişirdik bir şekilde ya... Ne güzel günlerdi, ne güzel dizilerdi onlar.
Çok bizdendiler çünkü, şimdiki kadar büyük bir hızla heyecanımızı yitirmez, bir solukta tüketmezdik onları. Kendimizi, annemizi, babamızı, tüm yakınlarımızı bir şekilde onlarla ilişkilendirebilirdik, samimiydi her biri. Sohbetlerimizin parçası olabiliyor, onlarla gülüp ağlayabiliyorduk. Bazense deliler gibi acıkıyorduk ekran karşısında.
İşte biz şimdi o acıktığımız zamanlara uzanalım, biraz eğlenelim biraz da geçmişe gidelim istedik. Tok olsak bile karşısına geçtiğimizde midemizden gurultular yükselmesine neden olan dizilerin alametifarikası diyebileceğimiz yemekler bunlar, sadece adı geçse canın ister, Öyle güzel, öyle özel.
Küçük bir not: Sizin de "Ah bir de şu dizi vardı, ne güzeldi o, nasıl da mis yemekleri vardı" dediğiniz diziler olursa lütfen bize yorum olarak yazın, listemizi birlikte güncelleyelim.
Sofra başında toplandıkları her ana hayrandık: Yedi Numara'da geçen mantıcıdaki mantılar
Zeliha ve Vahit Ballıoğlu'nun efsane evinde geçen eğlenceli dizi; Rüya, Cansu, Armağan, Ayten, Recep, Haydar ve Sabit adlı isimlerini hala ezberden sayabildiğimiz birbirinden eğlenceli ve farklı gençlerin aynı çatı altında birlikte yaşayabilmelerini konu alırdı kısaca.
Bir de mantıcı ve evde hep birlikte oturdukları sofralar vardı işte aklımızdan hala çıkmayan... Onlar nasıl güzel sofralardı, o mantıcı nasıl özel bir yerdi... Mantıyı görmesek bile mantı demeleri yeterdi kimi zaman karnımızın guruldamaya başlaması için. Öyle böyle değil, Yedi Numara izlerken ağzının boş durması imkansızdı insanın.
Ekmeği bırakamıyorsak bir nedeni var: Ekmek Teknesi'nde adeta kokusu burnumuza kadar gelen ekmekler
Beş kız çocuğu sahibi ailenin çok bizden hikayesinin anlatıldığı Ekmek Teknesi de bizi ekranlara kilitlemeyi başaran dizilerdendi. Orta halli bir aile babası ve ekmek ustası Nusret ve evhamlı anne Ayhan ile beş çocukları arasında geçen diyaloglarda kendimizi bulur, zaman zaman eğlenir zaman zaman hüzünlere dalar giderdik.
Ama en çok da yapılan o ekmeklerin, evde kurulan o kalabalık sofraların sevdalısıydık. O zamanlar televizyon başındaydık ama sanki o ekmeklerin kokusu burnumuza kadar geliyor gibi hisseder, hemen de acıkırdık. Ekmek yemeyi hep çok sevmiştik zaten ama ondan bir türlü kopamamaya belki de o zamanlar alıştık.
Ne kadar yesek de oradaki gibi olmadığını düşünürdük: Avrupa Yakası'ndaki Sütçüoğlu Muhallebicisi'nde satılan muhallebiler
Yıllar yılı kahkahalarımızın nedeni oldu bu dizi. Tahsin Bey ve iffet Hanım ile çocukları Aslı ve Volkan'ın etrafında başlayan dizi, yıllar boyu eklenen nice karakterle unutulmazlar arasına girmeyi bildi. Ailenin sahip olduğu Sütçüoğlu Muhallebicisi de adıyla sanıyla hala aklımızda
Zira sık sık bahsi geçen nefis muhallebileri, çeşit çeşit tatlıları hatta sonradan satmaya başladıkları döner ve pilavı da unutmak mümkün olmadı. Sonradan diziye gelen şahane karakter Şahika'nın mütemadiyen yediği yemekler de iştahımızı göklere çıkardı tabii, o ayrı. Aramızda o zamanlar kilo alıp hala verememiş olanlar var, öyle düşünün.
Unutulur mu hiç böyle bir güzellik: İkinci Bahar'daki kebaplardan tutun da mezelere kadar her şey
Ali Haydar Usta ve Hanım Abla'nın hem birbirlerini bulup ikinci baharlarını yaşamalarına tanıklık etmek, hem Şener Şen ve Türkan Şoray'ın oyunculuklarına dalıp dalıp gitmek hem de çocukları arasındaki tatlı atışmaları izlemek pek bir keyifliydi ama su götürmez bir gerçek ki en çok kebapçıda geçen sahnelerinde mutlu olurduk.
Birbirinden güzel mezeler masaları doldururken de Ali Haydar Usta'nın yaptığı kebaplar afiyetle yenilirken de biz hep oradaydık. Dizinin tekrarlarını bile aynı iştahla izleyebiliyorsak zaten başarısına daha da bir söz söylemeye gerek yok.
Neredeyse saraylara layık: Asmalı Konak'ta kurulan devasa sofralar
Dizi izleme bağımlılığımızın en doruk noktalara ulaştıĞI dizilerden Asmalı Konak. İlk kez gündelik yaşantımızdan uzak, daha farklı konuların işlendiği dizide, Seymen ve Bahar'ın doludizgin süregelen ilişkisinin ağalıktan tutun da aile yapısına kadar nelerden nelerden etkilendiğine şahit olup az ağlamadık ekran başında.
En az ağladığımız kadar da acıktık tabii. Çünkü konakta kurulan o devasa, Kapadokya'ya özgü yemeklerle donatılan ve merak uyandıran sofraları hiç ama hiç unutamadık. Konak çalışanlarının mutfakta hazırlayıp yediği yemekler de yeterdi gerçi bize ama geç saatte yayınlanıyordu ve çoğumuz Kapadokya'da yaşamıyorduk, yiyemedik.
Üzerinden çok zaman geçmese de: Muhteşem Yüzyıl'daki tüm saray mutfağı lezzetleri, özellikle de bıldırcın
Muhteşem Yüzyıl da üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen unutulmaz yemekleriyle hafızamızda yer eden dizilerden. Osmanlı saray mutfağının zengin menülerini sık sık kurulan sofralarda gördüğümüz, ekrana bakarken ağzımızın sulandığı dizide, özellikle Hürrem Sultan'ın bıldırcın aşerdiği bölümü unutmak mümkün değil.
Adeta hepimiz her gün bıldırcın yiyormuş, tadını çok iyi biliyormuş gibi yemek istemiştik o bölüm yayınlanırken, doğruya doğru.
Gaziantep'e gidesimiz gelirdi: Yabancı Damat'taki nefis Gaziantep yemekleri ve baklavalar
Türk ve Yunan iki ailenin çocukları olan Nazlı ve Niko'nun aşkı etrafında gelişen eğlenceli ve çok bizden konuların işlendiği yabancı Damat, özellikle Gaziantepli bir aileyi anlattığı için yemek açısından ufkumuzu en az ikiye katlamıştır sanıyoruz.
Birbirinden nefis Gaziantep yemeklerine bakmaya doyamadığımız yetmezmiş gibi bir de baklavacı bir aile olmalarından dolayı sürekli baklavalarla şenlenirdi ekranlarımız. Ağzımızdan akan suları sile sile izler, hemen o an baklava bulamayacağımız için meyvedir, çikolatadır, en yakında hangi tatlı varsa indirirdik mideye.
Bardaklar dolusu içtik ekran başında: Leyla ile Mecnun'daki efsane çay
Leyla ile Mecnun da üzerinden daha çok vakit geçmemiş olmasına rağmen unutulmaz diziler arasındaki yerini aldı. En izlemeyenin bile en az bir kez mutlaka duyduğu "Çay, Erdal Bakkal'da içilir" sözü, o dönem mottomuz oldu.
Duvarlara yazı mı olmadı bu söz, esnaflara reklam fikri mi vermedi, neler neler. Haliyle izlerken de merak ettik hep o sallama çayın tadını, gerçekten arklı olabilir mi diye.
Demlemesine gönlümüzü çok önceden kaptırmıştık zaten: Mahallenin Muhtarları'ndaki demleme çaylar
Oyuncu kadrosunun genişliği ve çeşit çeşit karaktere sahip olması nedeniyle, o mahalledeki insanlardan en az birinin bizim mahallemizde de olduğunu düşünürdük. Öyle samimi, öyle naif öyle bizim gibi bir diziydi ki...
Kahvede Temel'in elinde çay tepsisi, omzunda Çaydanlık ile her turu bizim için de bir bardak ince belli demleme çay içme zamanıydı. O zamanlar çocuk olanlarımız da anne babalarına çay içmek için yalvarırdı tabii. Çünkü çay kalp biz.
Yemek yemekten biraz da çekinirdik hani: Baskül Ailesi'nin sonsuz iştahla yediği tüm yemekler
Evin babası hariç tüm aile fertlerinin obezite ile boğuştuğu ama komik hikayeleriyle bizi ekran başına bağladığı bir diziydi Baskül Ailesi. Onların diyet maceralarını da, spor yapma çabalarını da eğlenerek izler, onlar her yemek yediğinde bizim de içimizden koştur koştur mutfağa gitmek gelirdi. Çünkü öyle bir iştah söz konusuydu ki insan kayıtsız kalamıyordu.
Elbette yemek yerken biraz çekinmemize de neden oluyordu Baskül Ailesi, ama olsundu.
h2>Az mı tatlı krizine girdik: 1 Erkek 1 Kadın'daki pastanede yaptıkları şahane pastalar
1 Erkek 1 Kadın'da birkaç kez ufak isim değişikliklerine gitmiş, birkaç kez de kanal değiştirmiş olsa da hiç kaçırmadan takip etmeye çalıştıklarımızdandı. Diğer izlediklerimizden epey farklı ama bir o kadar da komikti.
Zeynep ve Ozan'ın ilişkilerine gözümüzden yaşlar gelene kadar gülerken Zeynep'in açtığı 1 Pasta 1 kurabiye adlı pastaneyle de hayallere dalardık. biz de az kafe, pastane açmak istemedik onunla birlikte. En azından yaptığı enfes pastalardan tadabilseydik iyiydi tabii ama sadece tatlı krizlerine gire gire izlemekle yetinmek zorundaydık.
Güncel dizi bonusu: Tatlı İntikam'daki altın kalp tatlısı
Yeni başlayan bir dizi olsa da Tatlı İntikam da merak uyandıran bir tatlıyı aklımıza kazıdı bile: Altın kalp tatlısı. Internette tarifi tırım tırım aranmaya başlayan ama tam olarak bilinemeyen bu tatlı, öyle ki Sinan'ı yarışmalarda birinci yapar, Pelin'le aralarındaki ilişkide özel bir anlam ifade eder oldu.
Hatta hepimizin yakından tanıdığı Mehmet Yaşin bile bu tatlıyı tatmak üzere restorana gelen bir konuk oyuncu olarak dizide yer aldı. Umuyoruz ki bir gün tarifini de tek tek paylaşırlar bizimle.
Yorumlar
0