Hayatımızı devam ettirebilmenin en ama en gerekli ögesi yeme-içme ihtiyacıdır. Bu, temel olarak insanın yaşama sebebidir aslında. Bundan bir "tık" sonrası yediğinden ya da içtiğinden zevk almaya başlamaktır.
Etli sarma ya da koca bir dilim pasta yemenin verdiği hazdan bahsetmiyoruz. O sarmayı sarmanın, pastanın kremasını yapmanın verdiği mutluluktan bahsediyoruz. İşte bu kişiler zaten geleceğine iyi bir aşçı ya da çok başarılı bir şef olarak yön veriyorlar.
Buraya kadar her şey güzel, hatta tatlı bir masal gibi. Ama asıl hikaye şimdi başlıyor! Sevgilisi ya da eşi aşçı olan birisinin onunla beraber yemek yapmasının ne kadar da zor biliyor musunuz siz?
Hemen anlatalım.
İlk uyarı: "O bıçak öyle mi tutulur?!"
Sakın hevesinizi kırmayın, daha yeni başlıyoruz.
Bıçak demişken: Şef bıçağına asla yaklaştırmazlar
Şef bıçağı her aşçının olmazsa olmazı, hatta yemek yapma sebebidir. Onun için özeldir o bıçak, sanki aralarında bir bağ vardır. Başka bıçakları kullanmadıkları gibi asla ama asla başkasına da kendi bıçaklarını kullandırmazlar. Hele bir de üzerinde ismi yazan bir bıçaksa bu kullandırmayı geçtik başkasına yıkatmazlar bile. Kendisi yıkar özenle kurular.
Annenizden beterdir: O tezgahın sürekli temiz kalmasını isterler
İnsana rahat rahat bi' soğan doğratmazlar ya da onu geçtik dereotu, maydanoz bile kıydırmazlar. Kesme tahtasında, kenarında, tezgahın üzerinde bir dal çöp gördüklerinde pis bir bakış atıp, çöpleri oradan alıp "cık cık cık" sesiyle çöp kutusuna atarlar.
Bu bakışlara da alışın. Bir süre sonra zaten hissizleşiyorsunuz.
O musluk hiç kapanmaz: Her şeyi defalarca yıkama gibi bir alışkanlıkları vardır
Elinden gelse sebze ve meyveleri yıkayacağı suyu bile yıkarlar. Neyse ki suyu suyla değil; suyu, şimdilik sirkeyle yıkıyorlar
Ve işin en kötüsü de sizin yıkadığınız yiyeceklerden asla memnun olmazlar. Sizin ardınızdan bir de o sudan geçirir.
Buyur bir de buradan yak: "Et böyle mi marine edilir?"
Ve gel gelelim en önemli konulardan birisine. Evet bir aşçı için her yemek aynı oranda özeldir ve ilgiyi hak eder ama şu "etleri marine etme" olayında daha bir hassaslardır. Eğer eşiniz size "Şunları marine eder misin?" derse cevabınız kesinlikle "Aaa ne haddime, sen dururken ben elimin hamuruyla nasıl karışayım canım?" olmalıdır.
Çünkü etleri marine etmek onların gözünde çok hassas bir konudur, oran ve orantıları çok önemlidir. Her et farklı sos ve yağlarla marine edilir. Her baharat her marine işleminde kullanılmaz.
Simetri hastalığı olmasa bile: Her şeyin eşit doğranmasını isterler
Bu bir pırasa olabilir, yemeklerin içindeki bir garnitür olabilir. Aslında bıçakla doğranan her şeyde eşitlik onlar için çok önemlidir. Kendi elleri buna yatkın oldukları için sizden de aynısını beklerler.
Biz çok gördük diğerlerinden çok küçük kalmış diye doğranan patatesler arasında ayıklama yapan aşçıları.
Zamana karşı yarışmasanız da: Elinizin sürekli hızlı olmasını beklerler
İçinizden "Hoop! Ne oluyoruz yahu?" Diye sitem etmek geçse de dışınızdaki kılıbık buna izin vermez.
Oldukça serin kanlıdırlar: Bir yerinizin yanmasını olağan karşılarlar
Eliniz ya da kolunuz ufacık da olsa tavaya, fırına değince kıyametleri koparmanız son derece normal arkadaşlar, öncelikle bunu söyleyelim de içiniz rahat etsin. Ancak aşçı olan sevgilinizin yanında bunları dile getirmeyin. Elinizi yıkamanızı ve işinize devam etmenizi bekleyecektir çünkü. Bu onun gamsız, kötü biri olduğu anlamına da gelmez ama. Sadece çok alışkın olduğu bir konudur bu.
Mutfak terimlerini bildiğinizi sanırlar: "Tavayı deglaze eder misin?"
Öncelikle deglaze etmek ne demek bunu bir açıklayalım: Deglaze, bir tavada et ya sebze pişirdikten sonra tavada kalan yiyecek parçalarını şarap, sirke ya da et suyu ile kazıma ve tekrar kullanma işlemine verilen addır. Bu aşamada tavaya kıvam katması adına krema da eklenir ve yemeklerin üzerine harika bir sos elde edilir.
Ancak bunu bilmek zorunda değilsiniz siz. Sakın paniklemeyin.
Pişer pişmez yemeği yedirmez: Sunum delisidir
Yemek pişince, tencereden doğru tabağa gibi bir durum söz konusu dahi olamaz. O tabaklar bir ressamın elinde şekillenen tuval gibi işlenir. Karabiber taneleri, nane yapraklarıyla süslenir. Önce gözlerinin doymasını isterler. Siz de bu sırada tabirimizi hoş görün ağzınızın suyu akar vaziyette açlıktan ölmek üzere, yemeği midenize indirmenizi beklersiniz.
Yorumlar
0