Yemek ikilemleri dediğimiz zaman aklınıza hemen içinde 5 saniye kuralının da olduğu konular gelmesin. Biz başka konuları ikilem haline getirdik ve Türk yemeklerinin arada kalınan noktalarını ortaya çıkardık.
Bu ikilemler nicelerimizi ikiye böldü, filmlere konu oldu, davalık etti ve boğaz boğaza girmeye kadar ilerledi. Türk halkı olarak sevdiğimiz şeyi korumanın bazen canını çıkarsak da sevdik mi tam sevdik, sahiplendik. Birazdan konuyu açtığımızda "Heee, evet ya." diyeceğiniz ikilemler ve çözülmesi gereken problemleri bir araya getirdik.
Sakal bıyık ilişkisinden bir türlü çıkamayan, sorulduğunda beyinde kısa süreli 404 sayfasına neden olan ve taraftarları tarafından bertaraf edilmenize neden olacak ikilemlere girişiyoruz.
Menemene soğan olur mu olmaz mı?
Hadi bir menemen yapalım deseniz onlarca insanı kapıda bulabilirsiniz. Menemenin gezegenler gibi bir çekim gücü vardır ve bu güç yadsınamaz ancak her şey menemen masaya gelene kadardır. İlk lokmayı ağzınıza atarsınız, eğer siz MenemeniSoğanlıSevergiller'denseniz, "Bunda niye soğan yok yahu?" diye soruverirsiniz. Eğer MenemeneSoğanSokmazgiller'denseniz de "Allah aşkına, nereden çıktı bu soğan?" diye çemkirirsiniz. Kimseye anlatamazsınız, siz öyle öğrenmiş öyle biliyorsunuzdur ya da öyle daha tatlı geliyordur.
Olmaz efendim, illa bir taraf seçilecek: Soğanlı mı, soğansız mı?
Amerikan salatası mı Rus salatası mı?
Durun arkadaşlar, yemeklerde milliyetçiği çoktan geçtik. Hatta baklavanın Yunanistan'a mı Türkiye'ye mi ait olduğunu sormayı bıraktık. Neden bu Rus - Amerikan savaşı? Soğuk savaş dönemi de geçti halbuki? Bitmedi mi? Yılbaşı geliyor, evde Rus salatası yapmak istersiniz birisi çıkar "Ya o Amerikan değil miydi?", Amerikan salatası yapacağım deseniz "O aslında Rus salatası tamam maa!" diye bik biklerler.
Bizi bu ikilemde bırakanlar utansın: Rus mu Amerikan mı?
Çiğköfteye limon olur mu olmaz mı?
Çiğ köfteciler bize köfteleri etsiz etsiz yedirirken kimse de çıkıp demedi ki bulgur yiyoruz. Halbuki tüm mesele çiğ köftenin gerçekten etli olmasıydı. Ama biz ne yaptık? Gittik de çiğ köfteye limon sıkılır mı sıkılmaz mı diye düşündük. Gerçek çiğ köftede limona gerek yoktur diyen oldu, limonsuz tadı çıkmaz diyen oldu. Arada kimse bakmıyorken çiğ köfteyi löp löp götürenler kazandı.
En büyük soru hep aklımızın bir ucunda kaldı: Limonlu mu limonsuz mu?
Turşuya "Limooooonnnn!" - "Sirkeeeeeeee!"
Bu mesele Yeşilçam tarihinin en lezzetli filmine neden oldu: Neşeli Günler! Münir Özkul ve Adile Naşit'in birbirini turşu mu yoksa sirke mi diye yemesi bizi keyiflendirdi de keyiflendirdi. Film bazen üzdü ama Neşeli Günler bizim için hep neşe kaynağı oldu. Ancak! Turşuya sirke mi yoksa limon mu diye düşünürken Deli Dumrul'a dönüştük, Fenerbahçe - Galatasaray gibi ikiye bölündük. Bazen aradan cılız bir ses ikisini de koyabileceğimizi söyledi ama kim dinliyordu ki? Deve hendekten atlar, insanlar yürüyerek Çin Seddi'ni geçerdi ama damaktan o tat geçmezdi.
Olan yine turşuya oluyordu: Limon mu sirke mi?
Kokoreçe domates biber olur mu olmaz mı?
Tamam, hepimizin kokoreçe olan aşkı bambaşka, arkadaşlarla en iyi geyikler kokoreçte oluyor hatta bazen kafayı kokoreççi açmaya takıyoruz ancak bir kokoreççi açsak günlük kazançtan hayır göremeyeceğimizin belirtisi bir soru var: Kokoreçe biber ve domates koysak mı koymasak mı? Koysan bir türlü, koymasan bir türlü. Koymasan millet cimri kokoreççi der, koysan "Bunda domatesin işi ne Salih Usta!" diye dövesi gelir milletin.
Biz en iyisi o topları size bırakalım: Domates bibere yer var mı yok mu?
Balıkla peynir yenir mi yenmez mi?
Sofrada her şey yerli yerinde, içkisi orada, balığı orada, kavunu orada bir de peyniri orada. Gözler peynirde, tüm ilgi dağılmış, içinizden birisi çoktan lafı patlatmış: Balıkla peynir olur mu? Olmaz mı? Binbir türlü anlatmaya çalışırsınız aslında tüm meselenin A vitamini yüklemesiyle alakalı olduğunu, eğer balıkta bir sorun varsa aksine peynirin bunu ortaya çıkaran bir özelliği olduğunu ama bunlar hep "falan, filan" olur onların gözünde. Siz de sinirlenir peyniri ona vermeden hepsini yersiniz.
Sofrada yeri olan ancak ağır ikilem yaratan bu meselede: Peynir olur mu olmaz mı?
Ispanakla yoğurt tüketilir mi tüketilmez mi?
Balıkla peynir meselesi gibi aslında biraz daha işin içinde bilim olan bir konu ıspanağın yoğurtla olan aşkı ya da olamayan aşkı. Tüm bildiğimiz gerçeklerin tek tek silindiği, yumurtanın aslında kolestrole kötü gelmediğini (yüksek miktarda tüketim olmadığı sürece) öğrendiğimiz bu günlerde, ıspanakla yoğurdu yesek bir türlü yemesek bir türlü. Muammalar içinde dolanırken sofraya yoğurt getirsek yoğurt kaşığımız kırılır, getirmesek zorla bakkala yollarlar.
İnsana anılarını anlattıran husus: Yoğurtlu mu yoğurtsuz mu?
Balık limonlanır mı limonlanmaz mı?
Bu insanların balıkla olan problemlerini anlamak imkansızken bir de limona bu kadar yüklenmeleri bizi çok üzüyor. Ne olursa hep suçlu limon, hep balık. Balığın tadını bozuyor diye limon ekleyenlere karşı balık tabii ki limonla yenir diyenlerin ebedi mücadelesi devam ediyor. Bir bilene danışmak lazım desek de genelde bir bilen hep damak tadımız oluyor.
Bu damağa söz geçmez: Limonlu mu limonsuz mu?
Yorumlar
1