Bruschettaların kırmızı domateslerinin ışıltısında, birbirinden güzel kırmızı şarapların karaflara dökülürken çıkarttığı damla sesleri arasında, çatal bıçak seslerinin durduğu bir anda, İspanyol Merdivenleri’nden birkaç adım ötede bir dondurmacının üst katında saklı bir restoranda, Roma’da alınan bir evlilik teklifinin hikayesidir bu.
Kısa bir tatil kaçamağı olarak başladı hikaye, kalabalık bir arkadaş grubuyla Roma’da bulduk kendimizi birden.
Önce Ristorante Maccheroni'de makarna, sonra Barcaccia'da dondurma
İlk durağımız bir tanıdığın “Obama’nın eşi dahi gittiğinde orada makarna yemiş” diye tavsiye ettiği Ristorante Maccheroni oldu. Menü restoranın konumunun aksine oldukça salaş, mekan da turistik olmaktan hayli uzaktı. Makarnalarını kendileri yapan mekanda gorgonzola peynirli, armut soslu gnocchi ve ton balığı yumurtalı ızgara scamorza peyniri yediğim en lezzetli yemeklerden oldu.
Siyah trüflü fettuccine makarna ise grubun favorisiydi. Her yerde mekana rezervasyon olmadan gidilmemesi gerektiği yazıyorsa da biz iki defa gittik ve her ikisinde de kalabalık olmamıza rağmen -zor da olsa- yer bulmayı başardık.
Yenilen yemeklerin, içilen güzel kırmızı şarabın etkisiyle neşe ile kaldığımız yere dönerken İspanyol Merdivenleri’nin karşısında Barcaccia isimli bir dondurmacı gördük. Ben Biscotto, Nutella ve Kinder Sürpriz içerisinde bulunan beyaz çikolatadan yapılmış dondurmaları hızla mideye indirirken ertesi akşam başıma geleceklerden habersizdim.
Tütsülenmiş mozzarella için mis gibi tavsiye: Obica
Ertesi gün, Piazza Navona’da Pantheon’un önünde bulunan kaldırımda oturarak yenilen Sicilya tarzı Cannolini ve espresso kahvaltısı ile başladı. Olmazsa olmaz turistik gezilerimizi yaptıktan sonra öğle yemeği için mozzarellası ile ünlü olan ve ünlü olmasının hakkını fazlasıyla veren Campo dei Fiori’de bulunan Obica’ya attık kendimizi. Kendi mozzarellalarını yapan mekanda “normal, tütsülenmiş ve yoğun” olmak üzere üç çeşit mozzarella var. Biz tütsülenmiş mozzarellayı denedik ve çok beğendik. Obica benim için gerek servisi gerek konumu gerekse de lezzetiyle Roma’ya gidenlere tavsiye edilecek mekanlar arasına girdi.
Bu arada Obica, meydanda kurulan semt pazarının hemen yanında olduğu için yemek bekleme araları bana bruschetta, arrabbiata baharatları ve birbirinden güzel kokan balsamik, trüf yağları olarak geri döndü. Pazarda bulunan satıcılar baharatları nerelerde ve nasıl kullanabileceğimi anlatarak tartarken ben bir yerlerden bulduğum plastik ufak kaşıkla etrafta bulunan tüm zeytinyağı ve balsamikleri tatmakla meşguldüm.
Ve akşam oldu: Roma havasının ve sokaklarının verdiği o güzel mayhoşluk hissiyle yavaş yavaş akşam yemeğine hazırlanırken iki arkadaşım dışında herkesin çoktan yemeğe gittiğini farkettim.
Malum soru geliyor, Cucina & Vista'dayız
Diğerlerine yetişmek için telaşla hazırlanarak bir gece önce dondurma yediğimiz mekana girerken bulduk kendimizi. Önden yavaşça giden arkadaşlarımı takip ederken kendi kendime “aa dondurmacıdan bozma restoran yapmışlar” diye düşündüm. Üst kat, alt katta bulunan dondurmacının aksine fazlasıyla şık ve sakindi. Eski adıyla Ristorante La Barcaccia olarak bilinen restoran daha sonra Cucina & Vista adını almış.
Kalabalık bir grup olarak oturma merasimimiz her zaman olduğundan biraz daha uzun sürdü. Heyecanla elime aldığım menüden –o kadar yemek yemiş olmama rağmen yine de acıkmış olmanın yüzsüzlüğüyle- bruschetta seçerken etrafımda bir hareketlilik sezmiş ve bunu tüm gün yenilen yemeklerin verdiği fazla enerjiye bağlamıştım.
10-15 dakika gibi bir süreden sonra sempatik garsonumuz David’in de yardımlarıyla nihayet şaraplarımızı seçmiş, başlangıç yemeklerimizi sipariş etmiştik. Ortaya gelen bruschetta’nın tadına bakmak için hamle yaptığım sırada birden masanın diğer ucunda olan garsonun şarap koyarken hareketsiz kaldığını fark ettim.
"Madem böyle oyun oynayacaktınız, benim niye haberim yok"
Şarap şişesi hafif eğimli, bardağa doğru duruyor ama garson hareketsiz kalmış. Garsonun birden donmuş olmasını “yavaş sipariş verdiğimiz için verilmiş bir tür İtalyan tepkisine” bağlayaraktan masadakilere “arkadaşlar biriniz garsona dokunabilir mi adam dondu” dedim. Farkettim ki donan tek kişi David değil, tüm masada bulunanlar.
Karşı masaya baktım, pencere kenarında oturmuş olan turist görünümlü müşteri de elinde kamerasıyla donmuş. Bizim masada kimisi elinde bardak, kimisi telefon, kimisi çatal, kimisi tepkisiz, kimisi ilginç bir refleks anında öylece kalakalmış. Erkek arkadaşımı arıyorum ama kendisi bir süre önce tuvalete gittiğini söyleyerek masadan kalkmıştı. Herkes birbirinden ilginç şekillerde donmuş. Yan masada oturan turist de donmuş... Anlamıyorum ne olduğunu. İçimden bozuluyorum da, "madem böyle oyun oynayacaktınız, benim niye haberim yok" diye. Etrafıma bakıyorum; evren durmuş, kimse hareket etmiyor. Çaresizim.
O sırada ''o'' geliyor. Ben hala çaresizlik ve şaşkınlıkla ona bakıyorum, biraz da heyecanlanıyorum yaşadığım sürreal ana o da tanık olacak ve ben delirmediğimi anlayacağım diye. O sakince ve yavaş adımlarla gülümseyerek yanıma geliyor ve diz çöküyor "işte sen yokken hayat benim için böyle duruyor, benimle evlenir misin?" diyor...
Yorumlar
0