Biz çocukken ekmek parası üstüyle Cino aldığımız, içinden taso çıkacak cipsler için sıraya girdiğimiz, acıktığımızda ekmek arası peynir yaptırıp veresiye yazdırdığımız mahalle bakkalları yerini artık süpermarketler, hipermarketler, gurme marketlere bıraktı.
Ama hala mahalle kültürünü yansıtan bakkallar az da olsa var. Şimdi ise sizi o bakkal amcaların en tontonu, en güzeliyle tanıştıracağız: Kanber Amca.
Kanber Amca ile oğlu, Üsküdar Dibekçi Ahmet Sokak'ın köşesinde yer alan Uysal Bakkal'ın yıllardır başındalar. Uysal Bakkal'ı diğer bakkallardan ayıran özelliği ise burada paranın değil kitabın geçiyor olması.
Nasıl mı? Bugün okuyabileceğiniz en güzel haberin detayları hemen aşağıda.
Kitap okuyana gofret bedava
muthispsikolojiUysal Bakkal'da bu yazın başından beri çocuklar istedikleri şeyi ücretsiz olarak alabiliyorlar. Ama bunun için tek bir şart var: Kitap okumaları. Kitap okuyan ve okuduğu kitabı Kanber Amca'ya ya da oğlu Fırat Abi'ye anlatan her çocuk istediğini alabiliyor bakkaldan.
"Fırat abi sana Kristof Kolomb'u anlatacağım"
marmarahaberFikir, Kanber amcanın oğlu Fırat'a ait. Fırat, bakkalda durduğu sıralar bazı çocukların parası çıkışmadığı için istediğini alamadığına sık sık şahit olmuş. Bu yüzden arada bakkala mal geldiğinde mahallenin çocuklarını çağırıyor ve yardım edene "Alın istediğinizi, benden" diyormuş. Sonra bu yaz bir çocuğa kitap vermiş. "Git, oku, sonra da gel bana anlat, ne istersen bedava" demiş. Sonra bunu mahallenin diğer çocukları da duyunca bu bir gelenek halini almış.
Hatta bir gün hiç tanımadığı bir çocuk gelip Fırat'a "Fırat abi sana Kristof Kolomb'u anlatacağım" demiş. Fırat da "Neden?" diyince "E bir şeyler veriyormuşsun" demiş. Böylece dünyanın en sevimli kampanyası da başlamış olmuş.
Alınanların parasını bakkal amca ile oğlu cebinden ödüyor
sanatkaravaniBununla da kalmamış Uysal Bakkal. Gitmiş, mahallenin çocukları okusun diye çocuk kitapları almış, kendince küçük bir kütüphane yapmış. Tüm mahallenin çocukları okuma alışkanlığı edinmiş böylece. Okuma yazma bilmeyenlere de büyükleri sesli şekilde kitapları okuyormuş bir şeyler alabilsinler diye.
Ara sıra çakallıklar yapanlar da oluyor, okumadığı kitabı başkasından dinleyip anlatanlar da oluyormuş. Ama bu Fırat abilerinin gözünden kaçmıyormuş tabii. Mesela Küçük Kara Balık'ı okumuş gibi yapan minik Turgay gibi... Bunun üzerine Fırat abileri "Yukarı mahalle sizden çok okuyor" diyince önce sadece mahalleler arası maç rekabeti varken şimdi kim, daha çok okuyacak rekabeti yaşanmaya başlamış.
Bu güzel fikrin mimarı Fırat'a verelim sözü:
"Gece yatağa yattığımda böyle bir şeye vesile olduğum için mutlu oluyorum. Dükkandan aldıkları ürünler de öyle çok pahalı falan değil daha çok ailelerinin almadığı ama canlarının çektiği ürünler. Bu konuda da babamla küçük bir tartışma yaşadık. Bu işi ben başlattığım için çocukların aldığı ürünleri ben karşılayacağım dedim. Babam da olmaz sen öğrencisin ben hallederim dedi. Benim de ona gönlüm razı gelmedi. Artık eğer dükkanda babam varsa alınan ürünü babam karşılıyor, ben varsam ben. Böylece anlaştık."
Kanber Amca: "Ben insanları sevmeyi on dört yaşımdayken öğrendim"
gazeteduvarKanber Amca ise kendi okuyamamış. Ama kendini çocuklarını okutmaya adamış. Oğlu Fırat'ın desteğiyle bu işi başlattıklarında da o daha çok mutlu olmuş, başka çocukların da okumasına, bir şeyler öğrenmesine vesile olacağı için. Onun hikayesini de onun ağzından dinleyelim:
"Biz burada sokağın gözü kulağı gibiyiz. Mahalledeki bütün çocuklar bana emanettir. Biri koşarken düştü mü, ilk ben görürüm. İlk ben giderim yanına. Karınları mı acıktı, ekmek arası yaparım. Anahtar bırakanlar, hesap defteri tutturanlar… İnan defteri görsen şaşırırsın. Kimisi gelir bilirim, durumu yok. E vermeyecek miyiz? Nerede kaldı dostluk, komşuluk. Vermezsek ne farkımız kalır diğerlerinden? Bilirim çok sonra verecek aldıklarını ya da hiç vermeyecek ama veririm. İnsansak insanlığımızı yapmak zorundayız.
Ben insanları sevmeyi on dört yaşımdayken öğrendim: O zamanlar İstanbul’a yeni gelmişim. Ailem köyde, burada evim yok. Geceleri hanlarda kaçak kalıyorum. Hastalanmıştım bir öğretmen vardı bana bir battaniye vermişti. Ondan öğrendim insanları sevmeyi. Sonra okuyamadık, okuyamadık ama çocuklarımı okutuyorum. Mahallenin çocukları okusun istiyorum. Bu kütüphaneyi de çocuklar okusun diye kurmak istiyoruz. İsteyen istediği kitabı alsın okusun. Fırat bana anlattığında olur oğlum dedim. Okumaktan zarar gelmez. "
Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandıran Kanber Amca ve Fırat Abi, bu çocuklara güzel bir dünya bırakacaksak hepsi sizin sayenizde. İyi ki varsınız!
Kaynak: Birgün Gazetesi
Yorumlar
0