Hamilelik birçok kadın için keyifli ve heyecanlı olduğu kadar da zorlu bi dönem olabiliyor. İşte bu dönemlerinde onları yalnız, çaresiz bırakmak istemeyen sevdiklerinin, yakınlarının ilgisi ve alakası da daha bir artıyor haliyle.
Buraya kadar her şey normal.
Ancak bazen öyle tavsiyeler veriliyor, öyle mantıksız önerilerde bulunuluyor ki bunların ciddi sonuçlar doğurabileceği ihtimali hiç düşünülmüyor bile.
Üstelik sözünü ettiğimiz bu tavsiyeler ne yazık ki birçok insanın diline dolanmış sözler olabiliyor. Siz, siz olun, sadece hamilelik döneminde değil hayatınızın her anında sadece biri öneriyor, herkes öyle söylüyor diye bir şey yapmayın. Kendi sağlığınıza uygun şekilde hareket edin, danışmaya ihtiyaç duyduğunuz konularla ilgili olarak da mutlaka ilgili uzman doktorların, beslenme uzmanlarının kapısını çalın.
Aksi halde, tıpkı birazdan tanışacağınız Sarah Scott gibi durumlarla yüzleşmek zorunda kalabilirsiniz, aman diyelim.
Sarah Scott için her şey ilk hamileliğiyle başladı
Sarah Scott, ilk kez hamile kaldığında çevresindeki insanların söylediklerini "fazlasıyla" dinlemiş bir kadın. Ve ne yazık ki tüm bunlar nedeniyle çok pişman. Yaşadıklarını herkesin ders çıkarması için bir bir anlatan genç anne, ilk hamileliğinin ilerleyen aylarında çok sık mide bulantısı sorunuyla karşılaşmış.
Çevresindeki herkesin "Bunlar normal şeyler, sen canın ne istiyorsa onu ye" demesi de tuz biber olunca, Sarah, o dönem bol bol yemek yemeye devam etmiş. Bizim kültürümüzde de kendine çok sık yer bulan o "Sen iki canlısın, iki kişilik ye" cümlesini çok sık duyan genç kadın, gerçekten canı her ne istiyorsa yemeye başlamış. Öyle ki genç kadın o dönemlerini anlatırken "Yediklerim belki de 2 değil 3-4 kişilikti" diyor.
Sarah, bir sabah iş yerindeyken mide bulantıları artınca da aynı tepkiyle karşılaşmış ve çevresindekiler ona " Sabah bulantısı iyidir, bebek için her şeyin normal olduğunun göstergesidir" demişler. Bunun üzerine mide bulantısını bastırmak için sık sık zencefilli gazoz ve tuzlu krakerler yiyen genç kadın, o günlerde el ve ayaklarının fazlasıyla şiştiğini söylüyor.
29 haftasını bu şekilde geçiren Sarah, tüm bu süreç içinde iki adım atarken bile çok zorlandığını, kendini hep yorgun hissettiğini hatta cildinin turunculaşmaya başladığını da ekliyor. Tüm bu sorunları çevresindekilerle paylaştığındaysa hep benzer cevaplar almış: "Yaz hamileliği zordur, sıcaklardan oluyordur."
Ancak mide bulantıları gitgide şiddetlenen Sarah, bir gün dayanamıyor ve tüm bu sorunlardan kurtulmak için hastaneyi arıyor. Karşısına çıkan hemşire ise ona yine hepimize pek tanıdık gelecek şeyler söylüyor: "Tüm bunlar tamamen normal tatlım, ayaklarını kaldır ve biraz su iç."
Bulantıların şiddetlenmesi üzerineyse hastaneye gitmeye karar veren Sarah orada acı gerçekle yüzleşmek zorunda kalıyor. Genç kadının gebelikte hipertansiyonun en ileri düzeydeki hali olan HELLP sendromuna sahip olduğu anlaşılıyor ve bu, hem bebek hem de anne için hayati tehlike taşıyor.
Yaşadığı sorunlar yüzünden sezaryen olmak zorunda kalan genç kadın, doğum sonrası da sıkıntılar çekti
Kan hücreleri ve karaciğer başta olmak üzere vücuttaki birçok organ ve hücrenin sağlıklı bir şekilde çalışmasına engel olan bu sendrom nedeniyle Sarah, sezaryen olmak zorunda kalıyor. Bebeğini erken doğurmak zorunda kalması yetmezmiş gibi genç kadının ameliyattan sağ çıkıp çıkamayacağının da bir garantisinin olmadığı söyleniyor.
Bebeğinin toksinlerle dolu vücudunda daha fazla durmaması gerektiği için hızlıca karar vermesi gereken Sarah, eşinin de desteğiyle ameliyathaneye giriyor ve neyse ki hem bebek hem de kendisi sağlıklı bir şekilde bu ameliyattan çıkıyor. Sağlıklı diyoruz ama Sarah, doğumunun ardından yaşadığı üzüntülü zamanları da hala unutamıyor.
Doğumun ardından bebeğini uzun bir süre göremediğini, hem kendisinin hem de bebeğinin kablolarla dolu hastane odalarında, makinelerin seslerini dinleyerek vakit geçirmek zorunda kaldıklarını, bu nedenle anne ve bebek arasında doğumdan sonra kurulan o özel bağı bir türlü kuramadıklarını söylüyor.
Yorumlar
0