Krem Karamel Tarifi

Canı Tatlı Çekince Tüm Evliliğinin Yalan Olduğunu Öğrenen Kadının Hüzünlü Hikayesi

Favorilerime
Ekle

Deniz sorusunu yineledi: "Ben değişmeye hazırım. Peki ya sen? Her şeye rağmen benimle misin?"

Cevabı bilmiyordum.

***

Kaş'taki Çocuk, Deniz, sevdiğim adam bana hayatımı değiştirecek bir teklif yaptı ve ben hayır dedim. İçim katıla katıla, tenime iğneler bata bata, ölüm fermanımı imzalar gibi hayır dedim. Hayatımda verdiğim en zor karardı belki de bu. Ama biliyordum yaralar öyle kolay kapanmıyordu. Tamam, bana güvenmişti, hamile olduğu yalanını söyleyip onu nikah masasında terk eden ve onu aldattığı adamla İtalya'ya giden ilk ve son aşkını tüm detaylarıyla belki de dünyada bir tek bana anlatmıştı, yüreğini açmış, en acıyan yerine dokunmama izin vermişti.

Ama biliyordum, onun yarasını ben sadece bir süreliğine sarabilecek, ardından yaranın üzerinden koparılıp en yakın çöpe atılacak bir yara bandından fazlası olamayacaktım. Üzülecektim, çok üzülecektim. Ona evet deseydim halihazırda zor tuttuğum kalbinin kapılarını sonuna kadar ona açacaktım ve artık bir daha geri dönüşüm olmayacaktı. Bu riski alamazdım, kendime bu kötülüğü yapamazdım. Kendimi bile bile bir cinayete kurban edemezdim.

Bu yüzden ona hayır dedim. Bana söylediği tek şey ise şu oldu: "Haklısın aslında. Senin yerinde olsam ben de hayır derdim."

***

Kaş'taki Çocuk ile son konuşmamız bu oldu. Aradan günler, haftalar geçti ve ben kendime işkence yapmayı hiç bırakmadım. Onu çok ama çok özlüyordum, her gün kararımdan defalarca pişman oluyordum. "Evet deseydim belki de şu an yanımda olacaktı", "Evet deseydim belki de şu an saçımı ilk kez biri okşayacaktı" diyor, mutlu olma ihtimalimi suistimal ettiğimden dolayı kendimden nefret ediyordum. Kendi kanımdan düşmanlar yaratmıştım yine kendime.

Sonra kendime kızmalarım geçiyor, kendime hak veriyordum. Bir anlık mutluluk için bir ömür boyu acı çekmeye hazır değildim. Kendimi tanıyordum, kalbim bu sefer de kırılırsa artık geri dönüşü yoktu, toparlanamazdım. En acı doğru kararı vermiştim ben, hepsi bu.

Kendimle olan bu hesaplaşmalarım sürüyor, her gün kafam daha karışık, daha allak bullak bir şekilde uyanıyordum. Ama sonra bir gün kafede öyle bir şey oldu ki hemen herkesin gizli bir hayatı olduğunu ve bunun sonuçlarının çok ağır olduğunu yeniden acı bir şekilde anladım.

"En taze, en güzel tatlınızdan getirebilir misiniz bana lütfen?"

krem-karamel-one-cikan

Kafenin hınca hınç dolu olduğu günlerden biri. Akşamüstü saatleri... Son boş masaya genç sayılabilecek bir çift geliyor. Kendi hallerinde, mütevazı görünümlü bir çift... Giyimleriyle sıradan bir Nişantaşı sakininden farklılar, kadın makyajsız ama yine de çok ama çok güzel.

Siparişlerini almak için masalarına yaklaşıyorum. Ne istediklerini soruyorum. Kadın hemen "En taze, en güzel tatlınızdan getirebilir misiniz bana lütfen?" diyor, "Seçimi size bırakıyorum."

Siparişlerin tamamını aldıktan sonra tam masadan ayrılacakken hiç beklenmeyen bir şey oluyor. Bir genç kız ve küçük bir kız çocuğunun oturduğu hemen arkalarındaki masada bir hareketlilik yaşanıyor. Küçük kız çocuğu genç kızın ellerinden kurtulduğu gibi yeni gelen çiftin masasına koşuyor ve masada ellerini kavuşturmuş şekilde oturan adamın kucağına atlıyor.

"Babacım, babacım, çok özledim seni, neden eve gelmiyorsun hiç?" diye hızlı hızlı konuşarak adamın yanaklarını öpmeye başlıyor.

Adam kalakalıyor, kadın desen ölüm sessizliği içinde, ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Bir tek küçük kız heyecanlı heyecanlı konuşmaya, "baba"sını öpmeye, ona sarılmaya devam ediyor.

photographybyjessicaleigh

photographybyjessicaleigh

"Bana uyumadan önce okuduğun masalları özledim baba. Neden gelmiyorsun? Annem iş gezisinde olduğunu söyledi, çok işin varmış öyle dedi. Ama gitmemişsin ki geziye, bak buradasın, neden gelmiyorsun?"

Küçük kız boncuk boncuk gözleriyle bir cevap bekliyor adamdan. Adam ağzını açamıyor. Bunun üzerine karısı silkeleniyor ve o malum soruyu soruyor: "Bu güzel kız neden bahsediyor Adnan?"

Adnan, önce karısına bakıyor, ardından artık ağlamaya başlamış olan küçük kıza. Sonunda dayanamıyor ve masadaki genç kıza dönüyor. "Tuğba, alır mısın Melike'yi lütfen? Bakma öyle, hemen eve gidin, hemen."

"Ama şoför, hanımımı derneğe götürdü, sonra bizi almaya gelecekti" diyor küçük kızın dadısı olduğunu yeni fark ettiğim genç kız.

İşler iyice karışıyor bundan sonra, adam kızı da kucağına alarak ayağa kalkıyor, karısına dönerek "Akşam evde sana her şeyi anlatacağım aşkım, söz veriyorum" diyor. Kadının masanın altında ellerinin, ayaklarının titrediğine çok eminim. Konuşurken de sesi titriyor, "Bu kız senin kızın mı Adnan? Bunu söyle öyle git nereye gideceksen" diyor cevabı duymaktan korka korka.

Adam evet anlamında başını sallıyor, küçük Melike kucağında kafeyi terk ediyor.

Tüm evliliğinin yalan olduğunu az önce öğrenen kadın acıklı gözlerle arkalarından uzun uzun bakmakla yetiniyor. Sonra bana dönüyor ve "Bana en taze, en güzel tatlınızdan getirebilir misiniz?" diyor.

"Keşke gerçeği hiç bilmeseydim. Kocamı da kendimi de sevmeye devam edebilseydim..."

Kadının tatlısını götürüyorum. Bir şey söylesem mi, onu nasıl teselli etsem diye düşünürken, tam arkamı dönüp gitmek üzereyken kadın bana sesleniyor.

"Sence kaç yaşındadır o küçük kız?" diyor. Bir yandan da sanki yarın yokmuş gibi tatlısını yiyor.

Bu beklemediğim soru karşısında afallıyorum. "5 ya da 6 yaşındadır herhalde" diyorum kekeleyerek.

"5 ya da 6. Hmm... Biz 8 senedir evliyiz biliyor musun Adnan'la? Yani bu durumda 6 senedir kocam beni aldatıyor ve bundan benim haberim yok. 6 senedir kocam benden ayrı farklı bir dünyada yaşıyor ve ben bugün bunu canım tatlı çektiği için öğreniyorum. Bizim kendi halinde bir hayatımız vardı oysa ki. İstanbul'un farklı bir ucunda mütevazı bir semtte oturuyoruz. O küçük bir şirkette muhasebeci, ben ev kadınıyım. Ay başını rahat rahat getirdiğimiz olduğunu hiç hatırlamıyorum. Peki bu adam, yani kocam nasıl şoförlü, dadılı bir hayatın parçası olmuş olabilir? Nasıl böyle farklı bir hayat yaşarken benim ruhum bile duymamış olabilir?

Dahası söylemesi bile o kadar garip ki, kocamın kızı var, hem de öyle de güzel bir kız ki... Peri gibi. Şimdi kocamın boynuna 'babacım' diye atlayan böyle şirin bir kıza nasıl kızabilirsin ki? Hem onun ne suçu var? Ben hiç anne olamadım ama çocukları hep çok sevdim. Söyleseydi onu da çocuğum gibi severdim. Belki Adnan'ı sevmeyi bırakırdım ama o masum çocuğu severdim. Bana bu kadar yalan söylemeseydi eğer, bana kendime olan saygımı kaybettirmeseydi belki onu bile affederdim bir gün.

Ah keşke canım tatlı çekmeseydi de bugün bu kafeden içeri girmeseydim. Gerçeği hiç bilmeseydim. Kocamı da kendimi de sevmeye devam edebilseydim..."

***

O akşam herkes gidiyor, kafe kapanıyor ama ben kafeden dışarı adımımı atamıyorum. Dış dünyayla, gerçeklerle yüzleşmemek, evine gitmemek için bugün üç tabak tatlı yiyen kadın gibi hissediyorum kendimi. Onun bugün yüzleştiği gerçekler bana kendi acılarımı, kaçtığım hayatı hatırlatıyor. Bu korku değil miydi zaten benim de Kaş'taki Çocuk'a hayır dememin sebebi? Bir gün o da benden ayrı yaşadığı hayatı tercih edecekti biliyordum ve ondan, sevdiğim adamdan, mutlu olma olasılığımdan bu yüzden kaçıyordum.

Kafede tek başıma oturduğum masadan tam kalkmak üzereydim ki telefonuma bir mesaj geldi.

Kaş'taki Çocuk'tandı.

"Ben İtalya'dayım. Seninle konuşup yaşananları anlatınca aslında onunla daha tam olarak yüzleşemediğimi anladım. Bir süre burada olacağım. Özür dilerim" yazıyordu mesajda.

pasta-tabaklari

Hayatımda ilk kez bir şeyi düzgün yapmıştım işte. En yanlış "doğru karar"ı vermiştim. Şimdi kendimi tebrik edebilirdim.

O akşam çalıştığım kafenin terk edilmiş masalarında tek başıma otururken doğru verilen kararların da insanı yıktığı, yaktığını, kavurduğunu öğrendim. Haksız olmayı, yanlış karar vermiş olmayı ne kadar istemiştim oysa ki... Belki o zaman canım bu kadar yanmazdı. Ama işte mutsuzluktan ne kadar kaçarsan kaç senin peşini bırakmıyordu, hiç beklemediğin anda seni yine kendi yenilgin içinde yapayalnız bırakıyordu. Hiçbir şey yapamıyordun.

Bu yüzden ben de yapabileceğim en mantıklı şeyi yaptım.

O akşam kafedeki kalan tüm tatlıları bitirdim.


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?