manset-pirinc

Günlük Hayatta Sıkça Kullandığımız 13 Yemekli Atasözü ve Deyimin Anlamı

Favorilerime
Ekle

Mutfağımız kadar dilimiz de zengindir bizim. Her duruma söyleyecek bir sözümüz, her söze verilecek bir cevabımız, her cevapta gizli bir hikayemiz vardır. Hele ki atasözleri ve deyimler...

Adı üzerinde ya atalarımızdan bize ulaşan deyişler, sadece birkaç kelime olmaktan öte kocaman bir hikaye, bir anlam barındırıyor.

Bize de o hikayeleri bir araya getirmek, sözleri daha da anlamlı kılan hikayeleri anlatmak kalıyor...

Buyurun o zaman, hikaye başlıyor!

Çünkü yasaklar: Yahudi mahallesinde salyangoz satılmaz

Her dinin kendine göre yasakları vardır. Yahudilerdeki yasaklar listesine göz attığımızda ise hayli kabarık olduğunu görüyoruz. Örneğin Yahudiler için tavşan, kurbağa, ıstakoz, suda yaşayan pulsuz canlılar ve salyangoz yasaktır. Eh tabii yasak olan bir şeyi satmaya kalksanız baştan kaybedeceğinizi kabul edersiniz. Yani doğru yerde doğru şeyi yapmanın önemini vurgulamak için, Yahudilerden gelir.

Çünkü çölde fırtına: Ayıkla pirincin taşını

rehber.uzmantv.com

Yavuz Sultan Selim'in Yemen'i Osmanlı'ya katmasından sonra Yemen Fatihi Sinan Paşa, askerleriyle çölde konaklarken yemek pişirmek için mısır pirinçlerini yere serip taşlarını ayıklamaya başlar. Bu sırada fırtına çıkar ve pirinçlere kum taneleri de karışır. Kumlara bakakalan bir yeniçeri de arkadaşlarına "Biz bu nimeti taşlı diye beğenmiyorduk, şimdi ayıkla pirincin taşını. Kafamıza daha büyük taş yağmadan hemen tövbe edelim" deyip onları güldürünce deyim o günden bugüne gelir.

Çünkü Mısır pirinci: Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak

Dimyatın bir liman olduğunu biliyor muydunuz? Süveyş Kanalı ağzındaki bu liman üzerinden Mısır'ın ünlü pirinci Anadolu'ya getirilirdi. Bunu bilen bir Türk tüccar da gemisiyle Mısır'a gitmek için yola çıkar. Bu yolculuk esnasında gemisi Akdeniz sularında korsanlar tarafından soyulur. İstanbul'a zar zor dönen tüccar, iflas eder. O esnada tarlasındaki bulguru tüccarlara sattığı için mutfağı boş kalır ve böylece bu deyim ortaya çıkar.

Çünkü ayrı dünyalar: Etliye sütlüye karışmamak

corumhaber.net

Tevrat'ta da belirtildiği ve az önce belirttiğimiz üzere Yahudilerde de yasak olan ve olmayan gıdalar var. Bir de gıda olarak yasak olmayıp, birlikte tüketilmesi yasak olanlar var. Bunlardan ikisi; et ve süt. Yahudilerde et ve süt ürünleri asla bir arada pişirilmez ve yenmez. Sütlü gıda tüketildikten sonra et tüketilecekse 1 saat, etli yemek tüketildikten sonra sütlü gıda tüketilecekse en az 6 saat beklenmesi gerekir. Etliye sütlüye karışmamak deyimi de buradan gelir.

Çünkü küfür: Ağzından baklayı çıkarmak

evhayat.com

Küfür iyi bir şey değildir, eski zamanlarda da böyleydi.

Osmanlı zamanındayız. Küfürbaz bir abimiz var. O kadar çok küfrediyor ki, müftü sık sık kendisini çağırarak küfür etmemesi konusunda kendisine nasihatler veriyor. Ancak küfürbaz abimiz yine anlamıyor. Sonunda müftü çözüm olarak ağzına bir bakla atmasını, küfredeceği zaman bu bakla sayesinde tekrar düşünmesini öneriyor. Gel zaman git zaman abimiz baklayı taşıyor ağzının içinde. Bir gün yine müftüyü ziyaret ediyor. O esnada bir vatandaş gelip yakınının öldüğünü, mirasının kaçta kaçının ona kalacağını soruyor. Bunun üzerine müftü, küfürbaz abimize dönüyor ve "Çıkar ağzındaki baklayı da şu adama cevabını ver" diyor.

Çünkü ceviz: Kozunu paylaşmak

Koz cevizin bir başka adıdır. Bu kısa bilgiden sonra hikayeye gelelim.

Anadolu'ya adım atıyor, Kastamonu sınırlarına giriyoruz. Kastamonu'da iki köyün ortak kullandığı bir cevizlik mevzubahis. Bu cevizlikte ceviz toplama mevsimi geldiğinde iki köy için de hikaye başlar. Bir araya gelen köylüler, birlikte cevizleri toplar ancak konu paylaşmaya gelince kavga çıkar. Her iki taraf da adil bir paylaşım olmadığını söyler ve aralarında kavgaya tutuşurlar. Kozunu paylaşmak da buradan ileri gelir.

Çünkü deri: Tabakhaneye b*k yetiştirmek

fotografturk.com

Tabakhane, eskiden daha yaygın bir geleneğe ev sahipliği yapan bir yer; hayvan derilerini işleyen atölye. Tabaklar ise bu derileri işleyenlere denir. Tabakhanelere en çok gereken şeylerin ilki hayvan derileriyse, ikincisi de taze köpek b.kudur. Çünkü yalnızca taze köpek kakasında işlenen hayvan derisi yumuşacık, kıl köklerinden arınmış olur. Bu yüzden de tabakhane çevresindekiler taze köpek kakalarını yetiştirmek için koştura koştura tabakhaneye gider. Koşturan, acele eden birine bu sözün kullanılması da bundandır.

Çünkü yoğu var eder: Ocağına incir ağacı dikmek

panoramio.com

Eski zamanlarda zalimliğiyle tanınan bir devlet erbabı vardır. Bu zat, çalışanlarına, bahçesindeki incir ağaçlarını söktürür. Yoldan geçen bir derviş ise ağaçların söküldüğünü görünce ev sahibine ağaçları söktürmemesi gerektiğini, birinin ocağına dikebileceğini söyler. Bu da nereden mi gelir? İncir ağacı harabelerde, viranelerde, kuytularda yetişir. Zulüm edenlere incir ağacı örneğinin verilmesi ise bundandır.

Çünkü peynir tüccarı: Lafla peynir gemisi yürümez

cheeserank.com

Yine Osmanlı'ya uzanıyoruz. İstanbul'da bir peynir tüccarı vardır. Bu peynir tüccarı, Trakya'dan getirdiği peynirleri İstanbul'da satar, kalanları da İzmir'e gönderir. İzmir'de peynir fiyatları yükselir, yükseldikçe de oraya tekrar peynir göndermek için İstanbul'daki kaptanlarla pazarlık eder. Kaptanlar para isteyince "Hele bir peynirler sağ salim gitsin de” der. Yine bir gün kaptana ödeme yapmadan peynirleri İzmir'e göndermek isteyince kaptan feryat eder ve "Lafla peynir gemisi yürümez, gemiye yağ lazım, kömür lazım!" deyince söz deyimleşerek günümüze kadar ulaşır.

Çünkü yokluk, çaresizlik: Paparayı yemek

tarifrehberim.blogspot.com.tr

Osmanlı zamanında çok fazla kervansaray vardır. Bu kervansaraylar, seyyahları, tüccarları misafir eder, onlara yemek ve yatak sunar. Kervansaraylarda çıkan belli yemekler var, bunlardan biri de papara. Papara ekmekten yapıldığı ve ucuz maliyetli bir yemek olduğu için fakirliğin, açlığın, çaresizliğin simgesi gibi olduğu söylenir. Paparayı yemek de buradan gelir; o moral bozukluğu ve çaresizlik. Aynı zamanda Refik Halid Karay "Mutfak Zevkinin Son Günleri" kitabında paparanın bir tür simit olduğunu söyler.

Çünkü ayı: Avucunu yala

attackofthecute.com

Biri bizden bir şey istediğinde, yapmak istemiyorsak, samimiyetimiz de varsa "avucunu yala!" deriz. Çoğumuzun demişliği vardır. Peki bu nereden geliyor? Ayıdan. Gerçekten de. Çünkü tıpkı şimdiki gibi kar kış olduğunda ayılar mağaralarına çekilir ve acıkan zavallı ayılar, karınlarını doyurmak için tabanlarının altını yalarlar. Zira kışın yiyecek bulmasının zor olduğunu, hareket ettikçe daha çok acıkacaklarını biliyorlar.

Çünkü afyon yasak: Hapı yutmak

Osmanlı'ya uzanıyoruz yine.

Sultan IV. Murad alkol ve tütünü yasaklayıp bir de sıkı denetime başlayınca halk da ne yapacağını bilemez ve kendi çözümlerini aramaya başlar. Üstelik Murad, afyonun içilmesini yasakladığı gibi yutulmasını da yasaklamıştır. Padişah, zaman zaman tebdili kıyafetle halkın arasına karıştığı ve ayrıca halk da birbirini ihbar edebildiği için kimse birbirine güvenemez. İşte biri de böyle hapı yutmuştur. Bir saray casusu Hekimbaşı Emir Çelebi'yi afyon kullandığına dair ihbar eder ve "hapı yutmak" deyimi o günden bugüne kadar gelir.

Çünkü et de yer: Papaz her gün pilav yemez

Hristiyanların, et ve et ürünleri tüketmediği "büyük perhiz" günlerinde bakliyat ve sebze ağırlıklı beslendiği bilinir. Yine böyle bir perhizde Papaz Simon Efendi'nin karısı yatalak olduğundan çok zengin biri her gün kendisine yardımcı olarak hizmetçisiyle yemek gönderir. Bu yemekler de genellikle pilav ve türevleridir.

Perhiz sona erdikten sonra yardımcı olan kişi, Papaz'ı yemeğe çağırır ve etlerin baş misafir olduğu masada kendisini ağırlar. Papaz ise etlerden yemeye başlayınca, kendisine yemek getiren hizmetçi şaşırır ve din adamlarına her gün et yemenin yasak olduğunu söyler. Zengin ev sahibinin ise cevabı tanıdıktır: "Papaz her gün pilav yemez, elbette et de yiyecek!"


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?