Yurt Dışına Çıkınca İnsanın Burnunda Tüten 16 Lezzet
10 Mart 2015Pek çoğumuz hayatımızın bir bölümünde ya iş gezisi, ya okul ya da tatil amacıyla yurt dışında çıkıyoruz. Yurt dışında ne kadar çok kalırsak alıştığımız o güzel mutfağa özlemimiz biraz daha artıyor. O büyük sofralarda güle eğlene yemek yemek, bildiğimiz tanıdığımız lezzetlere ulaşmak neredeyse bir hayal oluyor.
O yüzden yurt dışına gidip gelmiş birilerini gördüğünüzde hemen size “Yahu bir özledim ki şöyle güzel yemekler yemeyi, anlatamam!” deyiveriyor. Peki neden bu kadar çok özlüyoruz bu yemekleri?
Çünkü öylesine alışmışız kendilerine, burada yaşarken kıymetini bilemesek de bir beyaz peynirin bile ne kadar önemli olduğunu yurt dışına çıkınca anlıyoruz.
O zaman bu yazımız yurt dışındayken burnu Türk yemekleriyle sızlayanlara gelsin. Gidecekler ise şimdiden hazırlık yapsalar iyi ederler.
Tabii ki beyaz peynir
Kahvaltılarda görmeye alıştığınız, peynirin en büyük dostu, ekmeğin en güzel süsü beyaz peyniri yurt dışında bulabilme ihtimaliniz çok düşük. Beyaz peynir olarak size vermek istedikleri peynir genelde Yunanistan’ın feta peyniridir ancak asla beyaz peynirin yerini tutmaz.
Kana kana içtiğiniz çay
Dünyanın neresine giderseniz gidin size servis edilecek bir bardak çay vardır ama hiçbirisi Türkiye’de içtiğiniz Rize çayı değildir. Hatta bir de o çaya siz Sri Lanka çayı katıp harman yapıyorsanız aradığınız lezzeti bulmam imkansızlaşır. İnce bel mi? Onu hiç sormayın.
Hele bir de yemek yediğiniz yerde siz sormadan gelen o keyifli çay. Yok yok, bulamazsınız.
Yemekten sonra Türk kahvesi
Türk kahvesi miydi, Yunan kahvesi miydi, Ermeni kahvesi miydi derken kafaları karışan yabancı dostlarımız tabii ki de Türk kahvesini bizim kadar iyi yapamaz. Belki de yanınızda götürebileceğiniz en kolay besindir kahve. Minik cevze alın, bir de kahve. Size hiçbir şey olmaz. :P
Nerede o simitler?
Maalesef ki yok. Yerine bagel denilen, simide benzeyen ancak simit olmayan bir yiyecek geçer. O pekmeze batırılmış, üzeri altın gibi kızarmış, susamlarıyla sizi cezbeden simit yoktur. İçi yumuşak dışı sert simitleri yurt dışında mumla ararsınız.
Tahmin edemeyeceğiniz kuru fasulye
“İnsan kuru fasulyeyi de özler miymiş canım?” diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Gittiğiniz ülkeye göre değişen mutfak alışkanlıklarında baklagillerin böyle bir kullanımı yoksa denk gelmeniz de imkansız. Yanına soğan kırılabilecek bir kuru fasulye büyük özlem olur.
Kuru fasulye demişken bir de pastırma
Kuru fasulyenin içine girdiğinde yepyeni bir lezzet deneyimi yaratan pastırmayı yurt dışında daha çok kuru et şeklinde bulursunuz ancak yerini tutmaz. O çemen kokusunu almadan ne anlarsınız yediğiniz etten.
Annelerin elinden yaprak sarması
Yaprak sarması bizim için çok değerli bir lezzet. Hem anneler misler gibi incecik yapar o sarmaları hem de o kadar lezzetli olur ki bir tencerenin peşine düşersiniz yemek için. Ancak yurt dışında nadir de olsa konservesini bulabilirsiniz ancak. Şöyle yanında şalgam içebileceğiniz, marul ya da lavaşın arasına sarıp yiyebileceğiniz bir çiğ köfte aklınıza gelirse, daha çok arayacağınız vakitler başlamış demektir. Çiğ köfteye alternatif olarak bir şey de bulamaz döner durursunuz. O olmadan bir kahvaltı eksiktir, yarımdır. Ancak güzel bir sucuğu nereden bulabilirsiniz? Onların sucukları bizimkiler gibi değildir. Bazıları daha yumuşak bazıları çok serttir. Ayrıca farklı et türlerinde de sucuk yaparlar. Yeseniz bir türlü, yemeseniz bir türlü. E gitti güzelim sucuklu yumurta o arada. Eğer Türkler’in yaşadığı bir yere gittiyseniz, örneğin Almanya gibi, bir ihtimal İskender yiyebilirsiniz ancak bakalım buradaki kadar lezzetli olabilecek mi? Sırf etin lezzeti farklı diye bile sevmeyebilirsiniz. Doğal olarak bir buçukluk iskender düşleriniz Türkiye’de kalır. Gittiğiniz ülkenin kendi mantısını da deneyin tabii ki ancak bir Kayseri mantısını özlediğiniz kadar onları özlemezsiniz. Bir kaşıkta 40 tane değil 10 tane de olsa olsun istersiniz. Paketlenmiş mantılar evde yapılanı kadar keyif vermez. Mantısızlık başa beladır. Grip olsanız, nezle olsanız ya da halsiz kalsanız bir çorba içmek neredeyse imkansızdır. Yani en azından bir mercimek çorbası, bir tavuk suyuna çorbayı özlersiniz annenizin hazırladığı. Tam da ilgiye ihtiyacınız olduğu o anlarda nerede kaldı çorbanız? Şöyle mis gibi kokan Mısır Çarşısı’nın kuruyemiş kokuları gelir aklınıza, mis gibi baharat kokuyordur her yer. Ancak siz sadece paketlenmiş ya da açık olarak aslında çok da Türk olmayan kuruyemişlerden alırsınız. Antep fıstığı bile çok daha farklıdır. :/ Her yer cupcakeler, pastalar, kruvasanlarla dolu olduğundan olsa gerek canınız deli gibi şerbetli tatlı çeker. Baklava, şöbiyet, ekmek kadayıfı... Hatta kazandibi bile sizin için tamamdır ancak şerbetli de bir tatlı yoktur ortada. Üzgünlük sarar odayı. Her ne kadar zararlı olduğu söylense de fırından yeni çıkmış beyaz ekmeğe karşı koyabilecek kimse yoktur. Yurt dışındaysa paketlerde satılan ya da genellikle tam buğdaylı, kepekli olarak üretilen ekmekler o beyaz ekmeğin tadını asla veremez. Bunu gittiğiniz ilk anda anlarsınız. Odanıza yerleşince bir su içmek istersiniz ki o da ne? Su yok. Neden? Çünkü ya çeşmeden içeceksiniz ya da şişeden. Ama hangi şişeden? Çok farklı renkte kapaklı sular var. Bildiğiniz gibi değil. Hepsi gazlı su. Koyu renk kapaklılar daha gazlı, açık renkliler daha az. Günün her saati soda içiyormuş gibi. Sonra gerçekten burnunuzun direği titrer. Çok değerli bonusları unutmayalım: Urfa ve Adana kebap, midye dolma, salep, çekirdek, yoğurt, ayran, karpuz... Memleket bir başka lezzetli diyor insan.Tavana yapışanından çiğ köfte
Kahvaltının kralı sucuklu yumurta
Bir buçuk porsiyonla iskender
Bir kaşığa çok tane mantı
Her derde deva mercimek çorbası
Akşam atıştırmalık kuruyemiş
Ağız şenlendiren şerbetli tatlılar
Fırından çıkan mis gibi beyaz ekmek
Bir yaşamsal ihtiyaç olarak su