inanclarina-gore-mezhep-aliskanliklari

Bir Kültürü Anlamanın Başlangıç Noktası İnançlara Göre Yeme Alışkanlıkları

Favorilerime
Ekle

Yemeksiz yaşamamız mümkün değil. İçinde bulunduğumuz topluma veya dünya görüşümüze uygun olmayan şekilde beslenmek de hem kültürel hem de biyolojik açıdan rahatsız edici bir duruma dönüşebiliyor. Yiyeceklerin üretiminden, saklanmasına, dağıtımından tüketilmesine kadar her şey o toplumun "kültür" kavramının önemli bir ayağını oluşturuyor.

Gerek çok tanrılı dinlerde, gerekse tek tanrılı dinlerde yeme ve içme alışkanlıkları, her zaman bir tarafından ibadet ve dine de dokunmuştur. Biz de dünya üzerindeki belli başlı inançlara göre beslenme alışkanlıklarını inceleyerek, farklı toplum ve kültürlerin beslenme biçimlerini mercek altına aldık.

İslam inancına göre beslenme alışkanlıkları

İslama göre yemek ile ilgili öne çıkan en belirgin şeylerden biri çok yemenin hoş karşılanmaması. Yeme ve içme konusunda israfa kaçmak, İslam inancına göre hoş karşılanmıyor. Yiyecek ve içeceklerin haram ya da helal olması "temiz" olmalarına bağlıdır. Bunun ardından "sarhoşluk" verip vermediğine ve son olarak da "zararlı" olup olmadığına bakılıyor.

Birçok dinde olduğu gibi islamiyette de hayvan eti konusunda mezheplere göre farklılıklar vardır. Genel olarak meyte, yani dini usullere göre kesilmeden, boğazlanarak ölmüş hayvanların, yüksekten düşerek ölenlerin, domuzun, başka bir inancın gereği olarak kurban edilen hayvanın ve yırtıcıların yenmesi Müslümanların kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’de haram olarak yer alıyor. Fakat detaya inildikçe, mezhepler arasında yer yer farklılıklar olduğunu görüyoruz. Örneğin domuz sütüyle beslenen bir oğlağın yenmesi bazı mezheplere göre kabul edilebilirken bazılarında kesinlikle kabul görmüyor.

Suda yaşayan hayvanlar konusunda da, özellikle kabuklu deniz hayvanları konusunda islamda katı bir yaklaşım söz konusu. Örneğin Hanefi mezhebine göre yengeç, midye, istiridye, ıstakoz, karides gibi hayvanların tüketilmesi doğru değildir. Ancak Şafi ve Maliki'de timsah dışındaki tüm deniz canlılar helal olarak yer alıyor. Genel olarak baktığımızda Müslümanlar tarafından en hoş karşılanmayan beslenme domuz ürünleri ihtiva eden gıdalardan geçiyor.

Musevilik inancına göre beslenme alışkanlıkları

Musevilik, yeme içme konusunda keskin kuralları olan bir din olarak biliniyor. Kaşrut adı verilen kurallara göre hangi bitki ve hayvanların yenip yenmeyeceğinin yanı sıra, nasıl saklanması ve nasıl hazırlanması gerektiği de önem taşıyor. Musevi inancına göre, bir etin yenebilmesi için, dini eğitim görmüş kişiler tarafından "Kaşrut" kurallarına uygun olarak kesilmesi gerekiyor.

İnanç konusunda hassas olan musevilerin az pişmiş et tükettiğini göremezsiniz. Çünkü onlara göre kan yemek günahtır ve bu yüzden yemeklerinin iyice piştiğinden emin olmak isterler. Yani bir nevi müslümanların helal gıda sertifikası gibi musevilerin de koşer sertifikası var diyebiliriz. Hem seferadlarda hem de aşkenazlarda etli ve sütlü gıdalar bir arada tüketilemiyor. Aynı anda tüketilmesini bırakın aynı kaplarda pişirilmesi bile yasak. Örneğin sütlü bir tatlının ardından et yiyebilmek için, ağzın çalkalanması ve tüm tabak-çanağın değiştirilmesi gerekiyor. Bu da bize yine müslümanlarda olduğu gibi domuz etine değen bıçağın diğer gıdalara sürülmeden önce temizlenmesini çağrıştırıyor. Musevi toplumunun büyük çoğunluğuna göre, eğer et tüketiminin ardından süt içerseniz, "yavruyu ve anneyi" aynı anda yemiş gibi oluyorsunuz.

Yalnızca İslam inancına has bir özellik zannedilse de musevilikte de domuz eti tüketilmesi yasaklanmıştır. Karada yaşayan hayvanlardan yalnızca geviş getiren ve çift tırnaklı olan hayvanların yenmesi serbest olduğu için domuz eti, deve eti ve tavşan eti günahtır. Balıklardan pullu ve yüzgeçli olanlar dışında kalanların, kabuklu hayvanların (midye, istiridye) ve ahtapot, kalamar, ıstakoz, karides, kerevit, yengeç, deniz kestanesinin yenilmesi yasaktır.

Hristiyanlık inancına göre beslenme alışkanlıkları

Hristiyanlıkla ilgili en büyük yanılgılardan biri şarap tüketimi ile ilgilidir. Ekmek ve şarabın kutsanması dolayısı ile alkol tüketiminin herhangi bir sınırlamaya tabii olmadığı düşünülse de, Hristiyanlık inancına göre sarhoş olmak yasaklanmıştır.

Koyu katolikler müslümanlar ya da musevilerin kurban eti ikramını reddedebilir, çünkü hristiyanlıkta başkası tarafından kesilen kurban etini tüketmenin, adak sahibinin vicdanına ters olduğuna inanılır. Ayrıca Katolik Kilisesi’nde cuma günleri et yemek yasaktır. Katolikler, cuma günleri "Şükran Orucu" tutarlar.

Yeme & içme anlamında en serbest inancın hristiyanlık olduğunu söyleyebiliriz. Şükür Duası, oruç dönemi düzenlemeleri ve genel sağlık kuralları dışında hristiyanlıkta ne yenip içilmesi gerektiğini belirten katı kurallar yoktur. Fakat son dönemlerde ortaya çıkan modern kiliselerde, farklı uygulamalar görülüyor.
Örneğin "İncil Diyeti" ile ünlü olan vaaz Jordan S. Rubin'e ve takipçilerine göre işlenmiş gıdaları tüketmek inancın özüne aykırıdır.

Budizm inancına göre beslenme alışkanlıkları

Budizm denince akla ilk olarak "vejetaryenlik" geliyor. Fakat tüm dinlerde olduğu gibi, Budizm'deki yeme / içme alışkanlıkları da farklı mezhep ve öğretilere göre değişkenlik gösteriyor. Mesela Mahayana okullarına göre et tüketilmesi yasakken, Theravada'ya göre "özel olarak birinin tüketmesi için öldürülmediyse" insan, fil, at, köpek, yılan, aslan, kaplan, leopar, ayı ve sırtlan eti dışındaki etler yenebilir.

Coğrafi koşullar nedeniyle sebze yetiştirmenin zor olduğu Tibet Budizmi'nde vejetaryenlik konusunda katı bir tavır benimsenmiyor. Hatta kimi Tantrik uygulamalar için alkol ve et tüketiminin gerekli olduğu bile düşünülüyor. Çin, Kore ve Vietnam’da rahiplerin sunak bile olsa et yememeleri bekleniyor. Tayvan’daki budistlerin çoğunluğu, her tür hayvan ürünüyle birlikte, sarımsak, soğan gibi kimi bitkilerin
tüketilmemesine özen gösteriyorlar. Budizm’in Beş İlkesi’nden birincisi, "can almaktan kaçınmak" olduğu için budistlerin genel olarak hayvanların ölümüne sebep olmak istemedikleri ve et yememeyi tercih ettiklerini söyleyebiliriz.

Hinduizm inancına göre beslenme alışkanlıkları

cravebits

cravebits

Mistik bir din olarak hinduizmde etle beslenme kesin olarak yasaklamıştır. Hindular vejetaryenliği ahlaklı bir yaşam biçimi olarak görürler ve onlara göre hayvanların öldürülerek yenmesi bir katliamdır. Fakat gıda kaynaklarının kısıtlı oluşu bu inancın özellikle büyükbaş hayvanlar için uygulanmasına yol açmış.
Hinduların hemen hemen tümü, sığır etini yemeyi reddediyorlar.

Eski Hint kültürüne göre dört bin yıldan uzun bir süredir, ineklerin özel bir değeri var. Hint mitolojisinde tanrının bedenlendiğine inanılan Krişna hem Govinda "inek çobanı", hem de Gopala, yani kısacası "İneklerin Koruyucusu” olarak betimleniyor. Bu nedenle, ineklerin kurban hayvanı olarak öldürülmemeleri konusunda kesin bir tabu oluşturmuş ve inek eti genel olarak yenmiyor.


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?