Yemek.com

Nefesinizi Tutup Okuyacağınız Bir Hikaye: Vezir Parmağının Hikayesi

22 Şubat 2018

Türk mutfağı derya deniz; her yörenin kendine ait farklı bir tarifi var, ülkenin her köşesinden farklı bir lezzet çıkıyor. Lezzetleriyle bizi her zaman şaşırtan bu yemeklerin bazıları ise isimleriyle de "Neden bu isim konmuş acaba? Bunu ilk yapanın başına ne geldi de bu ismi bu yemeğe uygun gördü?" diye kendimize deli sorular sormamıza sebep olabiliyor.

Daha önce ezogelin çorbası, imam bayıldı, hünkar beğendi gibi yemeklerin hikayesini anlattığımız serimize bu sefer geleneksel şerbetli tatlıların en sevilenlerinden biriyle, vezir parmağıyla devam ediyoruz.

"Vezir parmağı neden vezir parmağı?" diye merak ediyorsanız hazırlanın, çünkü zamanda kısa bir yolculuğa çıkıyor ve Osmanlı dönemine gidiyor, saray mutfağından çıkan bu nefis tatlının okurken oldukça şaşıracağınız çıkış hikayesine konuk oluyoruz.

Ava çıkmayı çok seven bir padişahla vezirinin hikayesi bu

Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak dönemlerinden birinde padişahlardan biri ava çok düşkünmüş. Sürekli ava gider ve giderken mutlaka yanında vezirini de götürürmüş.

Bir gün padişahla veziri yine ava gitmişler. Ama nasıl olduysa olmuş vezir av sırasında yanlışlıkla padişahın tek parmağını kılıcıyla kesmiş. Sen misin koskoca padişahın parmağını kesen? Padişah çektiği acının etkisiyle iyice hiddetlenmiş ama vezir "Padişahım her işte bir hayır vardır" demekle yetinmiş. Padişah daha çok sinirlenmiş, "Bunda ne hayır olabilir ki?" diyerek pek sevdiği vezirini zindana attırmış.

Vezir parmağı neden vezir parmağı?

Aradan uzun bir zaman geçmiş, padişah ava çıkmaya devam etmiş. Ancak rivayet o ki padişah ve yanındakilerin yolunu bir kafile kesmiş ve bu kafile et yiyen bir kafileymiş. Kafile herkesi yakalamış ancak padişaha dokunmamış. Çünkü insan eti yiyen bu kafile vücudunda herhangi bir noksanlık olan kimseyi yemezmiş. Padişah da vezirin kestiği parmak sayesinde hayatını kurtarmış.

Padişah saraya geri döner dönmez zindanda ölüme terk ettiği vezirin serbest bırakılmasını ve huzuruna getirilmesini emretmiş. Vezir şaşkınlıkla padişahın karşısında çıkmış, padişahımızsa vezirin boynuna sarılmış ve başına gelenleri tek tek anlatarak ondan af dilemiş. "Sen benim hayatımın kurtulmasına vesile oldun, lakin ben seni zindanda çürümeye terk ettim" demiş.

Vezir ise "Padişahım her şeyde bir hayır vardır" demiş parmağını kestiği günde olduğu gibi ve devam etmiş: "Siz canınızı sıkmayın, ben sizi affettim. Sizin parmağınızın kesilmesi kadar benim de zindana attırılmamda hayır vardı."

Padişah ise "Sen benim hayatımı kurtardın, ben seni zindana attırdım, hayır bunun neresinde?" diye şaşkınlıkla sormuş. Vezir de şu cevabı vermiş: "Padişahım, eğer siz beni zindana attırmasaydınız ben de o gün ava sizinle gelecektim ve benim vücudumda hiçbir noksanlık olmadığından ben de orada ölecektim. Bu sebeple sizin beni zindana attırmanızda da büyük hikmetler vardır."

O gün padişahın hayatta olduğunu kutlamak için sarayda büyük bir ziyafet verilmiş, vezir de aynı masada padişahla yemek yemiş. Saray aşçılarının o güne özel olarak hazırlayıp padişaha sunduğu şerbetli, irmikli tatlıya ise o günden sonra "vezir parmağı" denmeye başlanmış.

Tabii bu hikayenin zaman içinde çok değişmiş, kulaktan kulağa yayılırken farklılaşmış bir rivayet olabileceğini de not olarak belirtmeden bitirmeyelim.

Bu bol heyecanlı hikayeden sonra canı vezir parmağı çekenler içinse bu geleneksel tatlının tarifi hemen şurada: Vezir parmağı tarifi

Afiyet olsun.