Yiyeceklerdeki Etiketleri Doğru Okumak İçin Öğrenmeniz Gereken 7 Hayati Bilgi
19 Ocak 2016Dünya üzerinde satın aldıkları yiyeceklerin üzerinde yer alan etiketi okuyan bilinçli tüketicilerin olduğu kadar, etikete hiç dikkat etmeyen ve sadece tüketen bilinçsiz tüketiciler de mevcut. Her zaman bilinçli bir tüketici olduğumu söyleyemem fakat gün geçmiyor ki o çok güvenerek alışveriş yaptığımız “büyük” firmalar bizi hayal kırıklığına uğratmasın.
Tüm bunların sonucunda insan sağlığı kolayca tehlikeye atabilecek kadar basit bir hale gelmişken, gün yediğimiz içtiğimiz gıdaların etiketlerini daha bilinçli bir şekilde okuma günüdür.
Doğal bazen sandığınız kadar doğal olmayabilir
Hep en doğalı, en sağlıklı olanı ve en organiği arar olduğumuz şu günlerde gıdaların üzerinde yer alan bazı bulanık terimler aklınızı karıştırabilir. Non-gmo yani genetiğiyle oynanmamış anlamına gelen bu ibare, üzerinde yazan gıdanın organik olduğu anlamına gelmiyor. Üzerinde genetiğiyle oynanmadığı yazılan birçok atıştırmalık, kimyasal ve tarımsal ilaç içeriyor. Katkısız olduğu iddia edilen her ürüne inanmayın ve mutlaka sertifikalı olup olmadıklarına dikkat edin. Şirketler bu konudaki masumiyetlerini kelimelerle değil aldıkları sertifikalarla kanıtlamalıdırlar.
Konusu gelmişken organiğe de değinelim biz. Az da olsa yine de genetiği değiştirilmiş bileşenler içerebilen organik gıdalarda kullanılan besin takviyelerinin önemli bir yüzdesi giderek daha büyük bir hızla Çin’den temin ediliyor. Kolaylıkla organik etiketi yapıştırılabilen gıdaların denetimi ne yazık ki yeterince iyi yapılmıyor. Organik olduğu iddia edilen sebze ve meyvelerin bile topraklarında ağır metallere rastlanabiliyor.
Gluten-free demek her zaman glütensiz anlamına gelmiyor
Çölyak hastalığı, birçok insanın yaşam kalitesini düşüren ve ciddi sonuçlar doğurabilecek bir hastalık. Buğday yiyemeyen çölyak hastalarının sayısının hatırı sayılır miktarda olduğunu düşünecek olursak, bu konuya ekstra dikkat etmek gerekiyor.
Glutensiz gıdalar genellikle mısır içerir ve genetiği değiştirilmiş mısırda da ölümcül bir tarım ilacı olan BT toksini bulunabilir. Glutensiz gıda tüketmekten kaçınanlar aynı zamanda genetiğiyle oynanmış ürünler tüketmekten de sakınmalıdırlar.
Düşük kalorili ürünler sandığınız gibi daha sağlıklı olmayabiliyor
O sürekli kocaman ve süslü fontlarla yazılan “düşük kalorili” etiketleri de ne yazık ki hiç masum değil. Üzerinde "düşük kalorili" etiketi bulunan gıdalar ve içecekler, genellikle sukraloz, asesulfam potasyum, sakarin, aspartam ya da başka kimyasal tatlandırıcılar içeriyor. Bu durumda kalori son derece kulağa masum geliyor ve insan keşke yüksek kalorili olsa da içinde bunlar olmasa diyecek duruma geliyor.
Trans yağ içeremez etiketi bulunan ürünlere de dikkat
Üzerinde trans yağ içermediği yazan gıdalar aslında porsiyon başına 0,5 trans yağ içeriyor. 0,5 sıfıra eşit olmadığına göre trans yağ içermez ibaresi de yüzde yüz gerçeği yansıtmıyor.
Protein yönünden zengin ve yüksek fiber içerir denen gıdalara da dikkat
Yüksek oranda protein ve lif içerdiği iddia edilen gıdalar, aslında sıklıkla işlenmiş lif tipleri içeriyor. Bu yapay liflerin geri dönüşü ise midede şişkinlik ve gaz olarak baş gösteriyor. Bu tür etiketlere sahip ürünleri tüketmeden önce bu detayı göz önünde bulundurmak gerekiyor.
“Tamamen doğal” sizce de çok iddialı değil mi?
Tamamen doğal vaatleriyle etiketlenip piyasaya sürülen sürüyle ürün var. Yapay renkler, kimyasal tatlandırıcılar, kimyasal koruyucu ve GDO ile yapılan gıdalar dahil herhangi bir gıdanın tam olarak doğal olması çok çok zor. Bu terim özellikle abur cubur ürünlerde düşünce tüketicileri yanıltmak için büyük gıda şirketleri tarafından kullanılan bir aldatmacadan ibaret.
Peki bu etiket kirliliğinin içinde ne yapacağız?
Ticari işletmelere olan şüphemizi yükseltip, son zamanlarda ifşa olan ve adına güvenerek düşünmeden alışveriş yaptığımız büyük firmalara duyduğumuz güveni sorgulayarak işe başlayabiliriz. Bunların haricinde aldığımız gıdalarımızın nereden geldiğini sorgulamalı, dürüst üreticileri bulmalı ve sürekli güvenilir bir kaynaktan alışverişlerimizi gerçekleştirmeliyiz.
Hatta imkanlarınız varsa kendi ekim dikim alanınızı oluşturabilir hatta yakınınızdaki insanları da bu konuda bilinçlenmeye çağırabilirsiniz.