Yemek.com

Tarihimizde Çikolatanın Eczanelerden Market Raflarına Uzanan Şaşırtıcı Hikayesi

4 Kasım 2020

Ne kadar yersek yiyelim tadı damağımızda kalan çeşit çeşit çikolatalar, özellikle soğuk havalarda elimizden düşürmek istemediğimiz sıcak çikolata kupaları, birçok tatlı tarifinin vazgeçilmezi ve çikolatanın ham maddesi kakaolar... Çok çok uzun zamandır hayatımızda olan çikolatanın geçmişine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz şimdi.

Geçmişinin milattan önceki yıllara dayandığı bilinen çikolatanın bizim topraklarımızdaki tarihi serüvenine ortak olmak isterseniz sizi hemen aşağıya doğru alabilir, çikolata Osmanlı'ya ne zaman geldi, ne şekillerde kullanıldı ve ünü nasıl yayıldı da bugünlere dek ulaştı hep birlikte keşfedebiliriz.

Bir fincan sıcak çikolatanızı hazırlayın, tatlı mı tatlı bir hikaye başlıyor şimdi!

Çikolata Osmanlı'ya ne zaman ve nasıl geldi?

Dünya üzerindeki varlığı milattan önceye, Olmek topluluğuna dayandığı düşünülen kakao ağaçlarından bu yana çikolata hayatımızda aslında. Ama çikolatanın bu topraklara gelmesi, Osmanlı mutfağına giriş yapması görece çok daha yeni bir tarihe, 17. yüzyıla dayanıyor.

İtalyan bir seyyahın İzmir gezisi sırasında teşekkür amacıyla yanında getirdiği çikolatayı sunmasıyla tanışılan bu lezzet, birçok kaynağa göre ilk aşamada çok da sevilen bir tat olmuyor. Zira o zaman tüketilen çikolata, bugün bildiğimiz, severek yediğimiz çeşit çeşit çikolatalardan çok daha başka.

Kakao şeker, bal gibi bir tatlandırıcı ile tatlandırılmadığından oldukça acı bir lezzete sahip halde hazırlanıyor, temel olarak sıcak suda çözdürülerek, bir içecek olarak tüketiliyor. Bu sebeple tadı çok da sevilmiyor, daha çok "faydalı" bir malzeme olarak kullanılıyor.

Vücuda enerji vermesi, bağışıklık sistemini güçlendirip hastalıklara karşı vücut direncini artırması gibi özelliklerinin yanına zaman içinde, kulaktan kulağa aktarılan bilgilerin de etkisiyle birbirinden zıt "şifalar" da dahil ediliyor. Öyle ki kimilerinin kabızlığa, kimilerinin ise ishale iyi geldiği iddiasıyla tükettiği dahi söyleniyor.

Başlarda dönemin eczanelerinde bir ilaç olarak sunulan çikolata 18. yüzyıla gelindiğinde ise tabletler halinde sunulmaya başlıyor. Şimdiki çikolata tabletlerinden farklı olarak yine oldukça yoğun ve acı bir lezzete sahip olan çikolata tabletleri yine sıcak suda çözdürülerek sıvı halde tüketiliyor ve tüketimindeki temel amaç "şifa" olmaya devam ediyor. Hatta Kırım Savaşı zamanı bu çikolataların enerji verip vücut direncini artırması amacıyla savaşanlara sunulduğu, kimilerinin içine et suyu karıştırarak ya da yumurta kırarak çikolatayı daha faydalı bir hale getirmeyi amaçladığı da söyleniyor.

Zaman içinde farklı malzemelerle de bir araya getirilen çikolata tabletlerini sıcak su yerine sıcak sütte eriterek tüketmeye başlamaları ise bugün sıcak çikolata olarak bilip afiyetle içtiğimiz içeceklerin temelini oluşturuyor desek yeri. Sütte çözdürülen çikolata tabletlerinin acımsı tadını daha tatlı bir hale getirmek isteyenler ise bu dönem çikolata içeceklerinin içine bal, pekmez gibi tatlandırıcılar ilave ediyor.

19. yüzyıl itibariyle ise çikolatanın hem bilinirliği artıyor hem de kendisine saray mutfağında önemli bir yer edinir hale geliyor. 1875 yılından itibaren dünyaca ünlü bir çikolata markası topraklarımızda faaliyet göstermeye başlıyor. Öyle ki 2. Abdülhamid döneminde sarayın "resmi çikolata tedarikçisi" dahi oluyor. 1927 yılına geldiğimizde ise Türkiye'nin ilk çikolata fabrikası Feriköy'de kuruluyor. O günden bugüne, çikolata, bitterinden sütlüsüne, beyazından ruby'sine, her çeşidiyle mutfaklarımızda bize eşlik etmeye devam ediyor. Sahi çikolata tabletlerinden sıcak çikolataya, onlarca çeşit içinden sizin favoriniz hangisi?