İlk olarak sabah erkenden kalkın, denize nazır bir semt seçin kendinize. Sabahı orada karşılayın.
Hazır Karaköy'e gitmişken, seçin kendinize bir mekan, oturun bir kahve için. İstanbul ısmarlıyor.
Planlı olmak istiyorsanız, şöyle buyurun: Karaköy Mekanları
Pierre Loti Tepesi'ne çıkın teleferikle, bir çay söyleyin kendinize; inerken yürüyün.
Sevdiğiniz bi' yazarın evini ziyaret edin, zamanında yürüdüğü yolları yürüyün, onun adımlarını atın.
Burgazada - Sait Faik Abasıyanık Müzesi
Bebek - Aşiyan Müzesi (Tevfik Fikret)
Heybeliada - Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi
Kadıköy - Kemal Tahir'in Evi
Beşiktaş - Behçet Necatigil'in Evi (Behçet Necatigül Sokağı)
Kadıköy - Nazım Hikmet'in Evi
Beykoz - Orhan Veli Kanık'ın Evi
Beyoğlu - Orhan Kemal'in Evi
Fatih - Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Evi
Kanlıca - Can Yücel
Tarihi Yarımada'yı bir turist gibi ziyaret edin.
Tarihini merak edin, araştırın, Yarımada'nın içinden geçen hikayeleri okuyun. Sonra ziyaret edin. Tıpkı bir turist gibi.
Dilenci Vapuru'na binin.
Eminönü - Yeniköy vapurun adıdır Dilenci Vapuru. Daha açık ifadeyle ilk olarak ona denmiştir. Şimdilerde boğaz turu yapan vapurlara benzetebiliriz.
Dilenci Vapuru'na binin, bütün boğazı gezin.
Mihrabat Korusu'na ziyaret edin, etrafındaki mekanlara aldırmayın, manzaraya aldırın.
Eğer bir yanınız yollara düşmek istiyorsa Anadolu Kavağı'na gidin, Yoros Kalesi'ni gezin.
Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Harry Lenas'ın dünyaya en büyük armağanı Baylan Pastanesi'ne gidin, kup griye sipariş edin.
"Kaçmıyor ya bir ara gideriz" dediğiniz yerlere gidin. Galata Kulesi, Kız Kulesi, Gülhane Parkı gibi...
Ayak üstü bir şeyler yiyin. Balık ekmek, simit, turşu suyu, halka tatlısı gibi...
En az bir tane esnaf lokantasına oturun.
Anemas Zindanları'nı ziyaret edin, Yeşilçam gözünüzün önünden geçsin.
Cüneyt Arkın'ın 30 metreden atın üstüne atladığı yerler oralar hep.