Yemek.com

Her Gün Yesen, Sen de Gemileri Karadan Yürütürsün: Güler Osmanlı Mutfağı

4 Aralık 2015

Tarih, Haliç'e çekilen zincirlerin Osmanlı donanmasını durdurduğunu, Avrupa'dan gelecek muhtemel desteğin aynı donanmayı yok etme ihtimaline karşılık Fatih'in bir şeyler yapmak zorunda kaldığını, 21-22 Nisan 1453 gecesi gemilerin karadan yürütüldüğünü söyler. Biraz derine inersen, kesilen ağaçların Cenevizlilerden alınan zeytinyağıyla yola döşendiğini ve gemilerin bu ağaçlarla kaydırılarak yürütüldüğüne değinir. Daha fazlası değil.

Güler Osmanlı Mutfağı.

Eğer bir il olsa Avrupa Kültür Başkenti olacak Kadıköy'de, 15. yüzyılda zaman makinesini icat etmiş ve bugünlere ışınlanmış olması muhtemel sahipleri tarafından, 1965 yılında açılmış bir mekan. Şaşaalı olmaktan bir hayli uzak, Osmanlı'nın mütevazı ama güçlü günlerinden kalma gibi. Huzurlu ve mutlu bir yandan anlayacağınız.

Gelelim masada ve midemizde geçen olaylara. Bir mekana gitmeye kafaya koyduysam, yer gök yorum okuyup fikrimi çok fazla bulandırmamaya çalışırım. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi internette artık her yerde bulabileceğiniz "kasıtlı gömme timi", ikincisi de herkesin standartının farklı oluşudur. Mekanla ilgili olağandışı bir olumsuzluk olduysa onu ya duyarsın ya da Google gözüne sokar zaten. Ancak Güler Osmanlı Mutfağı'nın "Soran Yemez Çorbası"nı duyunca biraz araştırdık. Sürprizi kaçıyor olsa da öğrendik ve ondan başlayalım anlatmaya.

Soran Yemez Çorbası'nın gizemi isminde saklı. Menüde gördüğünüzde "Pardon bu ne çorbası?" diye soruyorsunuz. Onlar da "Ne olduğu söyleyemeyiz, eğer söylersek o çorbayı sipariş edemezsiniz" diyor. İlk başta ilginçlik başlığı altında ukala bir tavır gibi gelebilir size, gelmesin. Çünkü hiç öyle değiller. Akıllarının ucundan bile geçmiyor. Durumu bildiğimizden ötürü direkt istedik ve içtikten sonra ne içtiğimizi sormak zorunda kaldık. Aldığımız yanıt "Kereviz çorbası içtiniz" idi. Normal şartlarda kereviz çorbası içmemizin ve o içtiğimizin kereviz çorbası olduğunu anlamamızın ihtimali yoktu. Aynı zamanda bu çorba her gün değişiyordu. Çorba hikayesi bile tek başına bu mekanı sevmemize yetecekti.

Çorba sonrası başımıza gelenler, uzay zamanın kırılıp bizim kendimizi haremde bir yemekli eğlencede bulmamız kadar güzel olabilirdi en fazla, öyle oldu. Bildiğimiz kuşbaşılı kaşarlı pideye benzeyen Osmanlı pidesi ve 'bilmediğimiz' lezzetleri de barındıran karışık Osmanlı tabağıyla, mekanın kendini duyurmayı başarmış şerbetlerinden demirhindi ve Hürrem Sultan'ı harman edip, masayı donattık.

Dediğimiz gibi, pide gayet güzeldi fakat masamıza 500 yıllık bir yolculuk yapmıyordu. Ancak karışık Osmanlı tabağı tarihin en güzel yolculuğunu yeni tamamlamıştı. Kadro ise şöyleydi. Osmanlı köftesi, taze fasulye, vişneli yaprak sarma, orman kebabı, ekşili köfte, köz patlıcanlı yoğurtlu dana güveç, bulgur pilavı, demirhindi ve Hürrem Sultan şerbeti. İnanın, 1992 Yaz Olimpiyatları'nı kazanan ABD basketbol takımı Dream Team'den, Power Rangers'dan, Metin Ali Feyyaz'dan daha iyi kadroydu.

Taze fasulye kendi suyunda pişiyordu, Osmanlı köftesi baharatsızdı, dana güvecin başına gelebilecek en güzel şey köz patlıcan ve yoğurttu, bulgur pilavı tarihinin en iyi formundaydı, Hürrem Sultan şerbeti 18 farklı baharatın orman meyveleriyle birleşmesinden yapılıyordu. Biz de "Allah'ım sana geliyorduk".

Tabii böyle bir mutfağı yakalamışken uğruna kitaplar yazılan tatlı köşesine girmemek olmazdı. Gitmeden önce yaptığımız rahat araştırmada aldığımız spoiler'lerden biri padişah tatlısıydı. Vallahi sezon finali olsa ancak bu güzel spoiler olabilirdi. Kendileri irmikten ve bütün bu maceranın karşı tarafı olan Hasan Bey'in deyimiyle "İçindekini söylemiyoruz, soran olursa kaymak gibi ama daha hafif dersiniz"den yapılıyor. Karnınızı çok pis doyurmazsanız, 2-3 tane yersiniz haberiniz olsun.

Yukarıda çok üstünde durmamış olsak da gitmeden önce inanılmaz ağır, altın varaklı, gergin bir mekana gitmeyeceğimizi umuyorduk. Nitekim öyle oldu. Kendine Osmanlı mutfağı diyen bir mekan için bu denli samimi ve doğal durabilmek gayet güzeldi.

Güler Osmanlı Mutfağı'nın adres bilgilerine girişmeden önce fiyatla ilgili de bilgi verelim. Neredeyse canımızın çektiği her şeyi girişip 2 kişi 60 lira para ödedik. Gayet makuldü.

Mekan, Hasanpaşa Mahallesi, Kurbağalıdere Caddesi, No 74, Kadıköy'de. Detaylı harita da aşağıda.

Osmanlı yıkılmadan gidin.