Yan Masada Bir Türk'ün Oturduğunu Anlamanın 19 Basit Yolu
21 Ocak 2016Orijinal bir milletiz. Hani derler ya, dünyanın öbür ucunda bile bir Türk’ü şıp diye tanıyabilirsin diye, aynen o hesap. Bazı şeyler var ki yalnızca bize özel.
Nitekim restoranda da kendimizi göstermesini biliyoruz. Birbirimize çaktırmasak da, gelin kabul edelim, hepimiz zaman zaman bunları yapıyoruz.
Menüye uzun uzun bakıp yalnızca çay istiyorsa...
Öğrencilik zamanından kodlarımıza işlenen bir gerçektir bu. Bir ümit bakılır latte'ye, espresso'ya fiyatların yüksekliği görülünce, kısık sesle çay istenir.
Karşısındakinin söylediği yemeğe iştahla bakıyorsa...
Bakın bu bir dramdır. Herkes aynı yemeği sipariş ettiyse her şey yolundadır; ama karşındaki farklı bir şey yiyorsa kesin canın ister.
Cam olan bir şeyin, plastik olan bir şeyden daha pahalı olduğunu biliyorsa...
Bazı mekanlarda var bu. İki çeşit su koyarlar menüye mesela; biri cam, biri pet şişede olur. Cam şişe, üstelik ‘premium’, ‘selection’ gibi sıfatlara da sahipse mutlaka daha pahalıdır.
25 kuruşluk suya 2 TL vermemek için 3 TL'lik kola söylüyorsa...
Restoranlarda genelde su pahalıdır ve sen dışarıda 50 kuruş olan suya 3 TL vermek istemediğinden kolaya 5 TL vermeyi göze alırsın.
Masadaki cam şişeden su içmemek için çantasından büfeden aldığı suyu çıkarıyorsa...
Suyu sık tüketiyorsan ve bütçene de biraz dikkat ediyorsan, restoranda sipariş vermez, restorandan çıkınca büfeden suyunu alırsın. Öyle ya, 1 TL vermek varken niye 3 TL veresin ki?
Şehrin en lüks restoranında dahi olsanız yan masadan "Çok açız biraz çabuk gelebilir mi?" cümlesi duyuluyorsa...
Gelmez, gelmez, gelmez, o yemek gelmez. Doğanın kanunu bu.
"O kadar para vereceğiz bari doyalım" deyip 1,5 İskender söylüyorsa...
Tabak bitince hangisi midede ‘doydum’ hissi verecekse o olur. Bu da çoğunlukla makarna, dürüm gibi karbonhidrat ağırlıklı seçenekler olur. Aynı zamanda 1 porsiyonu için çok para veriyorsa bari tam doyayım deyip porsiyonu buçuğa çıkartır.
Menüden seçerken "Aynısını evde 5 liraya yaparım ben bunun" şeklinde bir klişeyi doğaya bırakıyorsa...
Evde otururken “Hadi bir Fettucini Alfredo yapayım” demezsin, belki hiçbir zaman mutfakta kıymalı makarnadan öteye gitmeyeceğini de bilirsin; ama yine de restoranda o makarnayı yemezsin.
Farklı yemek ve gözü doyurmak için 8 kişinin hepsi farklı yemek sipariş ediyorsa ya da...
Biz çeşit severiz. Bu yüzden bir mekana gittiğinizde masadaki kişi sayısı kadar çeşit yemek söylenip bölüşmeyi severiz. Böylece İskender, lahmacun ve beytiyi bir arada yiyebiliriz. Çeşit iyidir.
Bütün masa "Aynısından" nidası eşliğinde aynı yemeği söylüyorsa...
Bir de böyle bir şey vardır. Çeşit severiz sevmesine ama karar verme konusunda da dünya yıldızı değiliz. O yüzden masanın önde gelen ismi ne söylüyorsa, geri kalanlar olarak "Aynısından" diyerek ona eşlik ederiz.
Uzak Doğu mutfağında bile "Abi sen bana az nigiri ver, ortaya da maki yap" diyesi geliyorsa...
Bakın bu sadece bizde var. Dünya çapında “az” diye bir porsiyon yok, başka bir yerde böyle bir orijinallik göremezsiniz.
Deprem olsa, yer yıkılsa bile çay içmeden mekandan ayrılmıyorsa...
Bak bu önemli. Bizde yazılı olmayan kurallar vardır. Yemek bitti mi, “Çay içer misin abim?” diye sorulur; çünkü çay, restoran menüsünün isimsiz kahramanıdır.
Masada kalan kolonyalı mendilin birini mutlaka çantaya atıyorsa...
Eğer o yemeğe para veriyorsan, restoranın nimetlerinden sonuna kadar da faydalanmak istersin. Mesela hesap öderken gelen tüm karanfilleri ağzına atar, kolonyalı mendilleri çantana tıkarsın.
İçim ısınsın diyerek istediği çorbayla bir fırın ekmek yiyorsa...
Hani bir hikaye vardır; iki öğrenci lokantaya gider, bir çorba ve bolca ekmek söyler. Bir çorbayla artık kaç tane ekmek yedilerse hesap kısmında lokanta sahibi “Siz ekmekleri ödeyin, çorba bizden olsun” der. İşte o hesap, ekmeksiz çorbaya çorba, yemeğe yemek demeyiz biz.
Sosunun ne olduğundan bağımsız ağzından "Sosu bol olsun abim" cümlesi çıkıyorsa...
Ne sosu olduğu önemli değil; ister çikolata sos olsun, ister pesto. Sipariş ettiğin her ne ise üstündeki sosu bol olsun istersin. Mantıysa yoğurdu salçası, makarnaysa parmesanı, tavuksa kreması bol olmalıdır; çünkü sen o yemeğe çok para dökmüşsündür.
Yapacağı bütün seçimler daha 'etli'den yana oluyorsa...
Kahvaltı ya da akşam yemeği fark etmez, eğer hazır menüler arasından seçim yapılacaksa fiyat/performans oranı en yüksek olanı seçilir. Mesela ana yemekte tavuk, et ve balık gibi seçenekler varsa ve ücret değişmiyorsa pahalı olan seçilir. Çünkü verilen paradan maksimum düzeyde yararlanılmalıdır.
Hesabı istemeden önce o malum "Garson hesap" hareketini mutlaka yapıyorsa...
Bir gün bir garson hesap isteme hareketi yapan birinin parmaklarını kıracak ama hadi bakalım.
Bahşiş bıraktıktan sonra, sanki az önce mekanı satın almış gibi yürüyorsa...
O da bıraktıysa tabii.