Oralet... Sarı, turuncu renkte üstünden dumanlar çıkan bir içecek; ne çaya benzeyen, ne de meyve suyuna ama en az onlar kadar hayatımızın ortasına yerleşmiş, adı geçtiğinde bile bizi çocukluğumuzun masum günlerine ışınlayabilen, hasretinden prangalar eskittiğimiz bir çocukluk iksiri...
Oralet özellikle 90'larda çocuk olanlar için en az leblebi tozu, patlayan şeker, içinden taso çıkan cipsler kadar gönül telini titreten özel bir yere sahip. Mutlu hatıralarımızın ana kahramanı oralete bugün bir saygı duruşunda bulunuyoruz.
Not: Eskisi kadar popüler olmasa da oralet hala satılıyor. İçen bize de ısmarlasın.
Sokakta saatlerce oynardın, okuldan yorgun argın gelirdin ve annenin hazırladığı oraletin evde seni beklediğini bilirdin
Gidilen kahvehanede baba "Usta, bana bir çay, küçüğe de bir oralet" derdi, sana dünyanın en büyülü sözcüğü gibi gelirdi bu
Babanın iş yerine gidildiğinde megafondan ısmarlanan içecekti oralet, insana kendini önemli hissettirirdi
Kantinde arkadaşlara kola, ayran değil oralet ısmarlanırdı, bir dostluk ölçüsüydü oralet
Altın gününde anneler çay içerken sana bisküvi, kek ve oralet düşerdi
Bazen de anne oraletli kek yapardı, hayat bayram olurdu
İnce belli bardağı ilk kez kavrayıp kendimizi yetişkin hissettiğimiz bir ilk gençlik anısıydı oralet
Ucuzdu, her eve girebiliyordu, herkesi ortak bir noktada buluşturabiliyordu
Kavanozdan kaşık kaşık yerken anneye yakalanmanın heyecanıydı bazen de oralet
Oralet dedeyle, anneanneyle, babaanneyle geçirilen zamanlardı bir daha hiç geri gelmeyecek olan
Oralet sevilen insanlara ısmarlanandı, seven kişinin ısmarladığıydı, yancı içeceği derlerdi ama aslında samimiyetti
Kivilisi, elmalısı, muzlusu, limonlusu olsa da portakallısıydı aslolan, oralet turuncu rüyaların durağıydı