Zor Akım: Yalnızca Öbür Tarafın Konuşulduğu Ölüm Kafeler
10 Ağustos 2014"Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden"
Konunun din kısmını bir kenara ayırırsak, bizim için genelde ölümü en iyi özetleyen Yahya Kemal Beyatlı'nın Sessiz Gemi şiirinden yazıya giriş yapmamızı sağlayan o efsane dizeleridir. Ölüm gibi dünyanın en iç karartıcı olayını alegorik bir anlatımla sessiz bir gemiye benzetmiş ve konuyu kapatmıştır Beyatlı.
Durum bizim için biraz daha az konuşmaya açık bir haldeyken Avrupa'da bunun tam tersi bir trend doğuyor: Ölüm kafeler. İlk olarak 2011'de başlayan bu akımın artık ciddi bir taraftar kitlesi var.
Haliyle konsept olan ölüm kafelerin görünüş olarak diğerlerinden çok da bir farkı yok. Öyle kuru kafalar, tabutlar, kötü Amerikan korku filminden fırlama maskeler falan yer almıyor. Fikir ise çok basit: Kafeye gidiyorsunuz, yiyecek bir şeyler söylüyorsunuz (evet bir yandan yemek yiyorsunuz) ve hiç tanımadığınız biriyle ölümden sonraki yaşamı, ölüm anını, kötü kokan cesetleri, reenkarnasyonu konuşuyorsunuz. Buradaki en önemli nokta hiç tanımadığınız biriyle konuşuyor olmanız ki hem daha önce duymadığınız bir fikri duyma ihtimaliniz artsın hem de karşı tarafın ne diyeceğinden hiç etkilenmeden özgürce fikrinizi söyleyebilin. Ayrıca her masanın bir de 'danışmanı' var. Danışman birbirlerini hiç tanımayan insanların sohbete daha çabuk adapte olabilmesi için destek sağlıyor.
İlk duyulduğunda fikrin yaşlı insanları ölüme hazırlamak üzerine kurulduğunu düşünebilirsiniz fakat değil. Onlarca ölüm kafeden biri olan ve Kuzey Londra'da yer alan Cafe Rouge örneğinde olduğu gibi birçoğuna henüz 30'larında yer alan müşteriler geliyor. Bu da bize fikrin ölüme hazırlanmaktan daha çok ölümün kendisinin konuşulmak istendiği gerçeğini veriyor.
Ölümün "Ölüyorsun, pamuğu tıkıyorlar ehehehhe" cıvıklığına varmadan bu ciddiyette konuşulabiliyor olmasında tabii ki kültürel farklılıklar ve inanç farklılıkları büyük etken. Basit bir örnekle; Türkiye'de gayrimüslim bir vatandaş dahi olsanız son yolculuğunuza yakılarak veda edemiyorsunuz. Çünkü Türkiye'de cenazenin yakılması yasak olduğu gibi krematoryum yok. Yazının başında da dediğimiz gibi bizim için ölüm, sınırları olabildiğine dini ögelerle belirlenmiş kapalı bir kutu.
Daha fazla içinizi karartmadan yazımıza son verirken, varsa yolu ölüm kafelerin birinden geçmiş olan okuyucularımızdan deneyimlerini anlatmalarını rica edelim.