Hikayeler hikayeler: Çilingir sofrası nedir?
Hep merak ettik çilingir sofrası tam olarak nedir, anlamını nasıl kazanmıştır, kelimeler nasıl bir araya gelmiştir diye. Hala elimizde kesin bir kanıt olmamakla birlikte pek çok rivayet mevcut. Bu rivayetler arasında tarihe uzanan da var, sofradaki yemeklere göre isim verildiğini söyleyen de. Ancak en güçlü inanış, çilingir sofrasının Osmanlı’dan kalma bir deyim olduğu yönünde.
Biz hikayeleri bir araya getirdik, hepsini tek tek anlattık. Bakalım siz hangisini seveceksiniz?
Rivayet odur ki: Çilingir sofrası hikayeleri
Çilingir sofrasına çilingir sofrası denmesinin birkaç rivayeti var, anlatalım.
Derler ki "Çeşnigir zamanla çilingir olmuş"
Çilingir sofrası deyiminin kökü Osmanlı saraylarına kadar uzanır bu hikayede. Osmanlı zamanında matbah denilen mutfakta kebapçıbaşı, tatlıcıbaşı gibi her türün ayrı bir ustası ve kalfaları olurmuş. Mutfağı bu kadar kalabalık olan sarayın tadımcısı da olmaz mı? Olur elbet. Pişen yemekler matbahtan saraya getirildiğinde Osmanlı padişahının yiyeceği yemekleri önce çeşnigir (çeşnicibaşı) denilen tadımcı tadarmış. Bu, eğer yemeklere zehir katıldıysa padişahın zehirlenmesini önlemek için alınan bir önlemmiş. Yemekler ise sinide, çeşnigirin tatması için tadımlık olacak şekilde küçük porsiyonlarda yer alırmış. Farsça’dan gelen çeşnigir kelimesi, zamanla değişikliğe uğrayarak çilingir haline gelmiş. Günümüze de çilingir sofrası olarak ulaşmış.
Derler ki "Çilingir sofrası Moğollara kadar dayanır"
Çilingir sofrasına dair bir diğer rivayet ise deyimin Moğollar’a kadar dayandığını söyler. Derler ki Moğollar döneminde zaman zaman tören gibi büyük yemekler verilirmiş. Çeşit ve büyüklük bakımından tam bir ziyafet olan bu yemeklere, şimdiki anlam karşılığı çilingir olan ‘şelangar’ tanımı kullanılırmış ‘Şelangar’ Farsça bir kelime olup, zamanla günümüze çilingir olarak gelmiş. Moğolca’da ise çorba, şilün/şölün demekmiş. Şölen kelimesi ise aslında Moğolca’dan gelmeymiş.
Derler ki "Siz çilingiri tarihte aramayın"
Bir rivayete göre ise çilingir sofrasının tarihle ilgisi yok. Daha yeni zamanlara ait, içkili ve mezeli sofralar için kullanılan bir deyim. Ne içilecekse o içkiye uygun hafif yemekler ve mezeler bulunan, şaşaa ve sükseden uzak, mütevazı içki sofralarına çilingir sofrası denirmiş.
Derler ki "Her sofra çilingir olamaz"
Bir başkası da der ki bir sofranın çilingir sofrası olabilmesi için herhangi bir içki değil, o sofrada rakı olması gerekir. Rakı ile rakının yanında yer alan küçük tabaklara konulmuş tadımlık mezeler, çilingir sofrasının en bilinen özelliğiymiş.
Derler ki "Çilingir kapıyı açan değil, konuşturandır"
Son rivayet de der ki "Hayır, çilingirin anlamının mezelerin tadımlık porsiyonuyla ilgisi yok". Çilingir sofrası deyiminin kökeni rakıda gizli. Rakı masasına oturan insan şişeyi boşalttıkça daha çok konuşmaya, içinde kendisiyle ilgili sırları tek tek anlatmaya başlarmış. İçindeki bu gizli kapılar açıldıkça da maskeler atılır, herkes kendi olurmuş. Bu çilingir marifeti de sofraya adını vererek çilingir sofrasını oluştururmuş.
Bu kadar rivayetin üstüne yorum bırakmadan olmaz...
Bütün bu rivayetlerin doğru olma ihtimaliyle birlikte en güzel mananın, "Çilingir kapıyı açan değil, konuşturandır" hikayesinde olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Hepsi olabilir lakin o olsun.