Zayıf Olanı İyi, Kilolu Olanı Kötü Kabul Eden "Diyet Kültüründe" Bedenimizi Nasıl Sevebiliriz?
18 Ekim 2018“Hafta sonu geldi. Yorucu bir haftaydı ama yaptığın proje çok beğenildi ve uzun zamandır beklediğin terfiyi aldın. Biraz eğlenmeyi hak ettin. Arkadaşların oturmuş seni bekliyor. İçlerinden biri daha merhaba demeden “sen biraz kilo mu aldın?” diye soruyor. “Yoo kıyafettendir herhalde” diyorsun. Yemekler sipariş ediliyor. Biri kinoalı avokadolu salata söylüyor, diğeri karabuğdaylı. Menüye bakıyorsun, tavuk şinitzel nefis görünüyor ama arkadaşların zaten zayıf olmalarına rağmen salata söylediler. Tavuk şinitzel istemeye utanıyorsun. Sen de salata söylüyorsun. Arkadaşların temiz beslenmeden ve yaptıkları sporlardan bahsediyorlar. Sen de aldığın terfiden bahsediyorsun, arkadaşların tarafından takdir edilmek, başarını kutlamak istiyorsun ama konu yine beslenmeye geliyor. Keyfin kaçıyor. Eve gitmek istiyorsun. Eve giderken anneni arıyorsun. İşte olanlardan, aldığın terfiden bahsetmek istiyorsun. O ise dışarıda ne yediğini soruyor. "Pis pis yağlı şeyler yeme, kilo alacaksın” diye de ekliyor. Moralin bozuluyor. Sadece salata yediğin için de karnın iyice acıkıyor. “Bu saatte yememem lazım” deyip midenin guruldamasına aldırmadan yatağa giriyorsun. Uyumaya çalışıyorsun ama olmuyor. Aldığın terfiden dolayı hissettiğin mutluluğun yerini, yetersizlik hisleri alıyor...”
Nedir bu diyet kültürü?
Diyet kültürü, zayıf olmanın iyi, kilolu olmanın kötü olarak kabul edildiği, beden ölçüsünün, ağırlığının ve şeklinin aşırı önem taşıdığı, gıdaların iyi, kötü, temiz gibi sınıflara ayrıldığı bir düşünce ve davranışlar sistemidir.
Diyet kültürü zayıf olmanın sağlıklı ve mutlu olmanın tek yolu olduğunu savunur. Fakat zayıf olmak için yapılan, insan sağlığını bozan, mutsuz eden uygulamaları da görmezden gelir. Yani zayıf olmaya giden her yol mubahtır. Diyet kültürü, evde, okulda, işte, sosyal medyada, her yerde karşımıza çıkar ve hayatımızı dört bir yandan sarar.
Yapılan araştırmalara göre diyetler kısa vadede kilo kaybı sağlarken, uzun vadede kaybedilen kilonun korunması konusunda yardımcı olmamaktadır. Diyet sonrası oluşan bu kilo verme, alma döngüsünün ise sağlığı olumsuz yönde etkilediği, yeme sorunlarına, bozukluklarına, beden algısında ve benlik saygısında bozulmalara yol açtığı tespit edilmiştir.
Artık güvenilirliğini kaybeden diyetler, kılık değiştirerek zayıf ve fit olmayı, “"sağlıklı yaşam” adı altında dayatmayı sürdürüyor bizlere. Günümüzde diyet kültürü bize sağlıklı olmayı vaat ederken aslında bunu direkt olarak zayıf olmakla ilişkilendirdiğini görüyoruz.
Peki bunun ne zararı var?
Tüm bunlar kulağa zararsız hatta faydalı geliyor olabilir. Fakat yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kilo kaybı ve genel sağlık durumunun iyileşmesi arasında bir bağlantı yoktur. Tüm kilo verme odaklı yaklaşımlar bizi aynı kısır döngü içerisine sokmaktadır.
Bu döngü size tanıdık geldi mi?
Bu döngüleri yaşadıkça bedenimizin gerçek ihtiyaçlarını duymaz oluyoruz. Gerçekten aç mıyız? Tok muyuz? Canımız ne yemek istiyor? Ne yemeye ihtiyaç duyuyoruz? Bedenimizle ve yemekle olan ilişkimiz bozulmaya başlıyor. Sağlıklı olmak için çıktığımız bu yolda hem ruhsal hem fiziksel sağlığımız olumsuz yönde etkilenmiş oluyor.
Ne yapabiliriz?
- Beslenirken bedeninizin sesine kulak verin: Size neyin iyi geldiğine, ne yemeye, ne zaman yemeye ve ne kadar yemeye ihtiyacınız olduğunu size sadece bedeniniz söyleyebilir. Bazen sırf daha sonra diyete gireceğiniz için, diyetteyken yemenin yasak olduğu şeylerden bolca tüketmeye çalışıyor olabilirsiniz. Hatta canınız aslında o yemeği çekmiyor bile olabilir. Bu yüzden kendinizi tüm bu diyet döngülerinden çıkarmanın ilk aşaması bedeninizin sesine kulak vermek olacaktır.
- Diyet konuşmalarından uzak durun: Sürekli diyetten, temiz beslenmeden, sağlıklı yaşamdan bahseden kişilerden mümkün olduğunca uzak durun. Diyet kültürünü dayatan sosyal medya hesaplarını takipten çıkın.
- Hareket etmeyi ihmal etmeyin: Belki de spor yapmaktan nefret ediyorsunuz ama muhtemelen şimdiye dek sporu hep kilo vermek için yapılan zorunlu ve yorucu bir eylem olarak gördünüz. Diyet kültürüne karşı çıkmak spor yapmamanız gerektiği anlamına gelmez. Spor yapmanın, kilo vermeyle bağlantısı olmayan sayısız yararı vardır. Bedeninizle temasa geçin, onu tanıyın ve bedeninizin ihtiyaç duyduğu, rahat hissettiğiniz ve sevdiğiniz bir sporu hayatınıza sokun.
- Kendinize yüklenmeyin: Diyet kültüründen çıkmaya çalıştığınız bu süreçte, türlü zorluklar yaşayabilirsiniz. Unutmayın yıllardır diyet kültürüne maruz kalıyorsunuz. Yeni bir anlayış geliştirmek uzun zaman alabilir. Zaman zaman diyet kültürünün etkisine yenik düşüp kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Kendinize zaman verin, anlayışlı ve şefkatli olun.
Ve son olarak unutmayın; "bedenimiz, evimizdir"
Diyet kültürünü reddetmek, aslında sizin olana, bedeninize tekrar kavuşmak demektir. Bedeninizle ne yapacağınız sadece sizin sorumluluğunuzdadır. Kendinizi diyet kültürünün prangalarından kurtarmak, belki de uzun zamandır temasa geçmediğiniz bedeninizle tekrardan tanışma fırsatını verecektir size. Bedeninizi tanıdıkça ve bedeninizin isteklerine ihtiyaçlarına kulak verdikçe, bedeninizi sevmeye başlayacaksınız. Her kusuruyla, her kıvrımıyla… Unutmayın bedeniniz evinizdir.
Bu yazı genel bilgilendirme amaçlıdır, reçete niteliği taşımaz. Bir beslenme uzmanı ve/veya diyetisyene danışmadan hiçbir beslenme programını ya da diyeti uygulamamalısınız. Ciddi, kronik bir rahatsızlığı olanların kendi doktorlarına da danışmaları gerektiğini hatırlatalım.