1 Yazı 3 Mekan: Ben Sana Aynısını Evde Yaparım! (Yapamadı)
28 Mayıs 2015Şahsen evde gerekli malzemelerimiz mevcut olduktan sonra istediğimiz her şeyi layığıyla pişirip afiyetle yiyebileceğimize inanıyorum. Yemek konusunda da diğer bazı konularda olduğu gibi içimde gizli bir anne var ve sık sık kulağıma "Ben sana evde aynısını (hatta daha güzelini) yaparım" diye fısıldıyor. Bunun özgüvenle hiçbir ilgisi yok çünkü bende özgüvenin zerresi yok desem yeridir. İşin püf noktası kendini iyi tanımak, taze malzemeler kullanmak, acele etmemek ve panik yapmamaktan geçiyor sanırım; ki ben aslında pimpirikliyimdir.
Neyse efendim şimdi geçelim beni. Tamam en güzelini, en doyurucu porsiyonu, en damağımıza uygununu evde yapabiliriz ama hiçbir yere gitmeyelim mi, yeni yerler yeni tatlar keşfetmeyelim mi?
Saçmalamayın lütfen. Aksine ufkumuzu olabildiğince genişletelim.
Geçtiğimiz günlerde birkaç restoranda tattığım yemeklerden bahsetmek istiyorum. İlki epeydir gitmek istediğim fakat ancak fırsat bulabildiğim Eataly. Zorlu Center’da yer alan ve yaşadığım evin x5 büyüklüğünde harikulade bir marketi olan bu hoş İtalyan restoranına gidip de teras kısmına oturduğumda menüdeki tuhaflık dikkatimi çekti. Çünkü ben Eataly’ye elbette çook sevdiğim makarna ve pizzalardan yemek için gitmiştim fakat elimdeki menüde hiç pizza veya makarna yoktu. Dehşete kapılmamaya çalışarak görevli arkadaştan bilgi aldık, meğer pizza ve makarnalar üst kısımdaymış. Hatta hiç et servis edilmeyen bir bölüm de mevcutmuş. Yani güzel bir mutfak bölümü yapılmış mekanda fakat keşke girişte bunu bize bildiren bir şeyler olsaydı. Ama olsun, bu vesileyle içinde hayatımı geçirmekten keyif alacağım o cânım marketi bol bol gezmiş oldum, tekerlek büyüklüğündeki o mükemmel peynirleri alıp gece onlara sarılarak uyumak istedim.
Gelelim siparişlerimize. Bir restoranda pizzaların lezzetli olup olmadığını en sadesinden anlarız diye düşünüyorum. Bu sebepten, arkadaşım Margarita söylerken ben de makarna denemeden olmaz diyerek ıspanaklı ve ceviz ezmeli ravioli söyledim. Açıkçası bir İtalyan restoranı için makarna ve pizza menüsünün oldukça zayıf olduğunu düşünüyorum. Bir daha gidersem alt kattaki menüden bir şeyler seçerim. Servis hızlıydı, ama masamız aşırı sadeydi, tuzu bile istemek gerekti açıkçası, insan masaya bir tutam parmesan getirmez mi arkadaş. Bu arada bunlar şikayet değil yalnızca gözlemlerim. Pizzanın hamuru ince, büyüklüğü iki kişiyi doyuracak ölçüdeydi. Porsiyonun cömert olması her zaman artı puandır. Makarnamın ceviz aroması inanılmaz yoğun olduğu için bir süre sonra mola verip devam etmem gerekti, ama oldukça başarılıydı. Normalde pek de ıspanak yemeyen bir insan olmama rağmen pişman olmadım. Fiyatlar da beklediğim kadar yüksek değil, gidilir.
Aynı gün midemde yer kalmamasına ragmen ısrarla uğramak istediğim diğer bir mekan, canımın içi gözümün nuru dünyalar tatlısı Jamie Oliver’ın dükkanı Jamie’s. Artık yemek yiyemeyeceğim için ancak bir Americano ve arkadaşımla paylaştığım tiramisu bana gölgede hoş bir haz yaşattı. Tiramusu bildiğiniz şekilde bardakta gelmiyor ve üzerinde alışık olmadığım şekilde portakal rendeleri var. Şahsen ben olsam vişne likörü koyarım, vişneler eklerim ama portakal da hiç fena olmamış dedim yerken. Zaten bir porsiyon tiramusu iki kişiyi doyuruyor. Çalışan arkadaşa Jamie abimizin dükkana hiç uğrayıp uğramadığını sordum. Açılışa bile gelmemiş, üzüldüm. "Ama ortağı Gennaro Contaldo uğruyor ara ara" dedi arkadaş. "Neeeee onlar ortak mıııııı <3" dedim ben de. Dünya mutfağından da ünlü şeflerden de bir haberim ama bu iki insan en sevdiklerim. Onlar pişirsin servis etsin ben de akşamlara kadar sanatlarını izleyeyim. Yanlış görmediysem fiyatlar Eataly’ye kıyasla biraz daha yüksek. Ama bir daha gidip bu sefer Jamie’s’de yemek yemeyi istiyorum.
Bahsetmek istediğim son mekan İskoçya’dan yurdumuza dökülen The North Shield adlı güzelim gastro pub ve restoran. Ahşapla kaplanmış görkemli ve asil restoranın daha önce Ataşehir şubesine gitmiştim, orada ne yediğimi hatırlamıyorum. Şimdi Karaköy’e hemen Tünel’in karşısına açıldı ve oraya çok da yakıştı. İçeriye girer girmez bir ahşap dinginliği kaplıyor sizi ve 2 buzlu bir viski söylemek istiyorsunuz. Ama biz kahvaltısız bir günün öğleninde gittik, BBQ & Manchego Cheese Burger ile Shredded Lamb Burger (uzun süre pişmiş liğme kuzu eti, küflü peynir ve karamelize soğan) istedik. Bir de öğlen birası içeriz diyerek zengin bira menüsünden bir Blue Moon bir de Brooklyn Brown söyledik. Bir insanın söylediği yemeklerden pişman olmayıp masadan mutlu kalkması harika bir şeydir. Biz de masadan gayet mutlu kalktık. Fiyatlar pek düşük değil ama pişman olmuyorsanız verdiğiniz paraya değer demektir. Çalışanlar da güleryüzlü, en azından bizle ilgilenen arkadaş öyleydi.
Ben size bunların hepsini evde yaparım, ama siz yine de hoş mekânlarda deneyin <3