Yemek.com

Barcelona'da Mutlaka Gidilmesi Gereken Lezzet Dolu 5 Mekan

30 Ocak 2015

Fahri gezicibaşımız Ezgi Kırmızı Barselona'nın sevilen sokaklarından bildiriyor.

Herkesin olduğu gibi benim de bir şehri gerçekten sevmem için “olmazsa olmaz”larımın yer aldığı bir liste var. Her gittiğim yerde uçaktan veya trenden iner inmez alıcı gözle etrafı incelemeye başlarım. Her turistin yaptığı gibi bizden farklı ne var ne yoksa tüm radarlarımı açıp gözlemlemek, not almak bir seyahatte kendime yüklediğim asli sorumluluğum.

Nitekim, tüm bu incelemeler tek bir soruya götürüyor beni hep: “Acaba burada yaşamak ister miydim?” Cevabın “Evet “olması için çok fazla kriterim olsa da listenin başlarını çekenler akşam 8’den sonra bomboş sokaklara esir olmayan canlı bir şehir hayatı (elbette İstanbul kadar canlı olmak zorunda değil) ve lezzetli yemekleri tadacağınız mutfaklar...

Bu ikisini aynı anda değerlendirmek isterseniz de Barcelona bu tanıma süper fit bir şehir olarak göz kırpıyor güneyden güneyden. Tıka basa dolu bir anımda bile lafı geçtiğinde iştahımı tekrar kabartan lezzette, unutulmaz yemekler yeme şansı buldum Barselona’da ben.

Bağımlılık derecesinde: Kiosko Burger

O kadar efsane burgerler yedim ki listeyi Kiosko’yla açmak zorundaydım. Hiç abartmadan hayatımda yediğim en iyi burger – patates ikilisine ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim Kiosko’nun. Bu noktada bir burger canavarı olan, her gittiğimiz yerde menüde burger varsa onu tercih eden erkek arkadaşımın da hala en favori burgerini Kiosko’da yediğini söylemeden geçemeyeceğim.

Servis esnasında girişteki formda dilediğiniz burgeri, ekmeğini, içeriğini, patates kızartmasının türünü işaretliyorsunuz ve kasadaki görevliye iletiyorsunuz. 5 dakika sonra yayvan ekmeğinde, elinizde zapt etme güçlüğü çekmeyeceğiniz, oldukça doyurucu bir burger, muhteşem bir pişirme tekniğiyle sunulan patates kızartması ve bin bir çeşit sos masanızda oluyor.

“Barselona’ya gidip burger mi yiyip dönülür?!” sorusuna tokat gibi bir “Evet!” dedirten yer Kiosko.

İspanya'nın içindeki Meksika: Rosa Negra

Daha Meksika mutfağının ne olduğunu, hangi besinleri ağırlıkta kullandığını bile bilmezken evde yapılan yemekleri Meksikanvari bir havaya sokmaya çalışırdım çocukken. Benim için Türk mutfağından sonra en iyi mutfak Meksika mutfağı diyebilirim. (İtalyan alınmasın

Rosa Negra da bu uğurda bulduğumuz restoranlardan biri. Bir arkadaş tavsiyesiyle gidip yine yediğim en şahane Meksika lezzetlerini burada yedim. O kadar beğendik ki normalde bir gezide hep yeni yerler keşfetmek istediğimiz için asla yapmayacağımız bir şeyi yapıp Barselona’daki son günümüzde bir daha uğradık bu küçük lokantaya. Muhteşem lezzette ve de uygun fiyatlı margarita’ları, şahane ötesi burrito’ları ve quesadilla’larıyla Barselona’ya tekrar gitmem için başlı başına bir sebep oluşturdu Rosa Negra.

Şahsen benim bir Meksika lokantasında nacho'dan beklentim çok yüksek değildir; çünkü “Maksimum ne olabilir ki?” sorusunu konu Nacho olunca kafamdan atamıyorum. Ama burada çıtır çıtır tazelikte gelen, eritme peynirli nacho'lar bile on üzerinden on alacak lezzetteydi.

Mekanın sıcacık ortamı da içeride yemekten sonra takılıp bol bol mojito ve margarita yuvarlamak için biçilmiş kaftan.

Katalanlar geliyor: Catalana Cerveceria

İspanya denilince akla ilk gelen ya da aklınıza gelmese de gittiğinizde dört bir yanda göreceğiniz tapas restoranları olacaktır. Yeni duyanlar için tapas en basit haliyle bizdeki meze olarak anlatılabilir. Tabii ki tıpkı Türkiye’de iyi mezeyi bulmak nasıl zorsa Barselona’da da binlerce tapas’çının içinde Catalana’yı bulmak çok kolay olmadı.

Catalana’ya vardığınızda iyi bir tapas’çıda olduğunuzu dışarıya doğru akan upuzun masa sırasından anlayacaksınızdır; ama bunu hiç dert etmeyin. İçerisi o kadar geniş bir mekan ki hızlı sirkülasyondan çok da beklemiyorsunuz. İçeri girdiğinizde size yardımcı olan garsona ısrarla bütün tapas’ları sorun derim; çünkü göz alabildiğine geniş bir tezgahta, onlarca tapas yer alıyor. Özellikle deniz mahsüllü olanlar çeşitlilik bakımından göz dolduruyor. Bütün bunların yanında İspanyolların imzası buz gibi Sangria da tapas’ların yanında muhteşem gidiyor doğrusu. Biz masaya sürekli yeniden gelip giden onca tapas’tan sonra gözümüzü doyuramayıp bir de crème brûlée ve çilekli tart istedik ki hiç pişman olmadık.

Tatlıları da tapas’ları kadar lezzetliydi. Üstelik fiyat kalite endeksi de oldukça tatmin edici.

Minikliğin sevimliliği: Petit Pau

Bir şehri gezerken damak tadınız için uzaklara açılmaya hevesliyseniz Petit Pau’ya acil yeşil ışık yakmalısınız. Zira heyecanla beklediğinizden bile çok üstün bir servis, sunum ve lezzetle karşılaşacağınızdan eminim. Küçücük, 6 masalı, aynı anda 16 kişiyi ağırlayabilen bir restoran bu. İşin mutfağında yalnızca 2 şef var ve bu harika adamlar aynı zamanda hem restoran sahibi, hem de herkesle sanki tek müşterileri sizmişçesine birebir ilgileniyorlar.

İçinde kendinizi mutsuz hissetmenizin imkansız olması planlanarak dekore edildiğini düşündüğüm, inovatif ve parmakları yedirten yemekleriyle yalnız Barselona’da değil, gittiğim her yerde girdiğim en iyi restoranlardan birisi oldu bu “petit” yer. Efsane ana yemeklerinin haricinde, lütfen deneyebildiğiniz kadar tatlıyı da deneyin.

Buraya kadar gelip bu şahane tatlıları denememek adeta suç sayılır.

Akıldan çıkmayan: Mercado de la Bouqeria

Güzel restoranlarda muhteşem yemekler yemek bir yana, uzun uzun pazar gezmek bir yana… Pazar gezmeyi sevmeyen birini bile mutlu edecek bir yer biliyorum: Girişi Barcelona’nın ünlü La Rambla’sından olan, dünyanın en çok gezilen pazarı ünvanını elinde bulunduran yeme içme pazarı Mercado de la Bouqeria.

Bin bir çeşit, belki de daha önce görmediğiniz, duymadığınız taze ve egzotik meyve ve meyve suları, deniz ürünleri, insanın gözünü döndüren cinsten çikolata çeşitleri, işenmiş etler, onlarca mantar ve peynir çeşitleriyle burası Katalan mutfağının da bir özeti aslında. İçeri girip alışveriş yapmadan, bir şeyler tatmadan çıkmak mümkün değil!

Özellikle yiyeceğiniz çikolataların ve meraktan tadına bakmadan geçmeyeceğiniz taze meyvelerin aklınızdan çıkmayacağını garanti edebilirim.