Yemek.com

Yaşanmış Hikaye: Şekeri 3 Ay Boyunca Hayatınızdan Tamamen Çıkardığınızda Ne Olur?

9 Şubat 2016

Konunun 40 yıllık uzmanları gibi atıp tutmayalım ama şekerin, özellikle işlenmiş şekerin insana en faydalı yiyecek olmadığı aşikar. Özellikle son yıllarda bu konudaki bilinçli insan sayısı, memleketin ortalama bilinç seviyesinin üstünde. Her ne kadar henüz başta "Çünkü kilo aldırıyor" gibi sebepler olsa da şekerin çok da sağlıklı bir şey olmadığını bilmek iyi bir şey.

Bu sebepten çevrenizde mutlaka ve mutlaka birileri şeker diyeti yapıyor. Sabahları kibrit kutusu kadar, akşamları az pişmiş şeker değil tabii bu. Temelde şekerden uzak durma diyeti. Lakin yalnızca tatlıdan, çaya şeker atmamak kadar da basit bir olay değil. Yüzde yüz şekersiz olma hali. Yani yüzlerce yiyecekte bulunan işlenmiş şekerden de uzak durmak gerekiyor.

Bu konuda kendini duyurmuş en başarılı iş de 2014 yapımı That Sugar Film. Adı film ama kendisi bir belgesel. Damen Gameau isimli arkadaşın şekeri tamamen bıraktıktan sonra vücudunun ve kendisinin başına gelenleri anlatıyor. Biz buraya filmden bahsetmeye gelmedik aslında. Bu belgeseli izleyen, şekersiz diyetini 3 ay boyunca uygulayan ve bunu insanlıkla paylaşmaya karar veren Mehmet İren'in notlarını paylaşmaya geldik. Kendisi radikal.com.tr'de yaşadıklarını anlatmış. Biz de noktası virgülüne dokunmadan aktarıyoruz.

Evet, 3 ay boyunca işlenmiş ya da işlenmemiş 1 gram bile şeker tüketmemiş.

İlk hafta yaşananlar

- İşlenmiş şeker yemiyorsunuz tamam da ayarsızca meyve ve kuruyemiş yiyorsunuz. At olmaktan kurtuldum fakat dev sincap gibi bir şey oldum bu sefer de.

- Etiket okuma alışkanlığı geliyor. Sonra kaldı bu iyi de oldu.

- Mutfak masrafı uçuyor. Böyle bir rezalet olamaz. Sokakta hızlıca yenilebilecek her şeyde neredeyse eklenmiş şeker var. Hepsi yalan oluyor. Evde yemek yapmak da çantanda yiyecek bir şeyler bulundurmak da şart. İlgili blog’lar da sürekli avokadolu kinoa salatası gibi şeyler öneriyor. Buralarda "Antin kuntin beslenme zengin işi" sonucuna varıp pes etmek çok mümkün.

- Ekmek işini bir hafta boyunca kafamız basmadı. Bir girdiğimiz blog "Tam buğday vb yenebilir" diyor, diğeri "Muzdan ekmek yap en temizi" deyip işin içinden çıkıyor. "Bir hafta dayandık sistemi cahillikten kazara bozmayalım" diye düşündüğümüzden ilk haftamız ister istemez paleo diyetine bağlandı. Neyse sonuçta hip fırınımızdan yiyebileceğimiz ekmek modelini bulduk aldık. Uzun da dayanıyor.

- "Meyvede de şeker var, bal yanlış" gibi noktalardan hareketle onları da hiç yemeyenler var ama biz filmdeki abi ve bazı 'şekersiz' blog’ları referans aldık. İşlenmemiş, doğal şekeri serbest bıraktık. Tatlı krizi geldiğinde (ki bu da gerçekten sigara gibi arada bir anlamsızca geliyor ilk hafta) muz, nar, bal, badem, çiğ kakao gibi karışımlarla işi çözdük.

- "Bir süre sonra canın hiç tatlı istemiyor" önermesi doğru. Gerçekten bir yerden sonra çok rahat oluyor. Üç ay sonra baklavaya girdim. Ben bu tepsinin yarısını yerim herhalde diye başladım. bir tane attım "Bu muymuş ya" dedim. Reseptör mü şey oluyorsa artık ne oluyorsa şeker güzel gelmemeye veya işte lüzumsuz tatlı başlıyor.

İki haftadan sonra olanlar

- İstemediğiniz ot burnunuzun dibinde bitermiş. Durup durup önünüze tatlı koyuyorlar. Üç ayda 4 kere Antep’ten baklava getirip önüme koydular. Yemedim.

- Meyveli irmik yapayım diye markete gittim. Bir heyecanla bütün malzemeleri topladım. İrmiğin etiketine bakmayı ancak eve gelince akıl ettim. İçinde şeker olduğunu görünce yaşadığım acıyı anlatamam. Kendime bu kadar sinirlendiğim azdır. Anlatırken bile sinirleniyorum. Baksana şunun arkasın baştan.

- İçki de yasak. Yine esnek’ blogger’lar ‘saf’ likörlere izin veriyor (insanız en nihayet.) Ama biz yapmışken tam yapalım diye içmemeye de gayret ettik. Sosyal ortamlarda elinde sodayla geziyorsun biraz saçma oluyor.

- Tatlı ikramını reddedince halkımız kırılıyor. Düzenli gittiğim yerlerde, yine düzenli olarak tatlıya "almayayım" demek ısrar edilmesine sebep olduğundan yalan söylemeye başladım “Şeker var bende diye.” Söyleye söyleye kendimi mi ikna ettim ne olduysa sonunda kendimi internette diyabetle ilgili sitelerde gezerken buldum. “Sen şeker hastası değilsin” diye kendimi çekip konuşmam gerekti.

- Sokakta acıkmak büyük dert. Paşabahçe Stadı’nda herkes köfte ekmek yerken çantamdan muz çıkarmayı o ortamda gözüm kesmediğimden dört paket çekirdek çitledim. Maçtan çıktığımda Angelina Jolie dudaklarına sahiptim.

- Çay ve kahvede şekersize geçtim. "Çayın tadı daha güzel olacak" diyordu herkes, hala da diyorlar. Öyle bir şey olmadı. Kahveye şekersiz alıştım. Çayda o noktaya gelemedik. Kahve içmemek için çay içiyorum anca durumum o. Ama bir Japonluk geldi bitki çayı çok içiyorum mesela.

3 ay sonunda yaşananlar ve vücuttaki değişiklikler

- Hiç niyetim olmamasına rağmen 4 kilo verdim.

- Karnımda şişlik oluyor gibi soyut bir şikâyetim vardı. Geçti.

- O anlattıkları modun değişiyor enerjin uçuyor kısmı yok. En azından bende hiç öyle bir şey olmadı. Aynı kalitede depresebildim rahat rahat.

- Uyku meselesinden emin değilim.

- Cildimin parladığını, yaşlanma sürecini durdurup bomba gibi olduğumu sanmıyorum.

- Ama son toplamda abur cubur, market zırvası yememek insana her türlü iyi hissettiriyor.

- İçine şeker atılmış zeytinyağlıyı falan direkt yakalıyorsunuz.

Mehmet İren'in tüm notlarını daha detaylı okumak için radikal.com.tr'ye gidebilirsiniz.